Muhammet'in göz nuru Ali için tutuşan
Bir mumun alevinde "sönen" benim: Alevi.
Kanat açıp sevgiye, gönüllerde uçuşan
Semahın kapısında "dönen" benim: Alevi.
Göy bulanda, ak alanda doğmuşum,
Çelik pençemde çok yağı boğmuşum,
Ulu atamdan Göyce ad almışım...
Al kanımdan al bayrağa sar beni;
Göy Ata'dan, Göy Bilgeden sor beni!
Telif Hakkı
© Nazmi Sancar Yıldırım
Bakmayın siz neşeli, kedersiz durduğuma,
Dertlerim arkasında saklı sır duvarının.
Şiirlerle söyleşip hayaller kurduğuma,
Ne bugünün tadı var, ne umudu yarının.
Değdi gözlerime bakışı koyu
Kalın kaşlarını çattı neyleyim.
Hediye ettiğim yeşil mantoyu
Çıkarıp üstünden attı neyleyim.
Yakınlarından biri vefat eden Leyla, kırkıncı gün hayır yapmaya karar verir. Kuzular kesilir, yemekler yapılır. Eş dost, akraba, tanıdık, herkes gibi yoldan geçenler dahi davet edilir. Ancak Leyla'yı görebilmek için uzaktan izleyen Mecnun'u davet etmezler. Mecnun davete aldırmadan yemek almak için elinde tabak, yemek kuyruğuna girer. Yemeği de elinde büyük tahta kepçeyle kaza...
Nefesimsin çocuk.
Beyazlayan saçım, sarkan etim, aldığım kilosun.
İçtiğim bardak bardak su, durmadan yediğim yemeksin.
Olsun...
Zamanı gelince gider ya da gelir kendine hepsi.
İlk 6 ay anne sütü çok önemliymiş ya, yeter ki sen önemli olduğunu bil.
Kimse kıpırdamasın! Sürüler içinde sürmeli koyun / Şafaklar atıyor sevdiğim soyun / Son kadehte yaptın bana bir oyun, diyor Hacı Emmim. Ben yazana kadar bozlak akıyor tabii. Arkasından "Yorma Beni Dünya" çıkacak. İntrodan anladım. Radyoyu radyodan dinlemenin güzellikleri… Tıpkı sevgiyi sevgiliden beklemek gibi bir şey. Ama dünya dinlemez bizi. El aleme rezil de eder, aşk atına süvar ola...
Zalimin zulmüne, nefrete, kine
Alışmadık diye sövdünüz bize
Saraya kulların zalim beyine
Yılışmadık diye sövdünüz bize