SİZİN ESERİNİZ...

Sizlere doğuruyu anlatmak yel değirmenleri ile savaşmak gibi bir şey.
Geldiğimiz durum sizin eseriniz!...

İnanın bana bıktım,...
Ve artık hiç de umrum da değil!

İstediğiniz partiyi tutun,
istediğiniz partiye oy verin,
istediğinize, önüne istediğiniz sıfatı yakıştırarak, lider deyin!...

Hayatım boyunca adaletin üstünlüğüne ve hepsinden de üstün ilahi adalete inandım,

hayatım boyunca savunulanın adil ve doğru olmasının çoğunluk tarafından savunulmasından daha önemli olduğuna inandım.

Onun için gerçekten ne düşüncelerinizin,

ne tercihlerinizin,
ne de sizin bir önemi yok artık!

Senelerdir yaşanan acizliğin,
milletçe içine düştüğümüz çıkmazın ve felaketin sebebinin,
ne bir parti, ne de şahıslar olduğunu anlatamadım.

Türk bugün ölüm kalım savaşı veriyorsa bunun sebebi sayenizde kendini zorla bize muhatap aldıran cehalettir, duyarsızlıktır, aymazlıktır...

Öyle bir cehalet ki karanlığın en derinlerinden gelen,
karşısında aklı ve mantığı bile kendilerinden şüpheye düşürebilecek büyüklükte bir cehalet.

Hem de parti ayrımı yapmadan,
okul diplomasına bakmadan,
kadını, erkeği,
genci, yaşlısı,
taşralısı, şehirlisi ayırd etmeden,
bir virüs gibi milletimin her kitlesinin iliklerine, hücrelerine kadar işlemiş
bir cehalet.

Verilen mücadele bu aslında,
düşünen, mili haysiyet ve onur sahibi insanların karanlık ve ölümcül bir hastalığa karşı var oluş mücadelesi.

Yazdım...

Doğruları, bildiklerimi, düşündüklerimi yazdım.
Parti yönetimi, kişi kayırmadan yazdım.
Çıkarım, beklentim, menfaatim olmadan yazdım.

Bugüne dek söylediklerimin, savunduklarımın yanlış olduğunu aklıma ve mantığıma hakaret etmeden kimse bana gösteremedi.

Ben açılımı eleştirdim,
bana 'analar ağlamıyor', dendi,

ben borca dayalı tüketim ekonomisini eleştirdim,
bana 'artık İMF'ye borç veriyoruz' dendi,

ben cennet vatanımızın tabiatının katledilmesini eleştirdim,
bana 'zeytin ağacı kıyamet günü yahudileri saklayacak', 'nükleer santralsiz olmaz' dendi,

ben milli onuru ayaklar altına alarak Türk düşmanlarına verilen tavizleri eleştirdim...
bana 'böyle bir lider için dünya bize gıpteyle bakıyor' dendi...

Ya Allah, Kitap, peygamber aşkına...

Geldiğimiz noktaya bir bakın!

Bugün bile hala bana açılımı savunmak aslında cehalet de değil, düpedüz KÜSTAHLIKtır!

Hala olan biteni görmemek, anlamamak, hala bu ihanete kılıf uydurmak, bir de benim aklıma hakaret ederek saçma sapan argumanlar ile bana yutturmaya çalışmak....Bu aslında cehalet değil bu KÜSTAHLIĞIN daniskası, çirkefliktir.

Ben MHP'liyim.
Ben fikrime ters geldiği her zaman kendi parti yönetimimi eleştirebildim.
Bir şeyin tutulacak yanı yoksa yoktur,

Açıkca 'Bunda yanlış yapıyor AKP' demek bu kadar mı zor?
Bu kadar mı AKP'liliğiniz Türklüğünüzden, vatandaşlığınan ve hatta müslümanlığınızdan ve insanlığınızdan üstün basıyor?

Ben bu millete ancak her şeyin en güzelini, en doğrusunu yakıştırıken,
bu millet kendine 'döt kıllığını', 'dantelli kefen mankenliğini' yakıştırdı....

Millete rağmen milliyetçi olmak!...

Bundan öte ÜLKÜCÜLÜK var mı acaba?...

Milliyetçilik, milletini sevmek,...
hem de kendisi gibi düşünmese de sevmek...

Buluşacağımız ortak değer aradım,
dedim ki vatan, millet, bayrak, Atatürk...

Bunlara saygı duyana ben de saygı duyayım...

Baktım,

Atatürkçü dediklerim Atatürk'ün heykelini yakanların 'haklarını' savunuyor...

Askerler şehit olurken,
vatan evlatları öldürülürken,
gencecik Fırat'ımızı toprağa verirken göremediğimiz hümanistlik damarları söz konusu Türk askerine kurşun sıkanlar olunca birden depreşiverdi...

Ve tekrar gördüm ki sol hala savunduğunu iddia ettiği bütün değerleri kendi sabit fikir ve yanlışlarına kurban etmekten çekinmeyecek kadar bağnaz ve riyakarlarla dolu.

Ve siz sevgili 'ülküdaşlarım',
en azından benimle aynı ülküyü, aynı davayı savunduğunu iddia edenler...

Siz söyleyin Allah aşkına başkalarına çuvaldızı yakıştırırken kendimize iğne batırmamız gerekmiyor mu?

Kaçımız savunduğumuz davayı biliyoruz?
Ben bildiğim, anladığım kadarıyla fikrimin ölçüleri ile şahısları değerlendirir ve eleştirirken,
sizler şahısların ölçüleri ile fikri tartmadınız mı?

Ben vatanım, milletim ve bayrağım uğruna kendi parti yönetimimin tutumunu yargılarken sizin bütün sadakat ve şeref anlayışınız şahısları savunmaktan ibaret değil miydi?

Koskoca bir fikri sloganlara hapsederek sözcükleri ruhsuzlaştırdınız.
Savunduğunuz davayı o kadar az biliyordunuz ki,
Başbuğ'un koltuğunda oturan herkesi Başbuğ ile bir tuttunuz...

Her serzenişte şahsi çıkar ve menfaat aradınız,
Her yanlışa 'yanlış' diyeni ihanetle suçladınız!

Temeli 'gönül seferberliği' olan bir davayı gönül kırarak yüceltebileceğinizi mi sandınız?...

Zaman geldi, öyle şeyler söylediniz ve yazdınız ki,
eleştirdikleriniz ve sizin aranızda ki farktan haberiniz bile olmadığı anlaşıldı...

Belki doğruyu, doğru tarafta olanı savundunuz ama
neden savunduğunuzu, neyi savunduğunuzu bilmeden...

İşte bütün bunlar yüzünden hangi partiye oy verdiğiniz umrumda değil.

Ahlaksız 'dindarlar',
Bağnaz 'sosyalistler',
Şuursuz 'milliyetçiler';..

Sizlere doğuruyu anlatmak yel değirmenleri ile savaşmak gibi bir şey.

Geldiğimiz durum sizin eseriniz!...

Mehmet Alp
27.07.2015

Telif Hakkı

© Mehmet Alp

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Yaşamanın Tahammüle Mecbur Ağırlığı
MİTOMANİ

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin