Zalime Yunus, mazluma Yavuz

​Son aylarda MHP Genel Merkezi tarafından „ülkücülerin partiye sızma girişimi" şeklinde çözümlenen gülünç safsatalar ve kumpaslarla ülkücülere yapılan zulüm Ortaçağ mezâlimini çoktan geçmiştir. Akıl ve îzan, ahlâk ve îman ölçüsünden çoktan sapmış bir yönetim anlayışı ülkücülerin başına musallat olmuştur. Mazlumun dîni sorulmaz, düsturundan bayram günü ülkücü mağdurlardan parti üyeliği bekleyen bir aşamaya nasıl geçildiği „Başbuğ Sonrası MHP" başlığı altında detaylıca irdelenmesi gereken bir meseledir. Vicdanları kanatan söz ve davranışlarla ülkücü kıyımına yeltenen Genel Merkez'e sorumluklarını hatırlatmak üzerimize düşen son bir vazifedir. Çünkü izledikleri bu yol benim yolum değildir!

Neydi Ülkücülük? Bir yaşam tarzı, sadâkât, tavır, duruş, asâlet, ahde vefâ, düş gibi sözcüklerle açıklanmaya çalışılan her türlü belâya mâruz kalmak, çileye tâlip olmak değil miydi? Bir rüyânın, hesapsızça adanmışlığın, bir medeniyet tasavvurunun adıydı Ülkücülük: Islâm ahlâkı ve Türklük şuuru. Kalben tercih edilen edilen bu değerler, irâdesini kendi arzularıyla beyan eden şahsiyet sahiplerinde vücut bulmuştu; düşündükleri ve iman ettiklerini söylerken korku nedir bilmeyen neferler, dâvâsını yükseltmek için canlarını feda etmişti!.. Herkesin ölümlü olduğu bir dünyada huzur-u Ilahi'ye yüz aklığı ile çıkmak haricinde yüreklerinde ne korku ne şüphe taşırlardı. Gündelik siyasî çıkarların peşinden değil bir tutkunun ardından ölüme koşardı ülkücüler... Hiçbir dönem haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytan olmamışlardı; sinsilik, kurnazlık, pusu, entrika nedir bilmezlerdi. Devir devran değişirdi, ama onların hayalleri hiç değişmezdi. Sabit fikirli değillerdi, yalnızca ilk inanışlardan vazgeçmenin rûhen ölmekle eşdeğer olduğunu kavrayabiliyorlardı. 

Bu hasletleri üzerinde taşıyıp bizatihi yaşayan, yani özü sözü bir şahsiyetlerin fikir birliğine de Ülkücülük deniyordu. Türk milliyetçiliğinin bir izâhı; aynı zamanda kültürel, sosyolojik ve siyasî kurumsallaşmış bir "iletişim ağı" idi. Işte sizin yönetim anlayışınız ve dar ufkunuzla birlikte sorunlar da tam olarak bu iletişim bozukluğuyla başlıyor. Hem kültürel olacak hem sosyolojik hem siyasi !.. Bunlar arasında bir köprü kurmak dedikodularla, mesnetsiz iddialarla, ithamlarla, ispiyonculukla, iftiralarla ya da ülkücüleri tecrit ederek olacak bir iş değil, sevgili Genel Merkez ! Ülkücülüğün siyasî ayağını doktrinin ilânını müteakip, teşkilâtlanma ve mücâdele dönemini sürdüren Milliyetçi Hareket Partisi temsil ediyordu: ülkücülerin hayallerini gerçekleştirmekle birlikte onların haklarını korumak gibi sorumlulukları da vardı hani!.. Sosyal gereksinimleri doktrine bağlı kalarak siyasî bir perspektifle sunarken Türk kültüründen, töresinden vazgeçme lüksünüz de yoktu. Genel Merkez önüne dikili taşlar süs olsun diye konulmamıstı! Aslında töreler yazılı olmaktan ziyâde sözlü yasalardı. Ülkücünün sözü de aynı zamanda bağlı kaldığı bir yasa temelinde ağzından çıkardı. Söz namustu ! Genel Başkanın mesai arkadaşlarından anladığımız kadarıyla, nasıl ki her MHP'linin ülkücü olmak gibi bir zorunluluğu kalmamışsa, her bozkurt işareti yapanın ülkücü, her ülkücünün de parti üyesi olması gerekmiyor. Zaten sonuncusuna kişiler değil parti organları karar veriyor; son yıllarda olduğu gibi şahsî bir ihtiras uğruna 40 yıllık ülkücüler ihraç edilebiliyor. Bu ihraç sosyolojik açıdan ülkücülükten ya da Ülkücü Hareket'ten men etmek anlamına gelmez. Ülkücü Hareket şayet bizim bilmediğimiz farklı ideolojik gruplardan oluşuyorsa, sizinle birlikte bir paradigma degişikliği yaşanmışsa bunu bizzat açıklamak zorundasınız. Ülkücü Hareket içerisindeki varlığını parti üyeliğiyle sınırladığınız isimlere en azından bir kibarlık gösterip „geçmiş olsun" demek edeb ve âdâbın gereğiydi. Nasıl bir kin ve nefretle yaşıyorsanız artık, insanî, vicdanî ve ahlâkî açıdan izahı mümkün olmayan utanç örnekleriniz içtimaî ve siyasî açıdan da birer kanayan yara oldu. 

Bütün meşruiyet dayanaklarınızı kendi ellerinizle bir bir yıkıyorsunuz, ama ülkücüleri yıkamayacaksınız! „Dâvâ atanmışların değil, adanmışlarındır" hatırlatmasını yaparak en kısa vâdede çarpık zihniyetinizden kurtulmayı dilemek hakkımızdır.


Allah'ın selamı Türkün istikbalini kurtaracaklar üzerine olsun.



×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

ORTAÇAĞ KİMİN ORTAÇAĞ'I?
KURT KAYA OLMAK!

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin