Akşener, Paralelci İddiası ve MHP'de Değişim


MHP'de değişim talebinin geçmişi sanıldığı gibi 1 Kasım seçimleri sonrasına rastlamaz. Bu talep, 3 Kasım 2002 gecesi verilip tutulmayan söze kadar gider. 1 Kasım 2015 ile 3 Kasım 2002 arasında geçen sürede bu değişim talebini/ihtiyacını görmeyenlerin 1 Kasım sonrası saflarımıza katılmasını sorgulamadık. Bundan memnuniyet duyduk, çünkü sesimize ses katmak ve bu değişimi gerçekleştirmek istiyorduk. Bu geçen süre içerisinde herkes bu talebi eş zamanlı olarak dile getirmedi. Farklı zamanlarda farklı adaylar etrafında bu talebi getirenler toplandı. Ramiz Ongun, Ümit Özdağ, Koray Aydın ve Müsavat Dervişoğlu bu adayların başında gelir. Bu adayların doğruları kadar yanlışları da olmuştur ancak bu başka bir yazının konusu. 

MHP'deki değişim ihtiyacı, Türk Milliyetçiliği açısından en önemli meseledir. Türk Milliyetçiliğinin mevcut iktidarın alternatifi olduğunu gösterebilmesinin yegâne yolu değişimi gerçekleştirmektir. Aksi halde bu yapının, iktidarın arka bahçesi olmaktan kurtulması mümkün değildir.

Devamını Oku

Sayın Meral Akşener’e Açık Mektup

Bundan yaklaşık bir ay kadar önce yine buradan Ümit Özdağ'a bir açık mektup yayınlamıştım. O yazıda özetle, o dönem için geçerli olmak üzere, Ümit Özdağ hocanın neden Meral Akşener lehine adaylıktan çekilmesi üzerine bir takım fikirler ileri sürmüştüm. Yirmidört saatin bile siyaseten uzun olduğu bir ülkede, bir ay içerisinde çok olağanüstü hadiseler yaşandı. Milletimiz çok önemli bir sınavı atlarak, Fethullahçı terör çetesinin Türkiye'yi esir alma çılgınlığının önüne şimdilik bir set çekti. Ancak bu örgütün yapısı ve işleyişinden ötürü zorlu bir mücadele dönemi olacağı da aşikar. Bu aşamada, MHP içerisindeki değişim talebinin nasıl ve ne yönde olması gerektiği üzerinde ise soğuk kanlı olarak durmamız gerekmektedir. 

Önceki yazılarımı okuyanlar, 15 Temmuz öncesine kadar neden Meral Akşenir'in desteklenmesi gerektiği üzerinde durmaya çalıştığımı görebilirler. Esasen Türk Milliyetçiliğinin, MHP özelinde ilk görevi/sınavı Devlet Bahçeli'yi vakit kaybetmeksizin değiştirmek ve ardından hareketin potansiyeline ulaşabilmesi için süratle gerekli çalışmaları yapmaktır. Mevcut adaylar arasından yapılacak seçimde de ilk ve en önemli kriter değişimin hem delege, hem taban hem de halk kitleleri açısından en yüksek katılımla temsil edilmesini sağlamaktır. 15 Temmuz öncesine kadar hiç şüphe yok ki bu aday Meral Akşener'dir. Ancak 15 Temmuz sonrasındaki Türkiye'nin 15 Temmuz öncesiyle aynı olmadığını görmek ve bunun üzerine yeni bir oyun planı geliştirmek zorundayız.

Devamını Oku

Muhalifler Nerede Hata Yaptı?


MHP'de muhaliflerin her girişimi, şu ana kadar genel merkez tarafından bertaraf edilmiş, boşa çıkarılmış görünüyor. Pek çok kimse için bu tesadüfi bir durum değil, aksine kuvvetle muhtemel bir sonuç. Bilhassa hukuki metinlerdeki boşluklar, yargının siyasallaşması, siyasi partiler kanununun demokratik olmayan yapısı, en başından genel merkezin elini güçlendiren silahlar. Muhalif isimlerin buna rağmen giriştikleri mücadele, her ne kadar meşru ve doğru ise de sonuç almaktan uzak bir mücadele yöntemi.

Aslında muhalifler bugün sonuç almaktan gittikçe uzaklaştıkları mücadelelerinde en büyük kaybı 1 Kasım gecesinde yaşadılar. Demokratik refleksleri gelişmiş ve günü okumasını bilen bir muhalif hareketin daha o gece sonuç almayı bilmesi gerekirdi. O gün alınamayan sonuç, kaçırılan tren, bir daha asla o kadar yakın bir ihtimal olamayabilir. O gece hesap kitap derdine düşmeden, bir refleks olarak bu reaksiyon gösterilebilirdi, ancak samimiyetsiz ve korkak siyasetçilerle, reisçilik oynayan reislerin beceriksizlikleri yüzünden bu fırsat kaçırıldı.

Devamını Oku

İstatistik ve Terörle Mücadele

​İstatistiğin politik arenaya girişini Pisagor'a kadar götürmek mümkünse de, 60'lı ve 70'lı yılları bu açıdan bir devrim olarak görmek mümkün. Çoğulcu ülkelerde çıkar gruplarının politik arenada bu istatistikler üzerinden mücadelesi daha eskilere dayansa bile, 1960'lı ve 70'lı yıllarda çeşitli sosyo-ekonomik problemler üzerinde kamu politikalarının ekonometrik ölçümü neredeyse "evrensel geçerlilige" sahip bir hale geldi. İstatistiki anlamdaki bu geçerliliğin (validity), yerel farklılıkların ölçümünde nasıl bir geçerliliği oldugu istatistiki olarak değil, ideolojik olarak değerlendirildi. Somut deneyime, sahsi muhakemeye ve kültürel farklılıklara değil, formel tekniklere ve informasyona dayalı bir uzman sınıfının gelişimi de bununla beraber olmuştur. Her ne kadar standart haline gelmiş mekanik bir uygulama ilk başta beğenilse de, bu tarz bir uzmanlığın her zaman adil sonuçlara ulaşması beklenemez. Uzmanlığa özel olarak yapılan atıfların ise bu uzmanlar tarafından hazırlanan raporların meselelerin kamuoyu tarafından tartışılmasının önüne geçmek icin bir araç olarak kullanıldığı görülmektedir. Zira kamuoyu uzmanlara bir çesit güven bağı ile bağlı hale gelmiştir. Şeffaflık ve hesap verebilirliği artıracağı düşünülen bu sistem, hesap verilebilirliğin ve şeffaflığın çıkmaz sokağı haline gelmiştir.

Devamını Oku

Ümit Özdağ’a Açık Mektup


Sayın Özdağ,

Türk Milliyetçiliğinin günümüzdeki yüz akı, pek muhterem hocam!

Türk Milletinin, Kurtuluş Savaşından sonra, son yüzyılda yaşamış olduğu en zor dönemde, üretkenliğiniz, çalışkanlığınız, zekanız ve bilginizle Türk Milletine çok büyük bir güç veriyorsunuz. Sadece terör uzmanlığınız değil, uluslararası ilişkilere hakimiyetiniz, Türk Milliyetçiliği ideolojisine ilişkin birikiminiz ve ülkücü tavrınız, Ülkücü Hareket içerisinde sizi parmakla gösterilen bir noktaya getirmiştir. İlk genel başkanlık adaylığınız sırasında yaşadıklarınıza, şahsınıza yöneltilen en ağır ve aşağılık iftiralara rağmen, en yakınlarınız tarafından eleştirilseniz dahi MHP'nin en zor zamanlarında cesur bir şekilde destek verdiniz. Seçilemeyeceğiniz bir sıraya konduğunuzda küsüp oturmadınız, aksine MHP adına tek başına bir medya kuvveti oldunuz ve Türk Milliyetçiliğini ayakta tuttunuz.

Devamını Oku

Genel Başkan Adaylarına Dair

MHP icerisinde 1 Kasım'dan sonra gelişen muhalif hareket hala bir sonuç alabilmiş değil. 7-8 ay gibi uzunca bir süredir devam eden bu mücadelenin bir takım yan etkileri de görülüyor. Biraz bu yan etkilere değinmekte fayda görüyorum. 

19 Haziran kongresinin hemen öncesinde muhalif adaylar arasında başlayan birbirini suçlamalar, 24 Haziran tarihli tedbir kararı sonrası artmışa benziyor. Özellikle Sİnan Oğan ve Koray Aydın cephesinden Meral Akşener ve ekibine yönelik olarak geliştirilen suçlamalar meselenin ciddiyetini ve önemini gösteriyor. Oğan ve Aydın'ın henüz kongre salonundayken bu kararların iptal edilebileceğine ilişkin söylemleri ile nereye varmak istediklerini açıklamaları gerekiyor. Balgat yönetiminin her hal ve şartta bu Kongre sonucunu mahkemeye götüreceğini bilmelerine karşılık, bu adayların genel merkezin elini kuvvetlendirecek açıklamalara imza atmaları şimdiye kadar ortaya koydukları mücadeleye aykırı olmuştur.

Devamını Oku

MHP'nin Sorunu Ülkücülerin Arasında Örülen Duvardır

19 Haziran Kurultayi ardindan kim muhalif, kim genel merkezci anlasilamasa da ülkücü tabanın çok önemli bir adım attığı ortada. Bu atılan adımı taçlandırmak ise artık genel başkan adaylarının elinde. Hali hazırda umut ışığı veren bir adayı şahsen göremesem de, Meral Akşener'in diğer adaylara nazaran bir kaç adım önde olduğunu görmemek imkansız. Bir siyasetçinin en önemli silahlarından biri olması lazım gelen esneklik ve bu esneklik içerisinde manevra yapabilme kabiliyetine haiz olduğunu 19 Haziran'da gösterdi. Ayrıca yalnız bırakılacağını bile bile, doğru olduğunu düşündüğü konularda adımlar attı ve bunları uygulamakta başarılı oldu. Bunlar artıları olmakla birlikte eksileri de var. Kendisinin iletişime daha açık olması ve daha şeffaf olması gerekirdi. Ancak bu ve diğer adaylarda da karşımıza çıkan sorunların temelinde hareketin ortak sorunları yatıyor. Bunları çözmeden, herşeyin bir anda mükemmel olmasını ve düzelmesini beklemek rasyonel değil. O yüzden sorunun temeline inmek gerekiyor.

Devamını Oku

Türkeş'i Genel Başkan Seçen Delege

Hareketin henüz bazı konuları zihninde oturtamadığı bir gerçek. 19 yıldır genel başkanlık koltuğunu işgal eden Dr. Devlet Bahçeli'nin bu süreçte harekete yardımcı olmadığı gerçeği gibi. 19 yıl uzun bir süre. Bu bakımdan Bahçeli, 36 Osmanlı padişahının 26'sından daha uzun süre saltanat sürmüş. Bu da şahsının en önemli başarısıdır.

Aradan 19 yıl gibi uzun bir süre geçtiğinden, Bahçeli'nin ne zaman ve hangi şartlarda genel başkan seçildiğini hatırlamayanlar olacaktır. Yaşları itibari ile de pek çok yeni nesil ülkücü kardeşimiz bunları bilemeyebilir. Elbette ki herkes, Bahçeli'nin Başbuğumuz Türkeş'in vefatının ardından genel başkan seçildiğini bilir. Zaman ve şartlar olarak kastettiğim şey, basit bir 5N1K olayı değil. Bu bilgiler bugün hatırlanmıyor olsa bile öğrenilmesi, Google ile saniyenin onda biri, ikisi kadar vakit alır.

Devamını Oku

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin