Ne kadar acı değil mi? Saya saya bitiremeyip de "ve diğerleri" diyerek toparlamak. Van depreminin simgesi bir Yunus vardı, hatırladınız mı? Hani babasından habersiz bir yere gitmişti de göçük altından çıkarıldığında "Saat kaç, n'olur babama söylemeyin; babam çok kızar." demiş, kısa bir süre sonra hayatını kaybetmişti. İşte o Yunus'un çerçeveli fotoğrafını dönemin başbakanına armağan etmi...
Lisansımı hukuk üzerine yaptım. Yüksek lisansta hukuk felsefesi ve ceza hukukunun kesişim kümesi olan cezaların amacı üzerine çalıştım. Şimdi doktorada pür hukuk felsefesi konularıyla ilgileniyorum. Ne iş yaptığımı sorduklarında bağlamına göre bazen hukukçu bazense biraz şakayla karışık etikçi diyorum. Liseden beri felsefe üzerine okumayı ve düşünmeyi sevsem de kendime "felsefeci" diyemi...
Kitabın ortasından başlıyorum yazıma. İnsanlarımızla aramızda görünmez, kocaman duvarlar var. Bu sebeple onlara ulaşamıyoruz, onlarla iletişim kuramıyoruz. Bizler farklı düşünce yapıları içinde ayrı tellerden çalıp söylüyoruz. Ve onlarla birlikte yalnızca kocaman bir uğultu var ediyoruz. İnsanlar ne bizleri dinliyorlar ne de gerçekten ne dediğimizle ilgileniyorlar. Bu durum apaçık ortada...
Dışarı çıkmadan pencereden bakınca sanki Güney Yarım Küre'de yeni yıla girecekmişsiniz gibi geliyor insana. Gökyüzü masmavi, güneş bütün güzelliğiyle parlıyor, öbek öbek pamuk yığınları gibi bulutlar... Hayatın bana kazandırdığı öğretilerden birini doğruluyor pencereden baktığımda gördüklerim. "Hiçbir şey dışardan göründüğü gibi değildir." Ben kış yeni yıllarının çocuğuyum. Yeni yılı kar...
Bizim mahalle sever… Bakmayın öyle sert mizaçlı, keskin sözlü olmalarına, aslında sever bizim mahalle. Belki yeni nesil bilmez ama 'gönül seferberliği' ampulün soğuk ışığıyla değil hilalin yüreğe dokunan ısısıyla başlamıştır. 'Dürüstlük', 'namus', 'ahlak' gibi kavramlar bizim mahallede kimsenin ağzından düşmez. Bizim mahalleye göre korkusuz, net, açık olmalıdır insan. Onun için ne düşünd...
Toprak anadır; toprak bereketli olandır. Toprak, karşılık beklemeden hep verendir. Tohumu bağrına basar da filizlendirir onu, fidan yapar büyütür. Kendine dair her ne varsa, bağrına bastıkları için feda eder kendini. Soğuğun hırçınlığı, sıcağın can yakıcılığı, fırtınanın acımasızlığı bezdirmez onu. Her defasında sarıp sarmalayan, sadece ve sadece veren olur. Ve gün gelir toprak da yorulu...
Toplumu Köleleştirme Modelleri Hangisi daha kötü; toplumu baskılamak için kitapları yasaklayan zorbalar mı, yoksa ilgilenip okunmadıkları için kitapların yasaklanmasına gerek kalmayan bir toplum mu? Her ne kadar zorbaların aklına gelmese de ölüm tartışmasız mutlak bir gerçek. Ruhsati'nin sözleriyle „Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor…", yani zorbalar da ölüyor, öldüler, ölecekler. Topl...
Fenomen: Fransızca kökenli, TDK'deki sözlük anlamına göre; tek kelimeyle ifade edersek "olay, olgu" başka bir deyişle ise "görüngü." Görünen, göz önünde olan. İnsanlardan bahsederken "fenomen" kelimesi kullanılır mı? Yan anlam yüklenerek belki. Dil bilimci değilim, yanlış bir şey söylemek istemem. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle günümüzde yüklenen anlamı ise herhangi bir sosyal med...
"Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı, Selam durdu kayığı çaparı takası, Selam durdu tayfası!" diyordu şair. Ve Mustafa Kemal; "Ben 19 Mayıs'ta doğdum." Demişti. İşte o gün, cumhuriyetin temellerini atmıştı kafasında. Sakarya'da, Dumlupınar'da, Kocatepe'de, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, İLERİ!" dediğinde, yolunu aydınlatmıştı "CUMHURİYET!" fikri. Mecliste: "Efendiler, yarın cumh...