AYRILIK ACISI

Her zamanki gibi koca pelitin altına arabamı çektim. Koltuğumu geriye yatırıp kuş sesleri eşliğinde kitabıma başlamadan önce göz ucuyla geçen gün ağacın gövdesine baş aşağı tutunup bana çemkiren kırmızı sincap oralarda mı diye baktım. Bana söz dinletemeyince dallara dağılmış kuşlara saldırmış ve kovmayı da başarmıştı. Ağacın dibinden izlemiştim olanları. İşte bu psikopat sincap yine oralarda mı diye ağacın gövdesini süzerken fark ettim onu. Ağacın gövdesinin diğer tarafında 17-18 yaşlarındaki delikanlı sırtını ağaca yüzünü önümüzdeki dikenlere vermiş ağlıyordu.

Ben aniden ortaya çıkınca kaçırdığı gözlerindeki tedirginliği ve utancı gördüm. Bu topraklarda erkekler ağlamazdı malum. Ayağa kalkıp gidecek oldu.
Sordum. "İyi misin kardeşim?"
"Değilim amk." dedi.
"Hayırdır ne oldu?" diye üsteledim.
Bir yandan da başıma iş alacağım diye tedirginim. "Aha derdim bu çöz" derse ve ben bir şey yapamazsam ne olacak? Bu yapmacık duyarlılıklardan hep iğrenmişimdir. Kim nasılsın derken karşısındaki kötüyüm dediğinde ona omuz vermek için sorar bu soruyu? Sorduğum sorunun arkasında durabilecek miyim? Belki…

Dokunsam yine ağlayacak.
"Biri mi dövdü" dedim. 
"Yok", dedi.
"E ne oldu aslanım", dedim.
"Az önce kız arkadaşım beni terk etti burada" dedi.
Bıçak yemiş gibi, evladını yitirmiş gibi, hayata dair tüm umutlarını kaybetmiş gibi kaçamak baktı bana. Gözleri mezarlık çukurlarına benziyordu. Gencecik bir insanın yüzüne korkunç tezat bir yüz ifadesi vardı. Daha önce de genç çiftlerin kumrular gibi birbirlerine sokularak ağaçların dibinde el ele oturduklarını görmüştüm oralarda. Şehrin hemen başucunda nispeten tenha bir yer. Demek bu da o gençlerden birisiydi. Daha önce mutluluklarıyla gülümsediğim bu gençler bu sefer ayrılığın öldürücü hüznüyle karşımdaydı. Boğazındaki kocaman bir taş parçasını kusmaya çalışır gibi "Ölmek istiyorum amk" dedi. Durup düşündüm birkaç saniye. Gel yanıma arabaya dedim. "Ya boşver abi" dedi. Lan gel işte bir şey diyecem dedim. Açtım kapıyı oturdu yanıma. Başını eğdi önüne dinledi.

Kız gitti diye ölmek istiyorsun. Kızı tanımam etmem. Eminim çok güzeldir. Hatta dünyadaki tüm kızlardan daha güzeldir. Seviyorsun çünkü. Mevlana demiş "gönül kimi severse güzel odur" Belki gözyaşlarını hak edecek kadar güzeldir. Ama bir dur da dinle beni. Ölmek istiyorsun. Oysa seni doğurmak için milyonlarca kadın doğup öldü. Nice açlıklar, hastalıklar, felaketlerden kurtuldular sırf sen var olasın diye. Bir aslanın pençesinden son anda kurtulmuştu on bin yıl önce atalarından birisi. Açlıktan ölmek üzereyken bulduğu bir leşi yiyerek hayatta kalmıştı bir diğeri. Kurumuş topraklarda ot kökleri yiyerek hayata tutundular. Doğanın kapkaranlık vadilerinde akıllara zarar zorluklarla yollarını buldular. Nice savaşlardan, kıtlıklardan çıktılar. Kardeşim onlar savaşmasaydı ya da başaramasaydı sen bugün zaten yoktun. Elli bin yıl önce bir mağarada doğum yapan genç bir kadın kan kaybından ölmekten damarlarında kalan son birkaç damla kan sayesinde kurtulmasaydı ve bir yıl sonra senin soyunu oluşturacak o erkek çocuğu doğuramasaydı sen yine yoktun. Bak bugün en kutsal şeye yani hayata sahipsin. Varlığımızı anne babamıza borçlu olduğumuzu sanırız. Yanlıştır güzel kardeşim. Binlerce kuşağın hayata tutunma çabasıdır bizi var eden. Kız terk etti diye burun kıvırdığın bu yaşam milyonlarca yıllık bir hayatta kalma mücadelesinin günümüze ulaşmış zafer takıdır. Yüz binlerce anne baba milyonlarca ölümcül zorluğu aştılar sen var olabilesin diye. Ölmek istiyorum derken dönüp ardını gittiğin şey işte milyonlarca yıldır yüz binlerce neslin verdiği o inanılmaz yaşam mücadelesidir. Gidişinle bu serüveni gelecekteki kuşaklara bağlayacak köprüyü de yıkmış olacaksın. Buna hakkın var mı?

Kafasını kaldırıp bir elimdeki kitaba bir yüzüme baktı. Ne diyon abi sen yaa dedi. Şaşırdım. Ya ama haksız mıyım gibi bir şeyler geveledim. Adını bile bilmiyordum. Bu cevabın üstüne sormanın da anlamı yoktu. Başka da bir şey diyemedim. Hayatın en saçma laflarını sayıp dökmüşüm gibi yüzüme ters ters bakıp çıkıp gitti. Baktım arkasından ve düşündüm. Sincap yaşamalı dedim. Sincap yaşamalı ama bazı serüvenler bitse de olur.

Telif Hakkı

© Bülent Yılmaz @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

İngiliz Hizmetkârı Bir Şeyh-ül İslam: Mustafa Sabr...
ÜLKÜCÜLÜK

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin