ÇAĞIMIZIN SERÜVENİ : Tüketen Sapiens

images.jpeg-6
Tüketme var olan şeyin bitirilmeye çalışılması demektir. Ekmek tüketmekten kendinizi tüketmeye kadar geniş mana ve çerçevede kullanılan bir kelime. Eski kültürlerde üretmeden tüketme "şeytan işi " görülürdü. Müsrif olmaya insanı iten muazzam bir güç.

Peki ya bu şeytan işi ne oldu da bugünün kalite malzemesi olarak kullanılıyor? Yani hakikaten tüketmeden yaşayamaz mıyız? Kaynakları sömüren küçük emperyalistler miyiz?

Evet bir bakıma öyle. Afrika'daki bahtsız kara çocukların emeklerini sömürenlere para kazandırmak için takı, kolye takabiliyoruz. Kot üretirken kanser olan işçilerin çığlıkları ne kadar şık olduğumuz karşısında çaresiz kalır. Fakat bütün bu eşitlik dışı zincirde hala neden tüketmeye devam ederiz?

Çünkü yaptığımız işler eski dünyaya göre çok yeni işler. Bir bankada gün boyu çalışan bir insandan kendi yiyeceğini, içeceğini ve giyeceğini üretmeyi beklemek hayal dışı oluyor. Bunla uğraşmak yerine tadı tuzu olan bir marketten yeterince ücret ödeyerek satın alabilir. Makul ve mantıklı olan budur. Bütün gün zihnini ve bedenini yoran bir işin ardında kolay olan bir dünya arzu etmek tamamen insani...

Hal böyle olunca kazandığımız para bütün ihtiyaçlarımızın teminatı oldu. İyi para kazanmak tek başına yetmez hale geldi. Bir de makul ve mantıklı tüketme prensibi doğdu. Çünkü alacağınızın bir ürünün tavan ve taban sınırının olmaması bu mantığı doğurmak zorunda kaldı. 50 liraya da 10000 liraya da bir ayakkabı satın alabilirsiniz. Peki geliriniz 100.000' in üzerinde değilken 10.000 liraya ayakkabı almak gibi bir seçenek nasıl doğabilir? İşte bu noktadan sonra tüketme zekası doğar. Ekonomi ne kadar kazandığınızla ilgisi olduğu kadar ne kadarını tükettiğiniz ile de alakalıdır. Tüketim kültürü üretim yapmayan çoğu orta sınıfın birer ikonu haline bu sayede gelir.

Ev, ısınma, yeme, içme ve giyinme gibi temel ihtiyaçlarınız tüketimin en önemli nesnesi olduğundan komşunuzla aranızdaki farkı ortaya koyar. Komşunuzun evi yeni nesil aydınlatmalarla dolu ve televizyonu devasa boyutlarda iken sizin evinizde sönmeye yüz tutmuş bir ampül ve tüplü televizyon varsa yaşadığınız hayat size çekici gelmekten çıkar. Çünkü sürünüyorum diyecek olan elbete tüplü televizyonu olandır. Velhasıl tüketilen malzeme başkası hakkındaki düşüncelerimize tesir eder.

Tüketim o denli büyümüştür ki insanların toplumdaki yansımalarına dönüşür. Hani önceki yazılarımda eski dünya kutsalları boşa düşüyor demiştim ya işte bunu çok fazla etkileyen nedenlerden biri de tüketimin dünya çapında genişlemesidir. Nesnelere, araçlara ve kişilere ne kadar fazla ve kaliteli tüketirim diye bakınca bizi birbirimize bağlayacak o maneviyat buhar olur uçar. Çıkarcı felan diye sağda solda ayıplarız ama nesnelere olan bağlılığımız bizi de çıkara her zaman itmeye meyillidir. Buyrun size tüketimin insan ilişkiler üzerindeki etkisi...

Kapitalizm bizi on yıl önceki halimize göre epey şartları iyi bir yere taşıyor olabilir ama önceliklerimizin nesne ve madde olmasına da yol açıyor. Çünkü kapitalizm size doyabileceğiniz hiçbir nesne vermiyor. Hep sizi daha iyisine tüketmeye zorlar. Her şeyin en pahalısı hiçbir zaman bitmez. Şeytan işi tabiriyle adledsek yeni düzeni haksız da sayılmayız ha?

