KENDİ MİLLETİNİ DÜŞMAN GÖRMEK MİLLİYETÇİLİK DEĞİL, DELİLİKTİR.

tp_BlogPic_Gomleksiz2

Türk milliyetçiliği kavgayla değil, sevgiyle beslenir. Ve bu bir tercih değil, bir mecburiyettir.

Arkadaşlarımız, ülküdaşlarımız sağ olsunlar! Bir konunun, bir tartışmanın içinden daha kaşımız, gözümüz yarılarak çıktık. Kimi ülkücülükten attı, kimi teessüf etti, kimi adabıyla eleştirdi, kimi terbiyesizce küfretti. Kimi yeni icat çıkarmakla, kimi solcu, kimi komünist sevicisi olmakla suçladı.

Hâlbuki dün ne kadar ülkücüysek, bu yazıyı yazdığımızda da o kadar ülkücüydük.

Hepimiz ülkücüyüz, ama ondan önce insanız arkadaşlar, Tartışılmayan, işlenmeyen fikir çürür.

Bütün yorumlarımı hiçbir arkadaşım incinmesin diye mümkün mertebe saygı çerçevesinde tuttum. Ama olmadı, ne adamlığımız kaldı, ne ülkücülüğümüz. Özelliklede MHP saflarındaki arkadaşlar mal bulmuş mağribi gibi atladılar mevzunun üzerine. Gerine gerine ağızlarına geleni söyleyip rahatladılar.

Fakat hiç biri dönüp arkasına, liderlerine, partilerine, ocaklarına, ocak genel başkanlarına, hatta kendi geçmişlerine bakmadılar. Derdiniz Uğur Mumcu'ysa, doğru bir sözünden dolayı ona rahmet dilenmezse, Ecevit'i ne yapacağız? Evet! Onlarca değil, yüzlerce ülkücünün ölümünden, sorumlu Ecevit'e ne diyeceğiz? Hem de karısının ağız dolusu onca hakaretine rağmen?

O gün gıkınız çıktı mı ki, bu gün bol keseden ülkücülük yapıp, şehit hesabı soruyorsunuz?

Ecevit'in sorumlu oldukları ülküdaşınız değil de sığırcık yavrusu muydu?

Bu işlere sessiz kalan ocak genel başkanları dâhil, bütün başkan ve yöneticilere de, bize dediğiniz gibi

''s..tirin gidin'' dediniz mi? Yok değil mi? O adamlığı hiçbir zaman göstermediniz, gösteremediniz. Kiminiz sessiz sedasız başkanlığınıza, kiminiz sessiz sedasız dava adamlığınıza devam ettiniz.

Liderin olduğu hiçbir yerde, hiçbir zaman kendiniz olamadınız.

Hep gırtlağına kadar batmış particiliğin kokuşmuş bahanelerinde vicdanlarınızı akladınız.

Bu sözümü oturup uzun uzun düşünün. Birazcık adamlığınız kalmışsa belki işin içinden çıkarsınız(!)

Kafanıza uymayan o kadar şey yuttunuz, o kadar çok şeyi içinize attınız ki, bilinçaltınız dışa vurdu.

Bu gün, bu kadar çok ses çıkarıp, bu kadar çok itiraz etmeniz ondan.

Kişiliğinizi özlemişsiniz, kişiliğinizi buldunuz.

Bu sözlerim özelden yazan, tanımadığım, arkadaşım bile olmayan cengâverler için.

Ülkücülüğün, adamlık ve duruşun böyle duruma göre eğilip bükülerek iki paralık edilmesinden nefret ediyorum.

Yani Ecevit'te kedi kesilip, Uğur Mumcu'da aslan kesilme işi tutarsız. Yine de illa eleştirecekseniz en azından bunu, dününüzü düşünerek adabıyla yapmanızı öneririm.

Ya değil ise eleştiri, dozunda yazılan, yapılan her şey başım üstüne.

Bu vesile ile eleştirileriyle yazılarıma renk katan bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Gelelim dün olduğu gibi bu günde eleştiren, Ecevit'i eleştirdiği gibi, Uğur Mumcu'yu da eleştiren muhalif arkadaşlara. Sevgili arkadaşlar! Siz bir değil, birçok şeyi aşmış insanlarsınız.

Sizinle tartışmak kırıcı değil zevkli olmalı!

Eleştirinin ve eleştiriden doğan gücün, farkını bilmeniz lazım!

Öyle silip atmalar, atıp tutmalar neyin nesi?

Durun bakalım ya! Kıyamet kopmadı. Bir günde komünist falan olmadık. Hala sizin kardeşiniz, hala sizin ülküdaşınızız. Ne yeni teori icat ettik, ne de milliyetçiliği raydan çıkardık. Sadece naçizane kişisel fikirlerimizi söyledik hepsi o kadar. Milletin yarısını düşman görmek, milliyetçilik değil, deliliktir

Türkiye'de artık merkez sağ da, merkez sol da yoktur. Milli vücudu ayakta tutacak iki damar vardır. Bunlardan biri milliyetçiler, diğeri de Atatürkçü soldur. Bölücülük ve siyasal İslam cumhuriyetten önce neyse bugünde odur. Ad ve aktörleri değişse de, istikametleri hiç değişmemiştir.

Belki yine kızacaksınız, ama Türk milliyetçileri, aramızda ne kadar kan ve kavga olursa olsun, geçmişte yaşananları bir yana bırakıp, solla iletişime bugün değil, ta! Sovyetler çöktüğünde geçmeliydi.

Sakın! Yine buradan, kızılelma birlikteliği gibi uçuk kaçık şeyler kastettiğim falan sanılıp bir başka tartışma çıkarmayın. Kastettiğim, karşılıklı anlayış ve hoş görünün geliştirilmesidir.

Ya değilse, dün koalisyon kur, önünde ceketini ilikle, bugün ağzına geleni say, bu değil.

Sevgili dostlar! Milliyetçilik her zaman ulusun bütününü esas alır. Hiçbir zaman toplumun bir kısmını kendinden sayıp diğer kısmını ötelemez. Savaş gibi hayati konularda milli mesele deyip, bütün partilerin çağrılmasının sebebi budur. Hiçbir milliyetçi kendi insanını, kendi milletini, kardeşini, akrabasını, komşusunu düşman görmek lüksüne sahip değildir.

''Yok başkanım! Biz böyle iyiyiz. Biz hiçbir şeyi unutmayız'' diyorsanız, unutmayın!

Hatta çocuklarınıza, torunlarınıza da devredin. Kavga değince böyle kuru kuru, laf yetiştirmekle olmaz. Yeri gelince ki, bu gidişle çok yakında o da gelecektir vurmakta gerekir. Vurun ne diyelim!

Dövüşmeyi değil, dövüştürmeyi seven, kaymakçı İslamcılar pusuda, liderler bilenmiş hazır. Gazda var, her şey tamam, bütün gözler atılacak ilk yumrukta 20 yıl sonra kimin haklı, kimin haksız olduğu tartışılacak bir yumruğun kimseye faydası yoktur.

Sevgili arkadaşlar kin ve düşmanlığın sonu her zaman kavgadır. BU gün değilse yarın, yarın değilse bir gün muhakkak yine kaşınacaktır.

Kimse size ülkücülüğünüzü unutun, solcu olun, ya da solculuğunuzu unutup ülkücü olun demiyor ki.

Hatta içinizden gelmiyorsa dostta olmayın da, ama lütfen şu Türk düşmanlarının işine gelen Türkiye'nin dün olduğu gibi yarınını da etkileyecek olan kin ve düşmanlığınıza artık bir son verin.

Sizin yoksa ülkenin, çocuklarınızın ve torunlarınızın buna ihtiyacı var.

Yazıyı okuyan hızlı ülkücüler yarın yine veryansın edecekte umurumda değil.

Ben artık bir ülkücü olarak, komşum, akrabam, hemşerim, köylüm olan hiçbir solcuyla dövüşmek, vuruşmak düşman olmak istemiyorum. Çünkü milliyetçilik karşıtlıkla değil sevgiyle yaşar ve ben ülkemi ve milletimi seviyorum.

Dünün tarihinde yeri olabilir, ama bu günün gerçeğinde öyle üç kıtayı fetih falan yoktur.

Bu günün milliyetçiliğinin, en büyük hayali ki, bunu basite almayın,kendi insanına insanca yaşama hakkı sunmaktır.

Elinizi vicdanınıza koyacak, sağcı, solcu, ağabey, kardeş, eş, dost, arkadaş komşunuza bakacaksınız. Ne kadar adamlar, ne kadar insanlar, ne kadar vatanlarını, milletlerini, devletlerini seviyorlar ölçüp biçecek sonra kararınızı vereceksiniz. Onlar bizim parçamız, eşimiz dostumuz komşumuz arkadaşımız.

Hiçbir milletin çocuklarının düşmanlığı doğal değildir. Bizimki de değil.

Sağı solu bitirecek olan dışarıdan ya da uzaydan gelecek biri değil, biziz.

İnsanca yaşamak bu ülkenin insanlarının hakkıdır.

HASAN GÖMLEKSİZ 10 /Şubat/ 2021

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Gökyüzüne Bak Ayı Gör...
BİR KİTAP

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin