HAK TERAZİSİ

hakterazisi

Eskilerin kullandığı bir tabir var ki pek beğenirim.
Bugün ve her zaman ona çok ihtiyacımız var.
İnsan olmanın ölçüsünü verir.
Başına hiçbir sıfat getirmeden "insan'ın.
Siz buna "namuslu olmanın ölçüsü" diyebilirsiniz.
"Dürüst olmanın ölçüsü" diyebilirsiniz.
"Ahlaklı olmanın ölçüsü " diyebilirsiniz.
Aydın olmanın ölçüsü" de diyebilirsiniz.
Dini de katabilirsiniz.
Tarihi de, kültürü de...
Bu kadar geniş ve değişik bakışlarla değerlendirilebilir.

Türk insanının ölçüsü buydu:
"Hak terazisi" derlerdi.
"Hak terazisi".
Hakkı bu kadar yücelten bir anlayışımız vardı.

Bana kalırsa kaybettiklerimiz arasında bu da var.
Özellikle bu var.
Siyasetçilere bakın, okumuş-okumamışlara bakın bu hak terazisine dikkatten eser yok.
Düpedüz, aleni, apaçık, gözünüzün içine baka baka yalan söylüyorlar.
Bugünle ilgili yalanlar gırla gidiyor.
Bunu anlayan anlar da tarihe yalan söyleten arsız-uğursuzlar tümen tümen.
Özellikle siyasetçiler ve onların hempâları.
Hak ve hakikatin katledilmesi insanlıkla yaşıttır.
Şaşılmaz diyeceksiniz.
Ben bu iletişimin açtığı açık devirde bu kadarına şaşmak gerektiğini düşünürüm.
Bu konuda şaşmak turnusol kağıdıdır.
Dürüst kalmayı ve iç saflığını sulayan bir tavırdır.
Namus tepkisidir.

Şu Lozan ve Ayasofya üzerinden söylenen yalanları bir düşünün!
Koca Türkiye bunların kağıt üstündeki maddelerini ve gerekçelerini doğru dürüst bilmiyor.
Bilen tartışır.
Şurası şöyle olsaydı, burada şunu beceremedik veya yaptık-yapamadık.. sebepleri nelerdi.. der .
Bunlar bilgiyle yapılır.
"Lozan hezimet" demenin ahlakı yoktur.
1934'de Ayasofya'yı müzeye çevirme zulmü demenin de ahlâkı yoktur.
Bilerek konuşacaksınız.
Bu ölçüsüz lafları edenler, zannettiler ki Ayasofya'nın kaydı da müze olarak değiştirildi.
Belediye Meclisi'ne müracaat ettiler.
Cami olarak tescil edilsin.. dediler.
Bir de bakıldı ki, 1936'da Atatürk Ayasofya Camii-i Kebir'i adıyla tapuya geçirtmiş.
Yani Ayasofya camii imiş.
Eee oldu mu şimdi?
Ettiğimiz onca laftan dolayı bir özür yok mu?
Yanlışımızdan dönüş yok mu?
Hak terazisi'ni çalıştırmak yok mu?
Yok.

İsterseniz Diyanet Reisi'nin Ayasofya hutbesine bakın!
Orada bütün çıplaklığıyla bu cehalet ve ideolojik körlük beraberce sırıtır.

Yalan söylemenin bu türlüsünün pek çok çeşidi var.
Neden olduğuna bakmak lazım.
İkisi çok önemli: Cehaletten olabiliyor, ideolojik körlükten olabiliyor.
Hak terazisi şaştı, şaşıyor, şaşırtıyoruz.
İçim yanıyor.

Kimse kimseyi sevmek veya takdir etmek zorunda değil.
Ama gerçeği saptırmak olacak iş değildir.
Parti, dernek, ideolojik kulüp vesaire için bu yapılmaz.
Eğer particilik bu sahteciliği getiriyorsa o partiler, particilikler olmaz olsun!
Bana ne sizin partinizden?
İçimizi boşaltmak particilikse olmaz olsun!

"Hak terazisi"nde gördüklerimi söylüyorum.
Siz daha fazlasını görürsünüz.
Beni de düzeltirsiniz!
Aleni teşekkür ederim.

Yalnız, hak terazisini hatırlayalım, yeter!

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

İslam Dünyasının İlk Kadın Başbakanı: Benazir Butt...
TÜRK OLDUĞUNUZDAN EMİN MİSİNİZ

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin