Eşikte huzura geldi mi sıra
Var ile yok ile ererdi sırra
Yuvayı ısıtan daha çok çıra
Daha çok közümüz vardı eskiden.
Zaman tatlı düşleri uçurumdan atınca
Aklımda zehir gibi kalır gider seneler.
Bakındığım boşluğu fırtınalar yutunca
Başımdaki semayı alır gider seneler.
Tortusu temizlenir, boşalırdı kuyular
Suların avuç avuç durulduğu zamanlar.
Nehirler başka akar, nazlanırdı kıyılar
Yosunların taşlara sarıldığı zamanlar.
O masum…
O hesapsız…
O yürek dolu çocuksu gülümsemelerimiz,
Yılların sarartıp veremli bir hasta simasına benzettiği
Kenarda köşede kalmış siyah-beyaz fotoğraflarda kaldı…
Ve henüz yazılmamış şiirlerimin
Hiçbir gözyaşının söndüremeyeceği,
Yürek yangınlarıyla kavrulmuş mısralarında…
Aforizmaların bileşkesinde bütüncül iniltiyle okuduğu mektubu, ıslanmış kirpiklerini elinin tersiyle silip tekrar albümünün arasına koydu. Kasımın on beşine doğru inançlı soğuk adımlarını korkusuzca atan mevsim, iyiden iyiye hissettiriyordu olumsuzluğunun yarattığı itilesi etkiyi. Belki hıçkırıkların ipliğini kelep kelep ören hicranıyla dörde katladığı mektubunun faslında bırakmıştı Fat...