"𝑸𝒖𝒊𝒅 𝒓𝒊𝒅𝒆𝒔? 𝑫𝒆 𝒕𝒆 𝒇𝒂𝒃𝒖𝒍𝒂 𝒏𝒂𝒓𝒓𝒂𝒕𝒖𝒓!" 𝑯𝒐𝒓𝒂𝒕𝒊𝒖𝒔 Nasreddin Hoca, oğlunu bir terzinin yanına çırak vermiş. Aradan iki yıl geçmiş, sormuş: "Ne yaptın oğlum, öğrenebildin mi terziliği?" "Az kaldı baba..." demiş oğlan; "İki yılda bir dikişi sökmeyi çok iyi öğrendim. Bir de dikmeyi öğrendim mi tamamdır..." İktidar, yirmi yıllık iktisat yönetiminde ekonomiyi mahvetmeyi çok güzel öğrendi. Bir yirm...
Son yıllarda sıkça duyduğumuz, duruşmalara çıkan çocuk ve kadın istismarcıları ve katillerinin kılık kıyafetleri ve kravat takmaları nedeniyle iyi hal indiriminden yararlanmaları bana "Ne efsunkar imişsin ey kravat! " dedirtti. Sanki karne alıyorlar. Okul karnelerindeki eskiden hal ve gidiş, şimdilerdeki davranış notlarını anımsadım. Şimdi soruyorum hakim bey; Bunların, hal ve gidişin kı...
Yıl, 1881… 1900'lü yıllara yaklaşılıyor, yani 20. yüz yıla… O yılların dünya coğrafyası kan ve göz yaşıyla yoğruluyor. Dünyadaki dengeler değişiyor; krallar şahlar, yerlerini özgür ve bağımsız yönetimlere bırakıyor. Bir çocuk dünyaya geliyor, mor salkımlı Selanikte'ki küçük pembe evde. Ne annesi ne de babası, bir gün bu çocuğun bir ulusun yoktan var olma sürecindeki lider olacağını bilmi...
Bu gün 10 kasım ve ben ilk defa bir 10 Kasım sabahı evdeyim. Son yıllarda her vesile ile aklıma düşen her an saygıyla anımsadığım Mustafa Kemal Atatürk seni evde, sokakta, okulda, iş yerinde olanlarla aynı anda evden anacağım. Televizyondan yükselen siren sesiyle bende ayağa kalkıyorum. Ve düşüncelerimde sen. Hani sevgili Erol Evgin in bir şarkısı vardır ya; "Seni düşündüm dün akşam yine...
Atatürk ile ilgili bir yazı oluşturmaya karar verdim. Atatürkçülüğün bitişini yazacaktım. Ama sonra sildim. Bir fikrin bitip bitmediğine ben nasıl karar verecektim ki? Üstelik Atatürkçülük " bir gelenek, bir yaşantı, bir üst insan modeli yaratan sistemler bütünü " değildi ki... Sonradan Atatürkçülüğün bir yönetim ve hayat felsefesi olduğuna kanaat getirdim. Hem bireysel hem de toplumsal ...
İşsizliği, ekonomik krizi, zamları unuttuk. Günlerdir Meral Akşener Bingöl'deyken İYİ Parti vekili Lütfü Türkkan'ın bir şehit yakınına küfretmesi ülkenin 1 numaralı meselesi oldu. Muhalefeti linç etmek için fırsat kollayan yandaş medya ve troller hemen iş başına geçip ortalığı yıktı. Vay şehit yakınına sövdüler, vay şehit yakınları bizim her şeyimiz, İYİ Parti teröristlerle kol kola nutu...
Şehitlerimizin yakınlarının acılarının hesabı devleti yönetmeyenlerden değil yönetenlerden sorulması gerekmez mi. Meral Akşener mi, Kemal Kılıçdaroğlu mu; hangisi ABD'nin dümeninde, fetö'nün tezgahında BOP eş başbakanı olduğunu ilan edip sonra da Suriye iç muhalefetini kışkırtarak onları devletlerine isyana yönlendirip devlet başkanlarını da katil ilan edip Esad'ı "Eset" yaparak güya aşa...
Bu yıl tüm 12. Sınıf öğrencileri gibi torunum da üniversite sınavlarına hazırlanıyor. Uzaktan gözlemlerken içim acıyor. Kendini sosyal etkinliklerden soyutlamış yaşıtları gibi, yaşamını sınava odaklamış. Hoş bu yeni bir durum da değil. Daha ortaokuldayken ne zaman okul, bu gün ünite değerlendirme, bu hafta deneme diye rant için piyasaya girmiş yayınların sınavlarıyla boğuşturmaya başladı...