Türk Tarihinde ''9'' Sayısının Önemi
Türk mitolojisinde farklı zamanlara ait olan anlatımlarda bazı rakamların kutsallığına vurgu yapılmıştır. Bu sayılar 3, 5,7,9 gibi tek sayılar ve 4,6,8,12,40 gibi çift sayılara çeşitli anlamlar yüklenmiştir.
Bu sayılar arasında en çok kullanılan sayı 9 dur.
Örneğin doğu Türklerinin mitolojisinde yer altı Tanrısı Erlik'in demir başlı dokuz kara oğlu ve dokuz kızı vardır. Gök Tanrı Ülgenin ise 7 oğlu ve 9 kızı vardır
Doğu Türk mitolojisine göre gök 9 katlıdır ve Gök Tanrı Ülgen 9. katta oturmaktadır. Ülgenle yer yüzü arasındaki 9 katın her birinin ismi ''puudak''tır.
Bu puudakları sadece şamanlar ayin yaparak aşabilirler ve ayin sırasında arkalarına dokuz masum kız ve erkek çocuğu alırlar. Şamanlar anca 5. kattaki Demir Kazık/Altın Kazık denilen Kutup Yıldızına kadar ulaşabilirler.
Çünkü 5. kat maddi dünya ile Tanrı arasındaki sınırdır. İnsanlık, Erlik'e kanıp yoldan çıktığı için Ülgen insanlığı maddi dünyaya hapsedip 9. kata çıkmış ve kendisinin vekili olarak Mangdaşire'ye bırakır. Yerin ve göğün muhafızlığını Mangdaşire'ye aittir.
9 sayısının Türk tarihindeki önemine diğer bir örnek ise hanların tahta çıkış törenleridir. İslam öncesi Türk devletlerinde han olacak kişi ak bir keçeye oturulup havaya kaldırılır ve güneş yönünde 9 kez döndürülürdü. Hanın her dönüşünde tebaa önünde diz çökerdi.
Bu ritüelin aynısı hanın eşleri için de yapılırdı. Örneğin 822 yılında Uygurlara elçi olarak gönderilen Hu Cheng isimli Çin elçisi, Çin imparatoruna yazdığı notlarda Uygur kağanının Çin prensesiyle evlilik törenini şöyle anlatır:
''Barbarlar evvelce önde küçük bir oturma yeri bulunan büyük bir tahtırevan hazırladılar ve onu ipeklerle süslediler. Bu sırada bir başvezir, Konçuy'u (prensesi) tahtırevana davet etti. Ondan sonra dokuz kabile uygurlarının başvezirleri kısımlara ayrılıp beraberce bu tahtırevanı taşıdılar. Güneşin doğuş yönüne uyarak avlunun sağ tarafından başlayıp dokuz defa döndüler.'' (Tsai Wen-Shen, Lı Te-Yü'nün Mektuplarına Göre Uygurlar (840-900), Doktora Çalışması, Taipei 1967, s.8 )
9 sayısının sembolizmine diğer örnekler ise Orhun yazıtlarında geçen 9 Oğuz boyu ve Cengiz hanın hayatıdır.
Özellikle Cengiz hanla ilgili anlatımlarda 9 sayısına sıklıkla rastlanır. Örneğin Anonim bir Şibaninamede Cengiz hanın 7. atası olan Dotum Min Han, Monulun adlı bir hatunla evlendiği ve 9 oğlu olduğu anlatılır.
Cengiz hanın hayatı ile ilgili anlatımlarda da 9 sayısı sık kullanılır.
- Babası Yesügey ile kendisine eş seçmeye gittiğinde 9 yaşındadır. Eşi Börte'nin de yaşı 9 dur.
- Tayciutlar'a yakalanmamak için Tergüne ormanlarına saklandığında 9 gün aç kalmıştır.
- Oğullarının sayısı 9 dur.
- Merkitlerin bir baskını esnasında Burhan Haldun dağına çıkıp kurtulduğunda güneşe karşı dokuz kez diz çöküp tövbe etmiştir. Bu olay ''Moğolların Gizli tarihi'' eserinde şöyle anlatılır:
"Burhan Haldun tepesine çıktım. Haldun Burhan'ın yardımıyla bir kırlangıcın hayatı gibi hayatım kurtuldu... Burhan Haldun'a her sabah tapınmalıyım, bunu neslim ve neslimin nesli böyle bilsin. Temuçin bu sözlerle kuşağını boynuna ve külahını koluna asarak güneşe karşı döndü ve eliyle göğsüne vurarak güneşe karşı dokuz kez diz çöküp tövbe ve istiğfar etti.'' (Ahmet Temir, Moğolların Gizli Tarihi, I, Ankara 1995, s. 41)
- 1206 yılında ''Han'' ilan edildiğinde dokuz tuglu ak bayrakla tahta oturmuştur.
Türk kültüründe 9 sayısının başka örneği ise ''dokuzlama'' geleneğidir. Bir kağana hediye sunulurken her şeyden 9 ve 9 un katlarında hediye sunulurdu. Örneğin Tangut hanı, Cengiz hana hediye olarak dokuzar adet altın Buda heykeli, altın ve gümüşten tabak ve kaseler, erkek ve kız çocuk, beygir ve deve yollamıştır.
Dokuzlama geleneğine Türk edebiyatından örnekler vermek de mümkündür.
Örneğn Ali Şir Nevai'nin Sedd-i İskenderi isimli eserinde ''dokuzlama'' dan şöyle bahsedilir:
''Kilib koydular başıga tac-ı zer
Libas-ı zer üstige zerrin kemer
Yana üç tokuz devlet emirganıga
Ton u cübbe birle anın yanıga'' (Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkut'un Kitabı Kabalcı Yayınevi 2006 s.931)
Ali Şir Nevai'nin başka bir eseri olan ''Hayretü'l-Ebrar'da'' ise şöyle der:
Saki edep şartını âmâde tut
Elime tokuz yükünüp bâde tut (Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkut'un Kitabı Kabalcı Yayınevi 2006 s.931)
''Garaibü's-Sıgar' isimli eserinde de şöyle bahseder:
Gam gıdası arasında kanı türkâne ayağ
Töre ayini bile tamsa tokuz aksa tohuz (Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkut'un Kitabı Kabalcı Yayınevi 2006 s.930)
Dede Korkut'un , Kazılık Koca Oğlu Beg Yegenek hikayesinde ise ''dokuzlama'' geleneği şöyle geçer:
"kuşun ala kanını, kumaşın arusunu, kızın gökçeğini, dokuzlama çargab çuha Bayındır Han'a pencik çıkardılar. Bakisin gazilere bahş ettiler'' (Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkut'un Kitabı Kabalcı Yayınevi 2006 s. 89)
Dokuzlama geleneğine en ilginç örneklerden biri ise Şirvan beyi şeyh İbrahim'in Emir Timur arasında yaşanan olaydır. Her şeyden 9 adet yollayan şeyh İbrahim köle olarak ise 8 köle göndermiştir. Emir Timur bu duruma öfkelenince ''9. köle benim'' demiştir.
İbn Arabşahın ''Acaibul Makdur'' isimli eserinde bu olay şöyle anlatılır:
Çağatayîlerin âdetine göre, onlara hediye verilirken takdim edilen kişinin hürmetine her şeyden dokuz adet hazırlanırdı. Bu yüzden Şeyh İbrahim sunduğu hediyelerin her birinden dokuzar adet, hizmetkârdan ise sekiz adet takdim etti. Bunun üzerine hediyeleri teslim alanlar "Dokuzuncu köle nerede?" diye sordular. Şeyh İbrahim "Dokuzuncusu benim, ben kurbanım" dedi. Bu söz Timur'un hoşuna gitti. Şeyh İbrahim onun gönlünü fethetmişti. Ona "Hayır, sen benim oğlumsun ve oradaki (vilayetinde) benim halifem ve güvenilir kişimsin" dedi." (Acâibu'l Makdur, Selenge yayınları s.131-132)
Türk kültüründeki 9 geleneği İslamiyet sonrası da devam etmiştir. Selçuklu ve Osmanlıda hükümdarı 9 tuğlu sancak temsil eder. Vezirler ise 5 tuğla temsil edilir. Kaşgarlı Mahmut ''dokuz tuğlu sancak'' hakkında şu açıklamayı yapar:
"Tuğ: Sancak. Tokuz Tuğlug Han (Dokuz tuğlu han veya hakan). Her ne kadar vilayeti çok, payesi yüksek olursa olsun, tuğ dokuzdan artık/fazla olamaz. Çünkü dokuz sayısıyla uğurlanırlar. Bu tuğlar turuncu renkte ipekten veya kumaştan yapılır. Bunu da uğurlu sayarlar"( Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lugat-it- Türk 3. cilt 2006, s.127)
Sultanın 9, vezirin 5 tuğ taşımasının kaynağı ise Altay mitolojisine dayanır. Yazının başında anlattığım mitolojide Tanrı Ülgen 9. kattaydı. Maddi dünyanın sınırı ise 5. kattı.
Bu yüzden sultan Tanrının temsilcisi olduğu için 9 Tuğ, Vezir ise maddi dünyanın sınırı olan 5. kattan yukarı çıkamayacağı için 5 tuğ taşır..
BARIŞ ATAGÜN
Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.