HAYATTA KALABİLMEK İÇİN

                        HAYATTA KALABİLMEK İÇİN


      Yalnız kaldın mı, çâresizliğe düştüğün oldu mu hiç? Hani öyle kuru bir yalnızlık, sığ bir çâresizlik değil bu. Özünü, inancını, düşünceni, bedenini, soyut ve somut varlığını ölümüne sorgulayabilecek türden yalnızlık ve çâresizlikler... Yaşadın mı?

      Belki birkaç örnek üzerinde yaşamış, sadece rüyanda görmüşsündür. Misal yalçın kayalıklardan düşerken aniden uyanmış, sağına soluna korku dolu gözlerle bakınmışsındır. Belki sadece orada yüzleşmişsindir yalnız kalmanın, çâresiz olmanın çıkmazı, çıkışı olmayan kapılarıyla. Çıkışı olmayan kapıların rüya olduğuna karar vermenle "gerçek seni" bıraktığın yerden yanına alarak yoluna devam etmişsindir. Belki yoluna devam ederken yırtıcı bir hayvan kovalamış, nefesin kesilircesine yormuştur seni. Belki dinlenmek için sırtını dayadığın kurak bir arazide yılan ısırmış, akrep sokmuştur seni... belki daha zorlu arazilerde, daha yukarılarda olmadık şeyler yaşamış, ıssız mı ıssız bir dağ evine yerleşip aklına iyi saatte olsunlar'ı getiren karanlıklara maruz kalmışsındır... Belki daha fazla irkilmek, geri çekilmek için " sona geldim," diyebileceğin bitirici bir rüyanın boşluğundan, hayali bir ağacın tepesinden yahut bir uçurumdan düşmüşsündür... belki daha nicesi, daha nice rüya; düşüş, kaçış, ürperti ve yumak yumak örülmüş sınırsız kaygıyla yüzleşmişsindir...

     Yüzleşmişse ne kadar korkabilir ki insan? Her şeyin bittiğine ne zaman karar verebilir ki? Zamanla yarışmanın hızına nasıl ve nerede kavuşabilir ki? Saatlerin, günlerin, haftaların ne demek olduğuna en can alıcı ihtiyat ve ihtirasla hangi cevabı verebilir ki?

   Bilmiyorum.

   Ama biliyorum ki, yalnızlık ve çâresizliğin en dar köşeye sıkıştırmasıyla dile gelebilecek hayati sorular ve onların karşısında yalnızca kurtuluşu arayıp bulabilecek bir cevap yeterli olacaktır hayatta kalabilmek için...

    " Tüm bunları düşündükten, rüya bile olsa yaşadıktan sonra hayatta kalabildin mi? " diyemem ki sana. Rüya olduklarına göre gerçek olduklarını öne süremem ki! Gerçek olmaları durumunda belki yanıtını sana ben verir, " işte, tam da orası." derdim. Yaşamla ölümün arasına çekilen en keskin çizgidir bu. Çizgiyi çekebileceğin taraf ki başla sonun, önce ile sonranın, ölümle kalımın tarifinden gayrisi olamazdı derdim. Tıpkı "Nowhere" filminde Mia'nın yaşadıklarının şahidi çizgi gibi. Her şeyi varla yok noktasına getirip ortadan ikiye bölmek gibi.

    Ne var ki totaliter rejimden kaçarken görüntülendi Mia, totaliter rejimin yıkıp dağıtıp paramparça ettiklerinden. Bir kargo gemisinin deniz konteynerine kaçıp saklandı. Geceleyin fırtına çıkıp sular yükselince konteyner gemiden düştü, azgın dalgaların arasında sürüklenmeye başladı. O da sürüklenmeye başladı, karanlık dört duvarı andıran konteynerin içinde hayatta kalabilmenin savaşından galip çıkabilmek için. Yalnızlığın çemberinde, kimsesizliğin pençeleri arasındaydı. Ailesi, sevdikleri, kocası Nico yoktu yanında. O da esir, yorgun, çâresizdi bir diğer deniz konteynerinde. Konteyner dev dalgalarla sürüklenip ölüm korkusunu akılda sabit tutarken en büyük desteği, sevdiği, hayat arkadaşından uzakta, bir bilinmezin kapalı kıskacında üstelik de hamileydi Mia. O anda, her şey orada bitti bitecek; sonlanmanın tarifini verecek gibiydi. Neresinden bakarsan bak, "umut yok" denecek kadar net bir raddeyi işaret ediyordu çâresizlik. Engin suların kararan yüzeyinde nihayetin yüzünü gösteren ürkütücü girdap ki, sanki parça parça parlayıp sönüyordu Mia'nın bakışlarında. Bir yandan sonunun ne olacağından habersiz ölümü beklerken diğer yandan dehşet yüklü heyecanıyla korkunç duruma alışmaya çalışıyordu.

    Neydi çâresizlik, bir an köşeye sıkışmak; sanki duygu duygu, harf harf, hece hece yaşadık. Çâresizliğin nasıl bir şey olabileceğini Mia'nın gözlerinde gördükçe insan denilen varlığın yoğun korkular yaşamasının akıbetine bir bedenin sınırları içinde tanık olduk. Sanki dokunduk ona. Sanki biz de onunla aynı yerde konumlandık. Yeri geldi çâreler üretmeye yeltendik, yeri geldi çâresizliğin putlaşan gücü önünde suspus olduk. Ant olsun ki, bazen kurtuluşa ulaştırır diye sessizliğin içinde gizemin ve kudretin yarattığı bir Tanrı aradık...

    Çırpınışlar birer ikişer çoğalıp silikleşmeye başlayınca çabamızın yönünü kaybeder olduk ekranda. Bazen saçmalık dahilinde nitelendirilmeye elverişli sahnelerde bulsak da Mia'yı, filme dair kusur sayılabilen yanların yaşam mücadelesi temalarıyla örtülmesini sağladık. Zaman zaman onun kalbi, heyecanı, korkusu, kaygısı ile el attık hayata daracık bir alandan. Elimiz yettiğince dokunabildik, gözümüz yettiğince seyre daldık ve sonra güneşi gördük ufkun kızılını yararken vakit. Çehremizde bir sevinç parıltısı, sanki kurtulacak, kaldığımız yerden yaşantımıza devam edeceğiz. Uçsuz bucaksız suların üzerinde günlerce biçâre yüzen konteynerde biz yokmuşuz gibi davranıp neşe içinde algılayacağız dünyayı. Mia'nın dünyasından açılarak ömrün boşluğuna, her yeri birer birer dolduracağız...

    Düşündük taşındık, biz bize alıştığımız kadar ona da, onun bıraktıklarına da alıştık. Getirdikleri, götürdüklerine de... Acıları, sızıları, duyumsadıklarına, bir bütün hâlinde istemsizce yaklaştıklarına; öfkelendikleri, korktukları ve santim santim kaçtıklarına da... hepsine birer birer şahidiz... " ve bütün bunlar nasıl olur? " demedik. "Kendini başkasının yerine ne kadar koyabilir ki insan? Onun beyniyle ne kadar düşünebilir ki var oluşa sırrını veren yok oluşu? Başkasının hayatında, var ettiği bir yer olan oracıkta solunacak her nefeste, ne kadar onun adı-sanı, cismi, hissiyatı olabilir ki? " diye diye Mia'nın hayatında bir parça da biz olduk. Acaba sizler de olabildiniz mi? Mia'yı Netflix'te Nowehere filmi ile tanıma imkânı bulabildiniz, seyredebildiniz mi? Şayet seyredemediyseniz "Nowhere" filmini hayatta kalma, dram kategorisi altında sizlere önerebilirim.

  İyi seyirler.


 Engin Yeşilyurt

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

DON KİŞOT VE BİZ
YENİ ANAYASA ve ŞANLI MUHALEFET

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin