Gidenler, gelenlere bıraktı yerlerini,
Anonslar hiç durmadı sesli tren garında,
Simitçiler, çaycılar överken eserini,
Kimileri aç kaldı, süslü tren garında.
I.
Çal Tanburunu Cemil bey, düşümde mevsim yazdır
Bu hem gri hem beyaz, tam rengiyle bir yastır
Dimağım abad oluyor akışın içinde
Eski emellerim bilmem şimdi neden paslıdır ?
Göçenler cem oldu benim acımda
Öldükçe çoğalır azımız bizim
Merdanlar boy verir dar ağacında
Urganda gövermek yazımız bizim
Telif Hakkı
© Okan Kilit @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.
Saçındaki tokası parıldıyor taç gibi,
Tebessümü, busesi her derde ilaç gibi,
Eda'ları pek mahzun, mutluluğa aç gibi,
Vareste ufukları tarıyor bakışları…
Sabah ezanı kulaklarımda Güneş birazdan doğdu doğacak Gözlerimde canlanıyor anıların, terminalde ki o son bakışın Bir gün 'Geri Geleceğim' sözüyle yola koyulmuştun Bir gün iki satır yazarsın belki diye razı olmuştum Ey sevgili Ey en güzel sevgili Sıladan, sıladan hiç dönmemek üzere mi gittin Özlemediğim doğru değil Kan kustuğum yalan değil Yoksun ya yoksulun tekiyim Ne yapacağını şaşırmı...
Gözlerine susarsam bakışı söze akar
Yasaklama kalbime adıyla sızlamayı
Destur çeker akla aşk yol yine yâre çıkar
Yığmış kenarlarına baharın kaygısını
Duru bakar Akdeniz kandırmış uykusunu
Seyirtepe'de mangal saklarken öyküsünü
Yazı küle belesen güz gelir nar'a çıkar
Esme yüreğime hasreti yangın
Rüzgar serinletmez kinimi bugün
Bir çağlayanım ben suları dingin
Vur yatağına dök kanımı bugün
Kavil yere düşünce dilde söz hicap eder
Eğmemiş ki kesmiş yâr meyve yüklü dalımı
Sen adını ünlersen bana var icap eder
Göze şenlik güzeli hoş gelmiş hoşa gitmiş
Düşmüş o rûyamızdan ayağı koşa gitmiş
Tende bilmiş yanmayı ateşe çoşa gitmiş
Oysa bir tek ciyesi bir ömrü bitap eder