AH ŞU MONA LİSA'NIN BAŞINA GELENLER...

Tiziano Vecellio'yu tanır mısınız?

İtiraf edeyim, biri bana bu soruyu sorsa ben de bilemezdim. Sonra mevzu bahis meşhur ressam Titian olduğunu anladım. Hafızamı bir yokladım ve 23 yıl geride kalan sanat tarihi dersinden hatırladım.

Titian 16. yy.'ın en önemli ve meşhur ressamlarındandır. Gerçi o dönem sanat ve sanatçı anlayışı günümüzden çok daha farklıydı. Titian ve meslektaşları yaşarken günümüzün kavramı ile sanatçı değil, daha ziyade ustabaşı falan sayılırlardı. Zengin asillere, bankerlere, kiliseye para karşılığı tablolar yapar, öyle para kazanırlardı.

Bu vatandaş 9 yaşında Venedik'e geldiğinde ne kadar kabiliyetli olduğu keşfedilmiş ve hemen Gentile ve Giovanni Benini kardeşlerin atölyesinde çırak olarak işe başlamış. 

O zamanlarda Venedik'de Venedik ama, şehir en şaşalı çağını yaşıyor...

Her neyse, Tanrı 'yürü ya kulum' demiş ve Titian 10-15 sene sonra 1513'de kendi atölyesini açmış. O kadar başarılı olmuş ki, şöhreti İtalya'yı aşmış ve papalar, asiller, aristokratlar, yani Avrupa'da hakkıyla 'Sen benim kim olduğumu biliyor musun?' diyebilen kim varsa bu vatandaşın kendilerine bir resim yapması için sıraya girmeye başlamış. Hatta Kanuni Sultan Süleyman'ın bile resmini yapmış.

Titian - Kanuni Sultan Süleyman (1539)

1533'te V. Karl kendisine asalet ünvanı vermiş ve onu saray ressamlığına kabul etmiş. Yani bi nevi resim sanatının Elton John'u olmuş. 1545'de Papa III. Paul'un daveti üzerine Vatikan'a gitmiş, V. Karl ile beraber Avrupa'da bir çok seyahate çıkmış vesaire vesaire…

Bilinen 646 eseri var, daha yaşarken 'Yıldızlar Arasında Güneş' diye anılmayı başarmış. Hayatı boyunca bir stilde sabit kalmayıp, sürekli kendi tarzını yenilediği için, resim alanında günümüze kadar gelen bir çok akımın gelişiminde etkisi vardır ve bir çok başka tanınmış ressamı da etkilemiştir.
Titian 1576'da veba hastalığına yakalanarak ölmüş.

İşte bu Tiziano Vecellio, yani namı diğer Titian'ın hikayesinin özeti.

O dönemlerden tanıdığınız bir başka isim vardır muhakkak: Leonardo da Vinci!

Gerçi Leo Titian'dan bir nesil öncedir, Titian'ın ilk atölyesini açmasından 6 yıl sonra Leonardo da Vinci ölmüştür. 

Vinci'nin Titian'dan daha meşhur olduğunu söylemek yanlış olmaz. Belki mukayese doğru olmayabilir, çünkü da Vinci sadece ressamlığı ile tanınmaz. Anatomiden tutun kimyaya ve özellikle mühendisliğe kadar burnunu sokmadığı bir şey kalmamıştır. 

Tiziano Vecellio - Titian

Sadece resim alanında mukayese edilse bile, "Titian'ın hangi resmini tanıyorsunuz?" diye sorsam, kaç kişi cevap verebilir? 

Ama aynı soru Vinci için sorulduğunda, galiba ilk akla gelen, 'Mona Lisa' dır. 

Hani şu meşhur nerede durursanız durun hep gizemli bir gülümseme ile size bakan hatun. Ve gerçekten de doğru. Bizzat denedim, asılı olduğu duvarın önünde nereye hareket ederseniz edin, ciddi ciddi böyle bir tuhaf 'seni, seni, seniiii…' gülümsemesi ile gözleri sizde! 

