sen üzerine alınma sakın
yalın bir ezberden geçer hep
menevişli bahçelerin yitik sedası
yağmurdandır elbet
kesilmiş dermanı
güneşe aşık cumbaların
Tanrı Türk'ü korusunmuş... Niye? Yanlış okumadınız; Evet, evet... Artık Tanrı Türk'ü korumasın! Hiç düşündünüz mü Tanrı Türk'ü niye korusun diye temenni ederiz? Sahi niçin böyle bir yakarış var dilimizde? Biz ne yapıyoruz Türk için Türklük için? İşi neden hemen Tanrı'ya bırakıyoruz? Türk Tanrı'nın gölgesiymiş bir zamanlar. Peki bu gün ne halde Tanrı'nın gölgesi Türk ? Ne...
yaşamın kanat sesleri kesilince
dolup taşar içindeki söylence
bul kendini yeniden
simli gözlerinden öperken kum saatlerce
kızlar oyası al ile yeşil
hepimizi unuttular
ağacın gülü de bizdik külü de
uzayan bir avazla aklımızdan
ağladığımız türküleri çaldılar
"Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyordu kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı.
Bakkal adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak bir gün acaba dedi, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da ondan alışveriş yapmam dedi.
Bu sevda uğruna kırk yılı aşkın,
Pişerek demlendim, sırrım bu benim,
Zehir bile olsa badesi aşkın,
İçerek demlendim, sırrım bu benim.
Aslında bu konuların konuşulması "bazı" yetkililerce pek hoş karşılanmıyor ve bu tür konulara değinenler hırpalanıyorlar belki amma… Biz Türk Milleti'nin bir ferdi olarak, aynı zamanda Türk toplumunun içinden de biri olarak; Türk toplumunun canını sıkan ve hatta canını yakan bu konuya temas etmek zorundayız. 29 Nisan 2011… İşte ne olduysa bu tarihten sonra oldu. Suriye'deki iç karışıklı...
Her nefes aldığında insan yaşıyor sanma
unutulmuş evlerin eşiğine düş döküldü Sıla
bürünmüş ve yazılmış kış, silinmiş yollar
sepya sokaklar kalır hep aklımızda