Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğuna takmış kafayı...Bulduğu hiçbir yanıt ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı yanıtlar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka bir yanıtı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köy, kasaba, ülke dolaşmış, bu arada zaman da durmuyor tabii ki ...Tam umudunu yitirmişken bir köyde kon...
Gurbetten sılaya bir yol deyince,
Varılmaz zannetme, varılır Duru.
Ol melamet hırkasını giyince,
Arılmaz zannetme, arılır Duru.
Ne kara vicdanın var imiş senin,
Sanma sakın vicdanının sesiyim.
Meftunu değilim artık busenin,
Zerrece insafın var ise senin,
Bendeniz Monako prensesi'yim.
Bir genel başkanın 3 danışmanı varmış. Onları test etmek istemiş. Bir gün en eski danışmanı ile deniz kenarına gitmiş ve kendisini sulara bırakmış. Bir yandan da"Boğuluyorum" diye feryat ediyormuş. Danışman atlamış denize ve genel başkanını kurtarmış. Ertesi gün kapısında bir Renault Laguna, üzerinde bir not. "Sevgili danışmanım hayatımı kurtardın. Teşekkürler… genel başkan " İki üç gün ...
''Ey kemân-ebrû şehîd-i nâvek-i müjgânunamBulmuşam feyz ü nazar senden senin kurbanunam'' ''Ey yay kaşlı sevgili! Oka benzeyen kirpiklerinin şehidiyim. Senin bakışının bolluğunu bulmuşum, senin kurbanınım.'' Ne de güzel söylemiş büyük şair Fuzuli! Şu ahenge, şu kelime seçimine, en önemlisi de şu ruha bakın! İşte divan edebiyatının büyüklüğü ve derinliği, böylesine güzel beyitlere katıla...
Muhtarlarımız diyorum… Bir zamanlar, "Muhtar bile olamaz" denilen Sayın Cumhurbaşkanımızın çok önem atfettiği kişiler... Cumhurbaşkanına hayranım, çünkü işi biliyor... Çünkü muhtarlar, mahallesinin, köyünün sesi soluğudur. Şehirde yaşayanlar burun kıvırır fakat kırsal kesimde köylünün oylarını neye vereceğine karar veren kişidir… Valisidir köyün… Cumhurbaşkanıdır… Köy kahvesindeki tahta...
Balona benziyorsun,
Yokluğun geçici,
İhtiyaç duyulur, şişirirler süs için,
Keza varlığın da,
Bir kenarda unuturlar sessizce,
Pusarsın.
Yobazlar vaciptir katli dediler
Ürktüm cehaletten korkum Alevi
Duayla semaha durdu Yediler
Üçlerden yol aldım Kırkım Alevi
Be hey ahmak! Hani nerde Sahn-ı Semân-ı Fatih,
Ne oldu da medreseden önce ilim kovuldu,
Bir bir eksildi Felsefe, Fen, Geometri, Tarih,
Kur'an mehcur bırakıldı, bir kenara konuldu.