Bu Mona Lisa'nın başına gelenler derler ya pişmiş tavuğun başına gelmemiş diye, işte o cinsten. Da Vinci ölümünden az önce resmi I. Franz'a satmış, o da götürmüş Amboise Sarayı'na asmış. Sonra resim Fontainbleau'ye götürülmüş akabinde Paris'e ve nihayet XIV. Ludwig, namıdiğer 'Güneşkralı' Versay'de sergisine dahil etmiş. Fransız ihtilalinden sonra, vatandaş 'Güneş Kralı'nın torunu XVI. Ludwig'in kellesini kesip 'Kral öldü, yaşasın Kral' diye haykırdıktan sonra tablo Louvre'ye alınmış. 1799 darbesi ile başa geçen Napolyon gitmiş tabloyu Louvre'den indirip kendi yatak odasına asmış! 1815'te Napolyon St. Helena'ya sürgüne gönderildikten sonra, tekrar resim Louvre'ye iade edilmiş ve 1911'e kadar da orada kalmış. 

21 Ağustos 1911'de Louvre'de boyacı olarak çalışan İtalyan vatandaşı Vincenzo Peruggia Louvre kapanmadan evvel dolaba saklanmış ve Louvre'de kilitli kalmış. Herkes müzeyi terk ettikten sonra saklandığı dolaptan çıkmış ve Mona Lisa'yı çerçevesinden çıkarıp rulo halinde sarmış ve kendi ceketine saklamış. Ertesi gün müze tekrar açıldığında müzeyi Mona Lisa koynundayken elini kolunu sallayarak terk etmiş. 

Fransız polisi önce meşhur yazar Apollinaire ve meşhur ressam Pablo Picasso'dan şüphelenmiş. Çünkü Apollinaire'in ev arkadaşı Géry Pieret Nisan 1911'de bir gazeteye müzenin mahzeninden 3 heykel çaldığını itiraf edip heykellerin birini geri iade etmiş. Bu iadeden bir kaç gün sonra Pablo Picasso çalıntı olduklarını bilmeden Apollinaire'den satın aldığını iddia ettiği geri kalan 2 heykeli müzeye geri götürmüş. 

Tabi Fransız polisi bu Mona Lisa hırsızlığınında da bunların parmağı vardır diyerek Apollinaire'i enselemiş. İfadesi alınırken Appolinaire gıcıklık olsun diye yine Picasso'nun ismini vermiş. Onun için bu sefer gidip Picasso'yu da göz altına almışlar. Ama ne Appolinaire'in ne de Picaso'nun Mona Lisa'nın çalınması ile alakaları olduğu ispatlanamadığı için serbest bırakılmışlar.

Mona Lisa çalındıktan sonra Louvre'de boş kalan yeri.

İki seneden fazla hırsızlığın kimin tarafından yapıldığı tespit edilememiş. Louvre'nin müdürü işten atılmış ve ilk başta millet eskiden Mona Lisa'nın asılı olduğu boş yeri görmek için akın akın müzeye gitmiş. Sonra'dan oraya Mona Lisa'nın etkisindeki Rafael'in Baldassare Castiglione portresini ve daha sonra yine Mona Lisa'nın tarzında olan Camille Corots'un 'İncili Kadın' resmini asmışlar.

Bütün bu süre içinde Peruggia Mona Lisa'yı Louvre'nin çok yakınında evinde duvarda bir delikte saklıyormuş. Aralık 1913'te Floransalı sanat tüccarı Alfredo Geri'ye 'Leonardo' imzalı mektup yazarak Mona Lisa'yı İtalya'ya geri vermek istediğini sadece emek ve çabaları karşısında 500 bin İtalyan Lirası istediğini söylemiş.

Geri hemen meşhur Ufizzi müzesinin müdürü Giovanni Poggi ile irtibata geçmiş ve bu gizemli satıcı ile görüşmeyi kabul etmişler. Peruggia Floransa'ya gelerek resmi kaldığı otel odasında Poggi ve Geri'ye göstermiş. Resmin arkasında ki arşiv numarasının orjinal Louvre arşiv numarası olduğunu teyit eden Geri ve Poggi resmin orjinalliğini kontrol etmek için müzeye götürmeleri gerektiğini söylemişler ve Peruggia'yı odasında beklemeye ikna etmişler.

Resim orijinal olduğunu teyit ettikten sonra polise haber vererek odasında para bekleyen Peruggia'yı tutuklattırmışlar. 

Rafael'in Baldassare Castiglione portresi.

Kamuoyunda tepki çok büyük olmuş. İtalyan milliyetçileri 'Mona Lisa'nın evde kalması gerektiğini savunsalar da, İtalyan hükümeti resmin Louvre'ye iade edileceğini söylemiş ama önce resim İtalya'da turneye çıkartılmış, Floransa, Roma ve Milano'da sergilenmiş ve sonra büyük bir devlet töreni ile tekrar Louvre'de sergilenmek üzere Fransa'ya iade edilmiş.

Peruggia'nın ise aldığı 7 ay hapis cezası yanına kar kalmış!

Çalınmadan önce zaten tanınan Mona Lisa, bu hırsızlık sayesinde artık iyice meşhur olmuş.

2. Dünya Savaşında Almanlar Paris'e ilerlerken Mona Lisa Hitler'in görevlendirdiği sanat tarihçisi Hermann Voss'un eline geçmesin diye Paris'ten kaçırılmış ve bir kaç kere Fransa'da yer değiştirmiş.

Alman işgalciler tablonun yerini bilmelerine rağmen resme el koymamışlar.

2. Dünya Savaşı sonrası Paris işgalden kurtulduktan sonra Mona Lisa tekrar Louvre'ye dönmüş.

1956'da Mona Lisa iki 'suikast' atlatmış. 

İlkinde tanınmayan biri tabloya asit dökmüş ve bunun yüyzünden resmin alt kısmı hasar görmüş.

İkinci suikast Aralık ayında gerçekleşmiş. Ugo Villegas adında Bolivyalı meczup bir turist saatlerce resme baktıktan sonra artık cam arkasında saklanan tabloya taş fırlatmış. Kırılan cam, Mona Lisa'nın sol dirseğinden hasar görmesine sebep olmuş. 

Camille Corots - İncili Kadın

Bu olaylardan sonra Mona Lisa Fransız hükümeti tarafından bir çok sefer diplomasiye alet edilerek başta ABD, Sovyetler Birliği ve Japonya gibi ülkelere tura çıkmış.

Louvre'ye gidip bu meşhur tabloyu görmeden evvel tablonun çok büyük olmadığını biliyordum (77 cm × 53 cm). Ama o koskoca duvarın ortasında tek başına kurşun geçirmez zırhlı cam arkasında görünce, insana beklediğinden de küçük geliyor ilk başta.

Sergilendiği salon çok büyük ve yüksek bir salon. Salonun 4 duvarı çok meşhur italyan ressamlarının eserleri ile dolu. Salonun ortasına Mona Lisa'nın asılı olduğu duvarı yapmışlar. Tabi resmin ünü gereği duvarın önü ana baba günü. Mona Lisa'ya en fazla 2 mt. yaklaşılmasına izin veriliyor. Resmin asılı olduğu duvarın arkasında, salonun diğer tarafında kimse yok, in cin top oynuyor.

Mona Lisa'nın asılı olduğu duvarın diğer tarafına yani adeta sırtına, Titian'ın eserlerini asmışlar, yazımın başında değindiğim, 'Yıldızlar Arasında Güneş' Titian…

Vallahi ne diyeyim,...
Bana Titian'a biraz haksızlık yapılmış gibi geldi.
Yani bari küçükte olsa bir salonda kendi köşesi falan olmalıydı.
Mona Lisa'nın arkasına asılı olunca, bence hak ettiği ilgiyi görmüyor.

Ve anladım ki, istediğiniz kadar iyi olun, tarihte yerinizi belirleyen sadece kendi başarı veya başarısızlığınız olmuyor.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Çay Üzerine
MUTLU MUSUNUZ?...
 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin