ORTAK AKIL : ANTİ-EMPERYALİST TAVIR

​  ABD'nin, Soğuk Savaş sonrası Ortadoğu siyasetini yönetmek ve bu coğrafyanın ekonomik sömürüsünü sağlamak amacıyla oluşturduğu ve " Yeni Dünya Düzeni " programı çerçevesinde uygulamaya soktuğu Büyük Ortadoğu Projesi günümüzde iflas etmiştir. ABD'nin Körfez Savaşı ile birlikte başlayan, Irak'ın işgaliyle ve sözde "demokrasi ve özgürlük "ithali olarak nitelendirilen Arap Baharı ile devam eden süreç Suriye'de Esad güçlerinin sanılandan daha dirayetli ve güçlü direnişiyle karşılaşmıştır. Irak'ta olduğu gibi silahlı birliklerini bilfiil bölgeye konuşlandıramayan ABD bölgede ki mevcut terörist gruplara her türlü mühimmat desteğinde bulunmuş, bölgede ki amaçları doğrultusunda yeni terörist gruplar türetmiştir. Suriye başta olmak üzere İran, Irak ve ülkemiz Türkiye'nin toprak bütünlüğünü de tehdit eden bu Amerikan destekli terörist gruplara karşı bu ülkelerin mevcut konjonktürel şartlarından dolayı birbirleriyle bölgesel ittifak arayışları doğmuştur. Ortadoğu siyasetinde bir diğer güçlü aktör olan Rusya'da bölgede Amerika'nın söz sahibi olduğu ve kendi kontrolünde gerçekleştirdiği bir yapılanmayı çıkarlarının karşısında gördüğü için bölge ülkelerinin toprak bütünlüğüne saygılı kalacağını ilan ederek bu bölgesel ittifaka dahil olmuştur.

  Astana süreci ile başlayan Moskova Bildirgesi ile devam eden bu süreç Amerika'nın bölgede 2. İsrail olarak yaratmak istediği bağımsız kürdistan hayalini bozmuş, Türkiye'nin de içinde bulunduğu Batı Asya ülkelerini yakınlaştırarak bölgede Amerikan karşıtı bir birliğin oluşumunu sağlamıştır. Türk Ordusu, Irak merkezi yönetimi, İran ve Rusya destekli askeri kuvvetlerle Kürt koridoruna girmiş İdlib harekatıyla birlikte de bu koridorun Akdeniz'e açılan kapısını 2. İsrail devletine kapama kararlılığını göstermiştir. Son günlerde yaşanan Amerika'nın ülkemize yönelik vize resti onun bölgede ki çıkarlarının ne kadar zedelendiğinin birer göstergesidir ve bu bakımdan Türkiye'nin karşı resti de gayet doğru bir tavır olarak okunmalıdır.

  Bugün Rusya, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin bölgede oluşturduğu Amerikan karşıtı bir Batı Asya Birliği bu ülkelerin mevcut konjonktürde kesişen ortak çıkarlarından doğmuştur. Bölge ülkelerinin bu ortak birlikteliği günümüzün zorunluluğudur. Öyle ki bu zorunluluk ABD'nin "Büyük Ortadoğu Projesi " kapsamında kurulmuş AKP'nin ve bu projenin eş başkanı olduğunu defalarca ilan eden Recep Tayyip Erdoğan'ın bile dış politikada ki uygulamalarını bu noktaya taşımıştır. Nasıl şuan ki mevcut çıkarlarımızın bölge ülkelerle kesişmesi sonucu ortaya çıkan Astana süreci yarın çıkarların mevcut ülkeler için değişmesiyle bozulabilir veya çok daha güçlenerek Türkiye'nin Atlantik Bloğundan kopup Avrasya'ya kaymasına zemin hazırlayabilirse Recep Tayyip Erdoğan'ın ve iktidar partisi olan AKP'nin derinlikli bir stratejiden yoksun kaypak dış politika anlayışı da çok farklı bir evrim izleyebilir. Bugünün gerçekliğinde net ve keskin olan şey; Amerika'nın Ortadoğu da kurmayı planladığı 2. İsrail projesine doğrudan veya dolaylı olarak destek verenlerle, Türkiye'nin ve bölgede ki diğer ülkelerin toprak bütünlüğünü savunan anti-amerikancı, anti-emperyalist bloklar arasındaki saflaşmadır. Böylesi bir süreçte bu ülkede ki her yurtseverin her Atatürkçünün anti-emperyalist tavırda birleşmesi gerekmektedir.

Kaan Eroğuz 

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

DÖRT HALİFE KABENİN İTİBARINI ÖKSÜZ, YETİM, YOKSU...
DÜŞÜNÜYORUM

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin