İstatistiğin politik arenaya girişini Pisagor'a kadar götürmek mümkünse de, 60'lı ve 70'lı yılları bu açıdan bir devrim olarak görmek mümkün. Çoğulcu ülkelerde çıkar gruplarının politik arenada bu istatistikler üzerinden mücadelesi daha eskilere dayansa bile, 1960'lı ve 70'lı yıllarda çeşitli sosyo-ekonomik problemler üzerinde kamu politikalarının ekonometrik ölçümü neredeyse "evrensel geçerlilige" sahip bir hale geldi. İstatistiki anlamdaki bu geçerliliğin (validity), yerel farklılıkların ölçümünde nasıl bir geçerliliği oldugu istatistiki olarak değil, ideolojik olarak değerlendirildi. Somut deneyime, sahsi muhakemeye ve kültürel farklılıklara değil, formel tekniklere ve informasyona dayalı bir uzman sınıfının gelişimi de bununla beraber olmuştur. Her ne kadar standart haline gelmiş mekanik bir uygulama ilk başta beğenilse de, bu tarz bir uzmanlığın her zaman adil sonuçlara ulaşması beklenemez. Uzmanlığa özel olarak yapılan atıfların ise bu uzmanlar tarafından hazırlanan raporların meselelerin kamuoyu tarafından tartışılmasının önüne geçmek icin bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Zira kamuoyu uzmanlara bir çesit güven bağı ile bağlı hale gelmiştir. Şeffaflık ve hesap verebilirliği artıracağı düşünülen bu sistem, hesap verilebilirliğin ve şeffaflığın çıkmaz sokağı haline gelmiştir.
Bayramlarımız güzelliklerin yaşandığı, yaşatıldığı, paylaşıldığı günlerdir. Hergün dizileriyle, tartışma programlarıyla fitne fesat yayan, zehir saçan televizyon kanalları Yeşilçam'ın romantik güldürü filmlerini ve özellikle güldürü filmlerini yayınlarlar bayram günlerinde. Televizyon kanalları, kültürümüzün ağızlarına oturan iğrençliklerinden kendileri bile sıkılıyorlar desem yalan olur...
ben bu şiiri sana yazdım
gecenin sessizliğine başkaldıran bir çakmak gürültüsüyle
parçaladım ciğerlerimi
duman duman birikti gözlerimde dünlerim
ve nurdan halkalara bezendi
genç yaşımda kıydığım çocuksu heveslerim…
Birol Özsoy. Aydın'ın Bozdoğan ilçesinde Milliyetçi Hareket Partisi Başkan'ı.
Yıllarca astsubay olarak Türk devletine hizmet verdikten sonra, huzurlu bir emekli hayatı sürmek üzere memleketine gelmiş.
Bu arada bir Türk milliyetçisi olarak Partisi'ne katkı vermek istemiş. Önceleri ilçe Başkan'ı olması için yapılan teklifleri geri çevirirken, sonra çaresiz görevi kabul etmiş.
Şimdi Birlik Zamanı Hepmizin canı acıdı. Ülkemizde refahımıza, sulhumuza ve canımıza saldırı düzenlenmeden ay geçmiyor.Şimdi acımızla hükümetimize sinirlenerek deşarj olma ihtiyacı duyabiliriz. Ama zaman birklik ve dirlik zamanı. Mutedil olmak gerek!Soruyorum size, kim şimdiye kadar bunlar kadar, mesela Sayın Cumhurbaşkanı'mız kadar bu onurlu ve gururlu(!) teröristlerle savaştı? Elinden...
Söyle fırsat mı verdin Ey Yüce Türk Milleti
Bu namussuz düzeni bitirecekti onlar
İmkansızı başarıp Fatih Sultan misali
Gemileri karadan götürecekti onlar
Oğuzam
Türk menem
Bayatlardan Türkmenem
Damarlarındaki asil kan
Aslına çektiğin ırk menem
Yaprağın asılı dallar
Gövdeni taşıyan kök menem
Yolunu gözleyen yar
Aşkınla çarpan yürek menem
Can içre canan bilmişem
Gavim gardaş, nerdesen...
Oğuzam diye başlayan bu ağıt bizim, Türk'ün yüceliğini anlatan destanlarımız kadar, mazlum ağıtlarımız da var ...
Göçümüz bir başka destan, bir başka ağıt ! Türkistan'da Kürşad'ımız, Anadolu'da Osman'ımız, Mustafa Kemâl'imiz bugünler de çok kullandığımız sloganlaşan şu cümleyi manâsını yaşayarak haykırdılar;
" Biz bitti demeden bitmez ! "
Cemaat toparlanır sâla okur hocası
Anası feryat eder sessiz ağlar bacısı
Hangi acıya benzer bir gardaşın acısı
Abisi "Gitme can" der, hayatımdan cayayım
İnsan olan acına ortak olur Yarbayım
Bunun üzerine bir soğuk cola içilir. 1994 yılında İstanbul Belediye Başkanı oldu. Erbakan hoca ile sıkı dostluk münasebeti vardı. Hoca'nın en gözde öğrencisiydi. Hoca bu dostluğun bedelini çok ağır ödedi. Partisi yok oldu. Son konuşmalarında Erbakan Hoca "Milli gömleği çıkartıp, Haham gömleği giymişsin, sana çok yakışmış Tayyiiip" diye veryansın ediyordu. Erbakan hoca kahrınd...