ATSIZ

​Ben onun ilk kitabını okuduğumda işte benim okumam gereken kitap bu demiştim. Aldığım gün akşam okumaya başladım ve aynı gece Bozkurtlar Diriliyor kitabını bitirdiğimde saat sabaha karşı beşe geliyordu. Kitabı bitirdiğimde bir hayal kırıklığına uğramıştım. Çünkü kitabın arka kapağında yazarın diğer eserlerinin isimleri vardı ve ben ikinci kitabından başlamışım. Ertesi gün Bozkurtların Ölümü kitabını almış onu okumuş ve Bozkurtlar Diriliyor kitabını tekrar okumuştum. Gerçekten hayatımda büyük bir dönüm noktası olan yazar, kitaplarıyla ufkumu aydınlatmış beni bir hayli ferahlatmıştı.

Hepinizin bildiği gibi Türk edebiyatının mihenk taşlarından biri olan Hüseyin Nihal Atsız'dan bahsediyorum. Evet benim ve benim gibi daha nicelerinin hayatına anlam katmış bir isimdir. Romanlarıyla, makaleleriyle ve Türk tarihi üzerine yapmış olduğu çalışmalarla Türk tarihine damga vurmuş bir Türk münevveridir. Kaleminin keskinliğiyle bilinir ve kalemini kılıç gibi kullanmakta ustalaşmış bir yazardır. Her platformda Türk milletini savunmuş, vatan hainlerine ucunda ölüm olsa bile göz açtırmamıştır. Kaldı ki ölümden daha beter olan tabutlukları görmüş, ancak yine de yolundan dönmemiş, yılgınlık göstermemiş ve tabutluktan çıktığında tekrar kaldığı yerden devam etmesini bilmiştir. Her devrin adamlarına inat kendi doğrularından en ufak bir sampa dahi göstermemiş ve hayatını doğru bidikleri üzerine inşaa etmiştir.

Ölümsüzlük diye bir şey fiilen olmamasına rağmen bazı insanlar ölümsüzlükte vücut bulmaya hak kazanırlar ve bu Hüseyin Nihal Atsız'a da nasip olmuştur. "Kahramanlık" isimli şiirinde bizlere şöyle sesleniyor "Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir; kahramalık saldırıp bir daha dönmemektir." Kendisi ölmezliği düşünmemiş olmasına rağmen yapmış olduğu çalışmalar, Türk tarihinin aydınlatılmamış olan dönemlerini aydınlatmak üzere yazmış olduğu kitaplar ve Türk gençliğine yolbaşçılık yapmış olması kendisinin ölümsüzlüğü hak etmesi için yeterli bir sebeptir. İlerleyen yıllarda hayatı üzerine belgeseller yapılmış, armağan kitaplar yazılmış ve bugün yıl 2017, aradan yıllar geçmiş olmasına Türk milliyetçilerinin gönlünde fethettiği yer her geçen gün daha da artmakta haklılığı birkez daha anlaşılmaktadır.

Diğer kitapları olan Deli Kurt, Ruh Adam romanları da Bozkurtlar gibi eşsiz bir içeriğe sahiptir. Eleştiri niteliği taşıyan Z Vitamini ve Dalkavuklar Gecesi kitabı da, dünün ve bugünün siyasi karaktersizlerinin başına bir balyoz gibi inmiş ve inmektedir. Türk Tarihinde Meseleler, Türk Ülküsü, Çanakkaley'e Yürüyüş,Türk Edebiyatı Tarihi, En Sinsi Tehlike, İçimizdeki Şeytan, Hesap Böyle Verilir isimli makale ve kitapları mevcuttur. Bir tane de "Yolların Sonu" isimli şiir kitabı vardır. Türk tarihi üzerine araştırmalarına bakarsak bugün hala şanlı ordumuzun Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın kuruluş tarihi M.Ö 209 ise bunda Atsız'ın hakkını unutmayalım. Diğer Türk tarihi araştırmaları ise Oruç Beğ Tarihi ve Aşıkpaşaoğlu tarihidir. Türk tarihindeki bu önemli iki kitabı şimdi Türk tarihi araştırmalarımızda kaynak eser olarak kullanmamıza vesile olmuş, şimdiki haline çevirisini yapmıştır.

