PARDON, DİNDAR NESİL Mİ DEMİŞTİNİZ !

Kendimizi hastane acil kapısında bulduğumuz bir akşam, müşahade odasında 3 ayrı gencin intihar vak'asıyla karşılaşmıştım. Refekatçı bir genç, arkadaşını sürekli konuşturmaya çalışıyor "kaç tane içtin, kaç tane içtin?"
Önce bira içmiş kız çocuğu, arkasından bulduğu ilaçları da o güzel bedenine göndermiş. Dudaklarından çıkan 4 kelime "git başımdan uyuycam ben"
Hastane bahçesinde karar verdim o gün, sağa sola haber vereceğim, soracağım/sormalıyız "liseler de neler oluyor?"
Çevremde ki liselilerle konuşmaya başladım. Aile, eş, dost, eşraf..
Yetmedi, müdür yardımcısı, rehber öğretmenleri, sendika yöneticileri..
Bir şeyler oluyordu…
Aslında konuyu bir rehber öğretmeni özetledi. Şöyle diyordu DEVLETİMİN okulunun rehber öğretmeni. "Valla aslında yapacak fazla bir şey yok, burası DEVLET okulu ve DEVLET size diyor ki; 'paranız varsa' çocuklarınızı özel okula gönderin, yoksa bunlara katlanmak zorundasınız"
Şimdi; katlanmak zorunda olduklarımızı yazmadan önce; DEVLET derken dudaklarımdan dolu dolu çıkan [özellikle büyük harflerle yazdım], onun varlığına inandığım, Allah'dan sonra ondan daha büyük hiç bir şeyin beni koruyacağına inanmadığım DEVLET'imin küçük düşürüldüğüne mi, o DEVLET okulunda ki öğretmenin kendini bu kadar aşağılık görmesine mi yanayım bilemedim…
DEVLET diyorum DEVLET!

Devamını Oku

NBA VE DEĞİŞEN DÜZEN


Yazıma bu sitedeki ilk yazım olacağından ötürü yapacağım yanlışları ve hataları bu seferlik görmezden gelmenizi rica ederek başlayayım. Yazıların neredeyse tamamının biraz ağır olduğunu görüp "Bir de ben üstüne aynı konuları yazmayayım." düşüncesi ile genel olarak spor özelinde, basketbola dair bir şeyler yazmak istedim.

Şimdiden belirtmekte fayda var, ben objektif bir spor yorumcusu hassasiyeti ile değil de romantik bir basketbol sever ve amatör bir NBA tarihçisi kimliği ile yazacağım. Bundan dolayı yazacaklarım oldukça kısıtlı teknik bilgiler içerip genel olarak geçmişe yapılan bir ağıt niteliği taşıyacaktır.

Başlığı NBA ve değişen düzen olarak attım çünkü tüm dünyada basketbol ciddi bir değişim geçiriyor. Bazı sporseverler bunu olumlu yorumlasa da ben hiç onlardan olmadım olamayacağım da. Öncelikle gerçekleşmekte olan değişimleri inceleyelim.

Basketbolda uzunların rolleri ve önemleri son birkaç yılda çok ciddi bir değişime uğradı. Rolleri kısaca çember koruma, ribaund toplama ve pota altında fiziksel mücadele ile sayılar bulmak olan uzunlardan artık bunlardan daha çok alan açma yani orta ve uzak mesafe şutlarında başarı ve üstün pas verme yeteneği bekleniyor. Bu durumun sebebi aslında çok basit. Uzak mesafe şutlarında başarılı olan uzun oyuncuyu savunmak için dışarıya çıkmak durumunda kalan savunmadaki takımın uzununun pota altını boş bırakmasını sağlamak. Eğer bu uzun dışarıya çıkmayı reddediyorsa ya da geç kalıyorsa onu üç sayılık isabetlerle cezalandırmak. Elde böyle silahlara sahip bir uzun varsa rakibi cezalandırmanız kaçınılmaz. Üzerine bu uzun yine ortalama üzerinde bir pas yeteneğine veya hıza sahipse boş kalan pota altına penetre etmek ya da orada olan diğer takım arkadaşlarına pozisyonlar hazırlamak da her zaman seçenekler arasında bulunuyor.

Devamını Oku

UNUTMAMALI!...

annelerGunu

İnsan değer verdiklerine duyduğu sevgi, saygı ve muhabbeti senede bir gün değil her zaman göstermeli. Ama maalesef gerçek olan şu ki hayatın akışında bir çok zaman bu şekilde davranmıyor, davranamıyoruz. Nedense insan hayat hep olduğu gibi devam edecek, sevdiklerimiz her zaman yanımızda olacak gibi bir varsayımla hayatı sürdürüyor bir çok zaman.  Ta ki bir gün artık sevdiklerinin ya...

Devamını Oku

BİZİ SEVENLERİ ÜZMEYELİM BABA

Fernando Torres Chealse'ye transfer olduğunda İngiltere futbol tarihinin en pahalı transferi olmuştu. Lakin futbol da hayat gibi işte, her zaman tek düze ya da yükselen bir çizgi arz etmiyor.

İspanyol forvet için de aynısı oldu.

Gol atamamalar, yedek kalmalar, giderek artan eleştiriler..

İlk önce başarıya odaklı taraftar kitlesinden tepki gördü, sonra yedek kulübesindekilerden, sonra diğerlerinden.

Hatta boş kaleye topu yuvarlayamayınca tepkiler zirve yapmıştı.

Hatırlıyorum, Ankara'daydım ben o zamanlar ve boş kaleye topu gönderemediğinde ayakta alkışlamıştım Torres'i.

Tabi bunu onun görmesi imkansızdı ve sanırım kimse de gidip söylemedi ona benim bu yaptığımı.

Telefonu numarası bende olmadığından arayamadım da, neyse bir dahaki kandilde mesaj atarım numarasını bulursam: HAYIRLI KANDİLLER TORRES, AİLENE DE ÇOK SELAM. CENABI RABBÜL ALEMİNİN RAHMETİNDEN BİR DAMLA BİLE OLSA ALABİLMEMİZ DİLEĞİYLE. DUALARDA BULUŞALIM

Devamını Oku

"İTAAT, SABIR, SADAKA VE ŞÜKÜR"

Bu fotoğrafı kullanıp, demişler ki: "Bir yudum su ve çorba için kuyruğa girdiniz mi? Hala şükür etmeyen var mı?"Bu tablonun 'şükür' ile değil, insanlıktan uzaklaşma ile alakalı olduğunu, çalanların, soyanların bitmediği dünyada bu tablonun da değişmeyeceğini, 'şükür' tavsiyesinden önce, buna sebep olanlara mücadelenin şart, Müslümansan FARZ olduğunu, söylemelerini beklerdik.... Ama, beyl...

Devamını Oku

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşı 1944’te çatladı

3 Mayıs Türkçüler Günü'nde ne oldu?

Devlet, üniversite, parti, dernek, hatta şirket... Bütün kurumlar müşterek değerler üzerinde yükselir. Toplumlar da. Hiçbiri müşterek değerlere dayanmadan yaşayamaz.

Değerler dediğimiz, İbni Haldun'un asabiyesiyle ilişkilidir. Haldun'a göre devleti asabiye kurar. Asabiye kuvvetliyse devlet yaşar. Asabiye zayıflarsa asabiyesi kuvvetli olan, zayıf asabiyeliyi devirip devletin başına geçer. Nevzat Kösoğlu'nun "iman" adını verdiği kavramın Haldun'un asabiyesi ile örtüştüğü noktalar var. Bugünün toplum bilimlerinin yeniden icat ettiği "toplum sermayesi" diye çevirebileceğimiz "sosyal kapital" sözü de bu kavramlara kardeştir.

Sosyal kapital millet fertlerinin birbirlerine karşı duydukları tabii sevgi ve bağlılık ve bu hislerin sonucunda teşekkül eden karşılıklı güven ve toplumun iç iletişimindeki yoğunluktur. Bunlar bizim uhuvvet, dayanışma kavramlarımızla akraba anlayışlar.

Müşterek değerlere bağlanan insanlar birbirlerine de sevgi ve güven duyar. Camiasının diğer mensuplarına kuşkuyla bakmaz. Dikkatleri yaptıkları işe, dış dünya ve başarıya odaklıdır. Müşterek değerlere bağlılığın azaldığı, lâfta kaldığı camialarda güven tükenir, insanlar bir birine potansiyel rakip ve hain gözüyle bakar. Mesai ve gayret yekdiğerini alt etmeye, olmazsa kontrol etmeye harcanır. Artık mensuplar hissettiklerini, düşündüklerini değil, güvenli olanı, yukarıdakilerin duymak istediklerini söyler. Giderek onların istediği gibi düşünmeye başlarlar. Yahut hiç düşünmemeye… En emniyetlisi de budur; hiç düşünmemek. Slogan söylemek... Ahlâk dibe vurur.

***

Devamını Oku

TOSUN MUSUN ÖKÜZ MÜ

MALAK GİBİ YAYILMIŞLARA "İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur" diye bir atasözümüz var. Bir de "can çıkar, huy çıkmaz" var. Bu sözler karakter açısından doğru olabilir ama bazıları bunu yanlış anlayıp yedisine kadar edindiği kültür, bilgi, görgüyle yetmişinde can verebilmeyi anlamlı buluyor. Meselâ bana "sen eskiden böyle değildin" diyenler var, ki beni en son onsekiz yaşımda görmüş....

Devamını Oku

ŞİMDİKİ BABALAR, ANAÇ TAVUĞA BENZEDİLER...

Eşler arası dayanışmadan çok çok öte...
Keşke dayanışma olsaydı.Öyle bir çocuk düşkünlüğü ki, anne geri planda kalıyor.

Bu gidişat da iyi değil. Baba rol modeli, (tabi ki anne de) tuhaf bir şekle dönüşüyor.

Devamını Oku

BİREYSEL AHLAKSIZLIK YÜZÜNDEN GÜNAHIN KAMULAŞTIRILMASI

"Batı'ya gittim Müslüman göremedim ama İslam'ı gördüm,
 Doğu'ya geri döndüm, Müslümanları gördüm ama İslam göremedim."

Muhammed Abduh

Bu yazıyı yazayım mı yazmayayımmı diye uzun zamandır düşünüyordum.

Bugün okuduğum ve seyrettiğim haberlerden sonra tereddütlerimi bir kenara bırakarak yazma ihtiyacı duydum.

Ben tuhaf bir insanım! 

Devamını Oku

Telif Hakkı

© Mehmet Alp

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin