'' Yaşanmışlığın derin düşlemi içindeyiz. Ne var ki geri dönemiyor insan." diyor. Dünün havasında soluklanıp taze bir nefesle doğrulamıyorum yerimden. Doğrulurum sanıyor, yanılıyorum. Zincirlenip sabit korkularımın bugününe, geleceğin bilinmezine sırrımı verdikçe açığa çıkıyorum! '' Satın alamayacağım o şey geliyor aklıma: gençliğim.'' diyor. Gençliğimle yan yana gelip kol kola gid...
Eşikte huzura geldi mi sıra
Var ile yok ile ererdi sırra
Yuvayı ısıtan daha çok çıra
Daha çok közümüz vardı eskiden.
Hayatımın en zor ve bir o kadar hüzünlü kavramı üzerinde yazıyorum. Ülkücülük kavramını bundan sonra artık kullanmamak için azami dikkati göstereceğim. Zira kavramlarda insanlar gibi doğar, büyür ve süreç içinde yıpranarak önce toplumun vicdanında sonra zihninde silinmeye yüz tutarlar. Batı medeniyetinde entelektüel çevrelerde de zaman zaman yıpranan kavramlar terkedilerek yeni kavramlar...
Değdi mi bir kere elin başına
Sen artık millete çözüm değilsin.
Mikrofon boşuna, kürsü boşuna
Sen artık millete çözüm değilsin.
Hepimiz güzel kokuları severiz öyle değil mi? Evimiz güzel koksun arzusuna nail oluşumuz, misafiri güzel kokular eşliğinde ağırlama isteğimiz, eşimize güzel gözükmek kadar eşimizin yanında güzel kokularla belirme hevesimiz kendiliğinden gelişir durur. İçeride dışarıda, bağda bahçede, sokakta, caddede, kalabalıklar arasında etrafımızı çevreleyen somut döngüler; farkında olsak da olmasak ...
Şiber vana, kosva vana hele hele purjör vanaymış. Alman üretmiş, Batı üretmiş, Amerikalı üretmiş ve buralara kadar, şahinlerin, cilalı boylarıyla güzelim kara kargaların, minik serçelerin, geceleri yıldızların koynunu gıdıklayan en alımlı gözleriyle ishak kuşlarının ötüştüğü bu dağlara, Zigana'ya, Kaçkar'a nereden ulaşacaktılar? Sordum hep bir yarısı ağlamaklı dağlarımın kuzeyine, poyra...
Sıkıldım. Geçmişe, kitaplara, hatıralara bakıp ah çekmekten... İdeoloji zannetiğimiz, bugünden birhaber, geçmişi az bilip onları taklit etmeye çalışanlardan... Kuru sloganlardan, kalıp tavırlardan... Biz ülkücüleri sayıdan ibaret görenlerden... Salonlar dolu gözüksün diye üretilmiş nesnelerden farksız görülmekten... İşine gelme durumuna göre ağza alınan "Lider, teşkilat, doktrin" putunda...
KAREKTER,ÜLKÜCÜLER ve ORTAM Yucatan Yarımadasında "sisal" denilen bir tür kenevire benzeyen ve elyafı böl olduğundan tekstil sanayiinde kullanılan bir bitki yetişir. Bu işi karlı bulan Amerikalılar Florida'da sisal üretmeye karar vermişler. Iyi bakılmış olan bir araziye ekim yapılmış. Vakit gelmiş bitki büyümüş. Amerikalılar buna pek sevinmişler. Hiera!.. Sisal ticaretini Yukatanlıların...