Bunlar içinden "İçimizdeki Şeytan" isimli makalesi Sabahattin Ali'nin bugün hala en çok satanlar listesinde olan "İçimizdeki Şeytan" isimli kitabına yanıt olarak yazılmıştır. "Hesap Böyle Verilir" isimli makalesini Reha Oğuz Türkkan'a yanıt olarak yazmıştır. Bununla da kalmayıp dönemin başbakanına dahi açık mektuplar yayınlayarak meramını dile getirmekten çekinmemiş, uğrunda hayatını tehlikeye attığı Türk milletinden en ufak bir paye beklememiştir. Şiirinde "Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık; göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir." dediği gibi Türk milleti için gözünü budaktan sakınmadan saldırıya geçmiştir.

Benim için ifade ettiği anlama gelecek olursak; muhteşem bir Türk milliyetçisidir. En sevdiğim romanı "Ruh Adam" isimli romanıdır. Hani derler ya; başucu kitabı, benim baştacı kitabımdır. Sıkıldığım zaman, aklıma geldikçe gece gündüz fark etmez son 40-50 sayfasını tekrar tekrar okurum. Bazen Şeref olurum bazen Selim Pusat bazen kendimi bir Uygur masalının içerisinde bulurum. Ruh Adam'ı okuyun derim eminim sizlerde elinizden bırakamayacak Güntülü, Selim Pusat Uygur masalı, öğretmen Ayşe, Leyla Mutlak ve hain, pis Yek'leri hayatınızda görecek ve belki Kamlançu ülkesini benim gibi düşünüp duracak, hayalini kuracaksınız. Zamanla "Mutlak Seveceksin" diyecek "Geri Gelen Mektup" şiirindeki tarifi imkansız kızı arayacaksınız.

Evet tekrar söylüyorum Türk Milleti, Hüseyin Nihal Atsız'ı okuyun ki onu anlayasınız. O bazen hırçın bir kalem bazen mükemmel bir aşk adamı olmuş. Dolu dolu bir hayat yaşamış, bu dünyadan göçmüştür. Şimdi Tanrı katından bizleri seyretmekte, belki de Mete Han ile Kürşad ile kımız içmektedir. Ya da Güntülü ve Leyla Mutlak'a yeni şiirler yazmaktadır.

İnanın bu satırları yazarken elim ayağım karıştı ve tekrar Ruh Adam'ı okuma isteği duydum. Herkese iyi hafta sonları derken ben de tekrardan Ruh Adam'ı alıp okumaya başlasam iyi olacak. Ya değilse Atsız'ı anlatmakla bitiremeyiz. Son sözleri Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'na bırakmak istiyorum. Mekanı cennet olsun.

Tanrı Türk'ü Korusun...

ATSIZ TANRIDAĞI'NDA

Burada baş sağlığı, orada gözler aydın;
İki ayrı dünyada iki ayrı tören var.

Tanrı katından gelen bir yüce buyruk üzre,
Aramızdan ansızın çadırını deren var.

Orada ecdat ruhu şadümanlık içinde
Burada tamu içre gönüllerde boran var.

Eksilmiş bir yanımız; çarpılmış gibiyiz hep
Tanrı korusun, sanki Bozkurtluğa kıran var.

Yukarıdan gök mü bastı; altta yer mi çöktü ne?
Kimsede ağız, dil yok; gözleriyle soran var.

Buradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt
Orada karşılayan binlerce Alp-Eren var.

O gün Tanrıdağı'nda tan ağardığı çağda,
Dediler Oğuz Han'ın otağına giren var.

Ve Tanrı-Kut Mete'nin huzurunda Atsız'ı
Kür Şad'la Kül Tigin'le diz vururken gören var.

Töredir; konan göçer, dğoan gün batar elbet
Tanrı zeval vermesin devlet, din ve Kur'an var.

Dayanılmaz olsa da Atsız'lığın acısı
Ulu Tanrı'ya şükür yine soy var, Turan var

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu