ERMENİSTAN KABİNESİ Mİ DEDİNİZ?

abdulhamid

Madem Abdülhamid devri konuşuluyor, söyleyeyim.
Abdülhamid'e bayılanlar onu bilmiyor, böyle aleyhinde olur olmaz konuşanlar da bilmiyor.
İkisinin dediği de değildir.

Bu toplumda ayrışmanın temel sebebini galiba anladım.
İlber Hoca'nın cehalet vurgusu çok yerinde.
Biz cehaletten kavga ediyoruz.
Bilenlerin kavgası daha dehşet o başka.
Ama biz cehaletten vurgun yedik.

Bunun bir çok örneğini hemen her gün yaşıyoruz.
İki kutup var, biri güya Cumhuriyet'in kazandırdıklarıyla övünenler.
Bunlara Osmanlı desen cin çarpmış gibi hissediyorlar.
Bir de Osmanlı diyenler var, onlara da Cumhuriyet, Atatürk desen İşid'e rahmet okutacak gözü dönmüşlüğe giriyorlar.
İki taraf da cahil.
Böyle hissetmelerinin sebebi tam da bu.

Şu günlerde onlarca dostumdan bir paylaşım geliyor.
Abdülhamid döneminde bakan, büyükelçi, bürokratlardan Rum Ermeni Yahudi olanların listesi.
Vay efendim Ermenistan kabinesi mi, Osmanlı kabinesi miymiş?
Vatan böyle satılmış da Atatürk bizi bu durumdan da kurtarmış.
Bunun neresini düzelteceksiniz, demiyorum.
33 yıl içinde Abdülhamid ve sonra gelenler gayri müslim vatandaşlarımıza yüksek görevler verdiler.

Bunu iki şey için yaptılar.
Bir: 1839, özellikle 1856'dan sonra vatandaşlık tanımında müslim gayri müslim gözetilmesi kalktı.
İki: Büyük devletler(Osmanlı da büyük devletler arasındaydı) bunun uygulamaya nasıl yansıyacağını takib ediyorlardı.
Bir taraftan gayri müslimleri kışkırtıyorlar, bir taraftan müslüman Arab'ı, Arnavut'u, Kürd'ü kışkırtıyorlar, dönüp saraya, "Bak, görüyorsun, gereğini yap!" diyorlardı.

Zayıflamıştık.
Takatimiz yoktu.
Borçluyduk.
Ülkenin vergi gelirleri bile Düyun-u Umumiye'nin borçlarına gidiyordu.
Adamlar içerde bir büyük idare kurarak bu vergileri, bazı gelirleri topluyor, toplatıyor götürüyorlardı.
Bu durumda dediklerini yapmamak ancak Abdülhamid'inki kadar olurdu.

"Ancak" diyorum.
Sadece bir örnek yeter:O halimizde Berlin Andlaşması'nın altı vilayet (vilâyât-ı sitte) kararını uygulamadık.
O altı vilayette, bugünkü 13 ilimizi kaplayan bölgede vali yardımcıları Ermenilerden olacaktı.
Sonra da vali yapılacaklardı.
Açın okuyun!
Bu güçsüz devlet bunu uygulamadı.
Daha şaşılacak çok şey var.
Direneceğimiz kadar direndik.
En çok da diplomasiyle.., evet bağırma çağırmayla, bilek gücüyle değil, onlardan çok çok fazla olmak üzere diplomasiyle.
Büyük bir dirayetle yürütülmüş işler var.
Tabii kötü olanlar da, yanlış olanlar da çok.

O verilen listedekiler, bir çok husus hesap edilerek göreve getirilmişlerdir.
Bazıları iyi hizmet etmiştir.
Bazıları da altımızı oymaya yardım etmiştir.
Bugün yabanın kullandığı söylenen bürokratlardan, siyasetçilerden yine de fazla olmayabilir.

Türk çocuğu tarihini bir bütün olarak ele almalıdır.
Tarihe düşmanlık olmaz.
İyisiyle kötüsüyle bizimdir.
Yanlışlar ve yanlış adamlar da bizimdir.
Hıyanet derecesine varmadıkça haklarında böyle konuşulmaz.

Türk çocuğu bir şeyi daha bilecek: Tarihimiz şanla şerefle doludur.
Yüksek insanlık idealine en yakın örnekler bizdedir.
Ve insanlık adına utanacağımız taraflarımız azdan azdır.
Tarihimiz böyle de çok büyüktür.

Madem Abdülhamid devri konuşuluyor, söyleyeyim.
Abdülhamid'e bayılanlar onu bilmiyor, böyle aleyhinde olur olmaz konuşanlar da bilmiyor.
İkisinin dediği de değildir.
Batı ve doğu değerlerini hazmetmiş bir hükümdardır.
Bir Tanzimat aydınıdır.
Şimdi batı yaşama tarzını benimseyenlerin hepsinden daha batılıdır.
Şaşacaksınız, Atatürk'ten daha batılı olduğu kesindir.
Doğu değerlerinden bahsedenler gibi cahil değildir, Doğuyu bilir ve hayatında o tadlar da vardır.
Şarap içmeyi de bilir, namaz kılmayı da.
Şarabı padişah olunca bıraktığı doğrudur.
Padişah olur olmaz, ülkeler kaybetti(93 Harbi, 1877-78)
Ruslar Yeşilköy'e kadar geldiler.
Tarihimizin en ağır anlaşmalarından birini yaptık
İyi ki büyük devletler müdahale etti de yeni bir konferans topladılar, biraz itibar, biraz toprak kurtardık, çok da para.
Abdülhamid yığınla dert devraldı.
Büyük işler gördü.
Uzun saltanat döneminin artıları eksilerini kat kat aşar.
Onun açtığı batı tarzı mektepler olmasaydı İstiklal Harbi'ni sürükleyecek nesil yetişmezdi.
Bu kadar açık.

Sonra size ne oluyor, Abdülhamid'e kızacaksam ben kızayım:
Mesela, Türk Mûsikîsi'ne hiç itibar etmezdi.
(Ben ikisine de itibar eder ve severim)
Batı müziğinde bir seviyenin üstünde beste yapan büyük pehlivan, büyük padişahımız Sultan Abdülaziz de öyleydi.
Şaka bir yana, son devirdekiler böyle iki kültürlü büyük adamlardı
Biz Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da o insan birikimini kaybettik.
Bu açığı hala kapatamadık.
Yanacaksak buna yanalım.

O kadar kapatamadık ki onları anlayacak bir millî eğitimimiz de yok.
Büyük bir iştir, öyle kuru kuru laflarla bu büyük devlet ayakta tutulamazdı.
Tarih bilmeyen, hele hele yakın tarihi bilmeyen aydın olmaz.
Bu tarihte bizi utandıracak kadar küçülenler de var, ama destanlaşanlar daha çok.
Biz İlber Hoca'nın dediği gibi aşağı giderken yaptığı hamlelerle büyük bir milletiz.
Son devri böyle de anlamak lazımdır.

Okunacak çok şey var da..
Hiç olmazsa İlber Ortaylı'nın şaheseri İmparatorluğun En uzun Yüzyılı'nı okuyun da ondan sonra bunları konuşalım.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

BUGÜNÜN ANI KİTABI
İNANDIM

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin