Halep tatlısı Suriye Çıkmazı


EVE FARZ OLAN CAMİYE HARAMDIR !

2013'de başlayan bugüne kadar devam eden hem Arap baharı hem de Esad rejimi sonucu ülkemizde resmi 3 milyon, gayri resmi 6 milyon Suriye vatandaşı uluslararası statüye göre mülteci olarak Türkiye'de geçici ikamet etmekteler. Öncelikle başı darda olan hangi millet varsa Türkiye'ye gelmesi ecdadın bize bırakmış olduğu mükemmel bir hediyedir. Ev sahibi olarak bugüne kadar kaç para harcadıysak (Temel ihtiyaç olarak) feda olsun ama beyler bayanlar Eve farz olan Camiye haramdır!

(Suriyeli deyiminde Suriye Türklerini ayrı tutuyorum çünkü onlar Ata'dan vazifeliler orada)

Şimdi gelin bir karşılaştırma yapalım; 

Bir Suriyeli genç Türkiye'de istediği üniversitenin istediği bölümünü sınavsız bir şekilde girip (Kazanmak değil çünkü bir şeyi kazanmak için fedakârlık gerekir.) bir yıl Türkçe dil eğitimi aldıktan sonra eğitim hayatına başlıyorlar daha sonra AB fonu üzerinden yurtdışı akraba Türkler topluluğu ile beraber 1.200 TL burs alıyor.(Türkiye'de asgari ücret 1.300 TL Ve açlık sınırı 1.500 TL)

Şimdi gelelim Anadolu çocuğuna...

Devamını Oku

YAPILAN GÜZEL ŞEYLER DE VAR!....

Hükümeti eleştirdiğim zaman bir çok tepki alıyorum.  Evvela bu eleştirilerin seviyesine bakıyorum. Sonra tutarlılığına. Akabinde ciddiye almam gereken çok az sayıda eleştiri kaldığını görüyorum. Ve bunlar  ‚Hiç mi iyi bir şey yapmadı hükümet? Onca yol, onca havaalanı hiç mi hizmet değil?'  ifadesi ile özetlenebiliyor.  Bahsedilen onca yol, onca havaalanına İstanb...

Devamını Oku

Erciyes

"Altı, yedi ağustos Tekir Bozkurt dolacak,
bu seneki Erciyes muhteşem olacak !.."

Uzun zaman oldu bu kadar heyecanlanmayalı!

Ozan Arif'in; "Altı, yedi ağustos Tekir Bozkurt dolacak, bu seneki Erciyes muhteşem olacak !.." 

Sözünü ilk duyduğum da, tabiri caiz ise içimin yağları eridi...

Yüzbinlerce Ülkücü'nün tercihi her ne olursa olsun kucaklaşıp, gece ateşiyle fikir muhabbetinde demlenen Ülkü çayını yudumlayacağı müthiş buluşmayı yapacağı Erciyes yaylası bizim Ergenekon'umuz olacak...

İnanmış gönüller, imân etmiş yürekler orada atacak...

Herkesin gözleri ışıl ışıl umut dolacak.

Devamını Oku

Kanije Müdafaası ve Tiryaki Hasan Paşa

Kimi tarihçilere göre 623 yıl kimilerine göre ise 620 yıl hükmünü süldüren Osmanlı Devleti kuruluşunun akabinde fethi politikaları sahiplenerek üç kıtaya hükmeden bir imparatorluk haline gelmişti. 16. yüzyılın sonlarına kadar olan dönemde fethiler devam etmiş ancak ordu, maliye ve nizamda oluşan aksaklık ve bozulmalar nedeniyle 17. başlarında durmuştu. Bu döneme kadar fethettikleri topraklarla zafer ve savaş kazanan Osmanlı ordusu artık savunma savaşlarıyla destan yazmakta, bozulmuş olan orduyu nizama sokup kahramanlaşan komutanlarıyla anılmaktaydı. Kanije savunması ve Tiryaki Hasan Paşa, Plevne savunması ve Gazi Osman Paşa hatta Anafartalar savunması ve Mustafa Kemal gibi örnekler Osmanlı tarihinde ehemmiyetli müdafaa savaşlarıydı. Bu savaşların destanlaşmasını sağlayan savaşların kazanılması değil, şartlar ışığında verilen mücadelenin kutsallığıdır. Bu yazının ilk bölümünde Tiryaki Hasan Paşa ve Kanije savunmasını ele alacağız.

Taraflar 

Roma Germen Avusturya Macaristan 

İmparatorluğu Arşidüklüğü Malta, Hırvatlar 

----------------------------------------------------------------- 

Osmanlı İmparatorluğu

Devamını Oku

GENÇ KARDEŞİME MEKTUP

Sevgili Genç Kardeşim, bu satırları okur musun, okursan da önemser misin bilmem.  Açıkcası ne okuyacağını, ne de (şimdilik) önemseyeceğini sanmıyorum.  Ben özellikle sana hitab etmek istiyorum.  Etrafında ‚Reis' diye adlandırdıklarına, veya o ‚Reislerin' her lafına sorgusuz sualsiz itaat eden ve böyle bir davranışı da gurur duyulacak bir halt zannedenlere değil. En bü...