Gelecekte gittiğimiz yer nesneleşmenin önüne geçebilecek bir mevkii gibi gözüküyor mu? Eskilere göre cinsiyet eşitsizliği, yoksulluğun yoğunluğu ya da aristokrasi ölüyor ama doğadan kopuk ve hayal dünyasında yaşayan insan topluluklarına her gün yenisini ekliyoruz. Çocuklarımız ve büyük çoğunluğumuz tavuk, eşek, at ya da tavşan görünce şaşırıp manasız bir gülümseme ile doluyor. Oysaki önceden ormanda ya da arazide avlanmaya çıkan adam tavşan vurunca üzülür, yerden almazdı bile. Şimdi ise hayvanlar avlanmasın diye hayvanseverler eylem yapar oldu. Dünyanın şirazesi kaydı.

Derdimi anlatabiliyor muyum? Tüketmek ve şehir hayatı artık o kadar ruhumuza işliyor ki taşralık ve köylülük öyküsel ve mistik oluyor. Din, atalarımızın masalları, milliyetçilik ve kültürcülük gürültü koparan bir şey zannediyoruz. Oysaki 21.yy ' ye gelene kadar dini kaideler, milliyetçi devletler ve gelenekçi topluluklar her şeyi tanzim ediyordu. Bunlardan olalım demiyorum ama geçmişimizle bağımızı koparıp da her şeyi bir masal olarak görmeyelim istiyorum. Geçmişimizle bağımız dizilerden, anlatılardan, kitaplardan ya da tarihçilerin şövalyevari anlatımından ibaret olmasın.

Gelecek aynı zamanda teknolojinin insan tükettiği bir dünyayı da var edecek. Sosyal medya bugün sermayesi insan olan devasa bir platform haline geldi. Siyasi iklimleri oluşturmanın en büyük aracı. İletişimi geliştirmesi, yardım kampanyalarına öncülük etmesi, eş ve dost bulmada iyi birer aracı ama hayatımızı ve zihnimizi meşgul etmesiyle de ruh emici bir şey. Onların amacı bizi ekranda daha fazla tutmak üzerinden kurgulandı. Bizim cinsel fantezimizden yardım edebileceğimiz iyilik vakıflarına kadar her şeyimizi öğrenmek için yanıp tutuşuyorlar. Tık sayımızı beğenebileceğimiz video ve gönderilere o kadar yönlendiriyorlar ki kafanızın içinden geçenlerden başka bir şeyle tanışmanız mümkün olmuyor. Algoritmaları zihnimizi sadece meşgul etmekle kalmayıp kalıplarımızın içinde sıkışmak için birer sopa gibi. Dünyamızın içinde bizi döndürerek farklı olan şeylere tahammülümüzü azaltabiliyorlar. Marjinal gruplarla tanışmamızı sağlayıp hayat tarzımızın içine edebiliyorlar. Tahammülsüzlüğümüz üzerinden negatif kimliklenme oluşturup " ben buyum" demek yerine " ben bu değilim" diyerek meçhul bir kişiliğe doğru itiyorlar. Sosyal medya, hayattan kopuk olan şehirli Sapiens'i bir de manipülatif fikir ve eylemlerle şişe kadar bir dünyanın içine sokuyor. Nesneleri tüketen Sapiens, tüketilene dönüşüp zayi olan canlı bir nesneye evriliyor.

Artan koşullarımıza rağmen mutsuzlukla yanan kavrulan küresel bir canlıyız. Bakış açımız dar ve flu, davranışlarımız ise çelişkili ve manasız.

Biz yok edip var olmak üzere evrimleştik. Şimdi ise hem yok ediyoruz hem de yok oluyoruz. Sahi ne yapacağız?

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

CANIM ÜLKEM: Baldıran Zehri Siyaset
ÜMİT ÖZDAĞ YANLIŞ YAPTI

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin