2020'nin ilk yarısında başlayan salgınla birlikte, Türkiye derinleşen bir ekonomik krizin içine sürüklendi. Buna bir de yanlış ekonomi politikaları eklenince durum, işin içinden çıkılmaz bir hâl aldı. Yaklaşık 3 yıldır ağır şekilde, toplumun her kesimi tarafından hissedilen kriz, yaşanan doğal felaketlerin de etkisiyle önü alınmaz bir yola yöneldi. Hükûmet, bir taraftan makyajlı tablolar...
Ege'de dağ gibi bir Bozkurt katledildi.Ne arka arkaya tweet atıldı, ne de intikam nutukları…Tık çıkmadı. Sessiz sedasız, gözyaşlarımızı içimize akıtarak gidip gömdük. Öldürenler Boğaziçi'ndekiler gibi, bugün tutuklanıp yarın bırakılan, dandik teröristler falan da değildi. Çalıntı sorularla üniversitelere özellikle doldurulmuş, harbi harbi PKK'lı, bölücü teröristlerdi. Rast gele değil, pl...
Boğaziçi iyi bir üniversiteyse düzene ters her müdahale bozar. Melih Bulu tercihinin bir aylık psikolojik yıkımına böyle bakmalıyız. Derken, olmayacak bir iş daha oldu. İki fakülte birden açma kararı alındı. İçerde destek bulamayınca dışardan asker sevkıyatı yapar gibi. O iki fakülteden Türkiye'de mebzul miktarda var. Yüz iletişim mezunundan ancak ikisi üçü iş bulabiliyor. Hukuk deseniz ...
Boğaziçi'ndeki rektör krizi Türkiye için bir fırsat gibi görünüyor.Yök'ün bile devre dışı olduğu tek merkeze bağlanan bir atama yetkisi görülmüş şey değildi.Bu bir darbe uygulamasıydıDarbeden, vesayetten şikayet ederken, bu ve benzeri beter darbe uygulamaları içindeyiz ve konuşturulmadığı için kamuoyu farkında değildi. Evet bu tek kişiye bağlı rektör ataması bir darbe uygulamasıdır.Hatır...
Aynı iftiralar köy enstitüleri içinde atılmıştı.Çocuklarımızın, özellikle de kız çocuklarımızın okumasını istemiyorlar. İtiraf etmek zorundayım. Bu konuda ülkücülerTürk insanının aydınlanma projesine destek vermek yerine, karşı durmakla hata yaptılar. Yakında liseler, hatta ilköğretimler için bile benzer şeyler söylenirse şaşmayın.Bu münferit bir olay değil çünkü. Bu küllenmiş, içten içe...
Sabaha karşı yattığım yerden, teknolojinin bir nimeti olan e-kitap okuyucusundan, çıta gibi delikanlı olduğum yeni ergen yıllarıma gittim. O yıllar, İstanbul'un telefon numaralarının altı haneli olduğu yıllardı. Cebimizde küçüklü büyüklü jeton taşıdığımız, eğer mahallemize bir telefon kulübesi konulmuşsa mutlu olduğumuz yıllardı. Çok mutlu bir azınlıktı evinde telefonu olanlar. O a...
Bir dostum dehşetle Cumhurbaşkanının bir konuşmasından bahsetti. İrkildim. Cumhurbaşkanı üniversitelere kötüleri seçtiğinin farkında değil mi acaba?Üniversitelerde ilim yapılmadığının...Hocaların ona buna yaranmayı en büyük iş saydıklarının...Rektör seçimi gibi bir aşağılayıcı işlemi kabul ettiklerinin... İlk altıya girmek için nasıl kırıştıklarının...Sonra mektep talebesi gibi imtihana ...
Hasan'ım sensiz tam 6 sene geçti... "Ve tarih bir gün; aciz içinde şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın icat edilmediğini yazmak zorunda kalacaktır" Seyyid Ahmet Arvasi Merhum Arvasi Hocamızın'da yukarıdaki sözü ile bahis ettiği Türk Milliyetçileri yani Ülkücüler ve davalarına olan aşkları tarihte kendine öyle yer edinmiştir ki; "Nefer" mertebesine erişmek ...
Kendimizi hastane acil kapısında bulduğumuz bir akşam, müşahade odasında 3 ayrı gencin intihar vak'asıyla karşılaşmıştım. Refekatçı bir genç, arkadaşını sürekli konuşturmaya çalışıyor "kaç tane içtin, kaç tane içtin?"
Önce bira içmiş kız çocuğu, arkasından bulduğu ilaçları da o güzel bedenine göndermiş. Dudaklarından çıkan 4 kelime "git başımdan uyuycam ben"
Hastane bahçesinde karar verdim o gün, sağa sola haber vereceğim, soracağım/sormalıyız "liseler de neler oluyor?"
Çevremde ki liselilerle konuşmaya başladım. Aile, eş, dost, eşraf..
Yetmedi, müdür yardımcısı, rehber öğretmenleri, sendika yöneticileri..
Bir şeyler oluyordu…
Aslında konuyu bir rehber öğretmeni özetledi. Şöyle diyordu DEVLETİMİN okulunun rehber öğretmeni. "Valla aslında yapacak fazla bir şey yok, burası DEVLET okulu ve DEVLET size diyor ki; 'paranız varsa' çocuklarınızı özel okula gönderin, yoksa bunlara katlanmak zorundasınız"
Şimdi; katlanmak zorunda olduklarımızı yazmadan önce; DEVLET derken dudaklarımdan dolu dolu çıkan [özellikle büyük harflerle yazdım], onun varlığına inandığım, Allah'dan sonra ondan daha büyük hiç bir şeyin beni koruyacağına inanmadığım DEVLET'imin küçük düşürüldüğüne mi, o DEVLET okulunda ki öğretmenin kendini bu kadar aşağılık görmesine mi yanayım bilemedim…
DEVLET diyorum DEVLET!