Devamını Oku

Ülkücü Camia da sulandırılan bir değer "REİS"

​Kongre sürecindeki belirsizlikleri, "Hain miyiz? Değil miyiz?", "Trende miyiz? değil miyiz?" tartışmaları ve bunlara son olarak eklenen alternatif bayramlaşma polemiklerini değerlendirirken aslında yazmamız gerekenin Ülkücü fikriyatımızın yozlaşan değerleri olduğunu fark ettim. Sosyal ağlar üzerinden toplumun bir çok noktasına temas edebilmemiz kanaat ve tespitlerimizi çok daha hızlı yapabilmemizi sağlıyor.

Devamını Oku

NEDEN YAKTINIZ ONLARI?


Katliamdan bir kaç gün önce Edebiyat öğretmeni/yazar Lütfiye Aydın ve çekimleri yapacak ekibin yönetmeni Fatih abiyle Lütfiye annenin odasında ''ben de geleceğim banane'' yaygarası kopardığım da bir çocuğun eline şeker verir gibi ''hı, hı tamam, sen de geleceksin'' dediklerinden sonra çıktım odadan.. Lütfiye anne ben odadan çıktıktan sonra ''götürmeyin bu çocuğu'' demiş, çok sonra öğrendim. 

Aradan 23 yıl geçti.
Ya 23 yaşımdayım ya da yaralarımın üzerinden 23 yıl geçti.
Yara işte, her yıl aynı yer yeniden acıyor...

Ankara Gata hastahanesinin yanık merkezinde cam kaplı koridordan gördüğüm iki insan Lütfiye Aydın ve eşi avukat Can Aydın..
Bilmem siyasi görüşlerini,
Nereli olduğunu da hiç merak etmedim,
Etnik kökenden de anlamazdım ki o yıllarda,
Bana göre iyi insan, kötü insan vardı hep..

Konuşamadım da zaten, yanımda olan Betül abla'ya ''ona iyi bakın'' dediğini öğrendim oradan ayrıldıktan sonra.

Devamını Oku

MUHALİFLERE DE MUHALİFİZ!

Elimizde bir partimiz var...

Hataları var mı, evet var.

Mensubu olduğumuz partiye muhalefet etmemizin başlıca 2 önemli nedeni vardı;

  1. 14 yıllık bölücü, fitneci, hain bir iktidara, elinde sıkı gerekçeleri olmasına rağmen muhalefet yap[a]maması,
  2. Kendinden olanlara karşı yapmış olduğu haksız uygulamalardı...


Muhalefet son bir haftaya kadar ciddi bir rüzgar almıştı aslında arkasına fakat bu süreç devam ederken konunun içine fiziksel olarak dahil olmayan bir kısım insanlar muhaliflere de çemberi genişletme konusunda sürekli çağrılar yaptı. Onlar daha Tüzük kurultayında bile ''önce ben'' diyerek taraftarlık yapmaya başlayınca kafalarda soru işaretleri oluşmaya başladı. Aylardır sosyal medya hesabımda sadece bunu dile getirdim.. Muhalefet de 2'ye ayrılır...


Devamını Oku

İstatistik ve Terörle Mücadele

İstatistik ve Terörle Mücadele

​İstatistiğin politik arenaya girişini Pisagor'a kadar götürmek mümkünse de, 60'lı ve 70'lı yılları bu açıdan bir devrim olarak görmek mümkün. Çoğulcu ülkelerde çıkar gruplarının politik arenada bu istatistikler üzerinden mücadelesi daha eskilere dayansa bile, 1960'lı ve 70'lı yıllarda çeşitli sosyo-ekonomik problemler üzerinde kamu politikalarının ekonometrik ölçümü neredeyse "evrensel geçerlilige" sahip bir hale geldi. İstatistiki anlamdaki bu geçerliliğin (validity), yerel farklılıkların ölçümünde nasıl bir geçerliliği oldugu istatistiki olarak değil, ideolojik olarak değerlendirildi. Somut deneyime, sahsi muhakemeye ve kültürel farklılıklara değil, formel tekniklere ve informasyona dayalı bir uzman sınıfının gelişimi de bununla beraber olmuştur. Her ne kadar standart haline gelmiş mekanik bir uygulama ilk başta beğenilse de, bu tarz bir uzmanlığın her zaman adil sonuçlara ulaşması beklenemez. Uzmanlığa özel olarak yapılan atıfların ise bu uzmanlar tarafından hazırlanan raporların meselelerin kamuoyu tarafından tartışılmasının önüne geçmek icin bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Zira kamuoyu uzmanlara bir çesit güven bağı ile bağlı hale gelmiştir. Şeffaflık ve hesap verebilirliği artıracağı düşünülen bu sistem, hesap verilebilirliğin ve şeffaflığın çıkmaz sokağı haline gelmiştir.

Devamını Oku

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin