20. YÜZYILIN SOYKIRIMI

FB_IMG_161426794666_20210225-235928_1

TÜRK'ÜN YÜREK ACISI "HOCALI"


Tarih 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gece…

Ne oldu bu gecede?
İnsanlık âlemini yasa boğan "Hocalı" nerededir, kimler yaşar?
"Hocalı" ne ifade eder?

Bir insan olarak kendimize bu soruları sorduğumuzda hümanizmin temel sorunu ve bir insanlık ayıbı olan insan hayatının hayâsızca nasıl yok edilmeye çalışıldığını da kavramış oluruz. İnsanlık, tarihi boyunca varlık göstermiş ya da varlığını sürdürmeye devam eden milletlerin yaşama mücadelesi içerisinde olduğuna tanıklık etmiştir. Bu tarih sahnesinde hayatta var olmanın ilk ve en önemli kuralı "güçlünün güçsüzü yenmesi" ya da tabiri caizse "büyük balık küçük balığı yer" mantığıyla hareket etmiştir.

Elbette ki, bu mantıkla yaşama mücadelesi verilirken insanlık adına da büyük suçlar işlenmiştir. Bu suçların en vahimi ise tekil olarak insan hayatına yapılan tecavüzün yanı sıra bir millete yönelik yapılmış olan suç ise "soykırım"dır. Hele bu soykırım savunmasız, kendini koruyamaz durumda olan kadın, çocuk ve yaşlılara yönelik olunca o zaman tam anlamıyla insanlık suçunun işlendiğinin bariz örneğidir.

Tarihi oluşturanlar ve yazdıranlar insanoğludur. İnsanlar ise bir ırka mensup olup millet olma mücadelesi içinde bağımsızlığını korumak için savaş durumunda olmuşlardır. Dünya tarihi içerisinde var olan en kadim ve en köklü bir millet olan Türk Milleti, genlerinden gelen özgürlükçü ve bağımsızlıklarına önem veren bir yapıda olmaları sebebiyle dünya tarihinde, diğer milletlere karşı hep var olma mücadelesi vermiştir. Bu mücadele içerisinde Türk Milleti'nin bir diğer önemli özelliği olan "adalet ve hoşgörü" politikası ise tarih boyunca kurdukları devletlerinde, Türk Devlet geleneği olarak yönetim kademelerinde uygulamıştır. Türk Milleti,tarih boyunca yönettikleri devlet yapılarında adaleti her zaman sağlamışlar ve dünyaya adaletli yönetmeyi öğretmişlerdir. Öyle ki, İstanbul'un Fethi sırasında Ortodoks mezhebine mensup Bizans halkı, Katolik Papalığa borçlu kalmaktansa Osmanlılar tarafından yönetilmeyi tercih ediyordu. Bizanslılar; "Şehirde kardinal külahı görmektense Türk sarığını yeğlerim" diye dile getirmiştir.

Türk Milleti'nin kurdukları devletlerin içerisinde yaşayan farklı etnik yapılar da mevcuttu. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı Devletleri dönemleri içinde yaşamış olan Ermeni kökenli azınlıklarda vardı. Osmanlılar döneminde ise Ermeniler, gerek devlet gerekse Türk Milleti ve diğer azınlıklarla uyumlu bir yaşam sürdürmesi nedeniyle kendilerine "millet-i sadıka" ya da "tebaa-i sadıka" unvanı verilmiştir. 19. yy'a kadar bu unvanla yaşayan Ermeniler, başta Rusya olmak üzere İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD gibi büyük emperyalist devletlerin oyuncağı durumuna düşmüş ve 19. yy.'dan sonra Osmanlı Devleti'nin asli unsuru olan Türk Milleti'ne karşı çeteci faaliyetlerle saldırıya geçmişlerdir. Saldırıları zamanla öyle bir hal almış ki, insanlık suçu işlemeye kadar varan soykırıma dayanmıştır. Arkalarında güçlü emperyalist devletlerin varlıkları ile Türk Milleti'ne karşı başlattıkları soykırım 20. yy.'da da devam etmiştir.

20.yy.'dan itibaren imparatorluklar yıkılıp yerine milli kimlikli devletler kurulmuş. Ermeniler ise 19. yy.'dan beridir, vahşice uyguladıkları soykırımı, kurulan milli devletler üzerinde de devam ettirmiştir. Osmanlı Devleti'nin mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti ile aynı millete mensup olduğumuz Oğuz Kağan atamızın torunları olan Azerbaycan Cumhuriyeti Devleti üzerinde de devam ettirmişlerdir. Asıl gayeleri olan "4T Planı"nı hem Anadolu'da hem de Azerbaycan coğrafyasında uygulamaktır.

4T Planı; Tanıtım, Tanınma, Tazminat ve Toprak taleplerinden oluşmaktadır. Bu taleplerini ise geçmişte oyuncakları haline geldikleri emperyalist devletlerin desteği ile merkezi ABD olmak üzere dünyanın birçok yerinde kurmuş oldukları lobicilik faaliyetleri ile gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Ermeniler, tarihten gelen kin ve nefret politikalarını Türkiye Cumhuriyeti'nin var olma mücadelesi olan Milli Mücadele döneminde devam ettirdikleri gibi SSCB'nin dağılması ile Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlıklarını kazandıkları 1988 yılında başlayıp 1994 yılına kadar "Dağlık Karabağ" bölgesine ait 7 rayon (il) işgal ederek devam ettirdi.

1988 yılında silahlı çatışmaya dönen "Yukarı Karabağ" sorunu kısa bir sürede Azerbaycan ve Ermenistan'ın bir bölgesel savaşına dönüşmüş. Ermenistan Silahlı Kuvvetleri, 1988 yılından ateşkesin yapıldığı 12 Mayıs 1994 tarihine kadar Dağlık Karabağ'ın tamamı da dâhil olmak üzere toplam 890 rayon, köy, kasaba ve yerleşim biriminden oluşan Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal etmiştir. Ermenistan Silahlı Kuvvetleri;

Şubat 1992'de Hocavend'i,

Şubat 1992'de Hocalı'yı,

Mayıs 1992'de Şuşa'yı,

Mayıs 1992'de Laçın'ı,

Nisan 1993'de Kelbecer'i,

Temmuz 1993'te Ağdam'ı,

Ağustos 1993'te Fuzuli,

Ekim 1993'te Zengilan'ı,

Ağustos 1993'te Cebrayil'i,

Ağustos 1993'te Gubadlı'yı işgal etmişlerdir.

İşgal edilen bölgelerden; 4.388 km2'lik toprak sahasına sahip

Yukarı Karabağ'dan 192.300 kişi,

Laçın'dan (1.835 km2) 59.500 kişi,

Şuşa'dan (970 km2) 29.500 kişi,

Kelbecer'den (1.936 km2) 50.500 kişi,

Ağdam'dan (1.093 km2) 158.000 kişi,

Fuzuli'den (1.386 km2) 100.000,

Cebrayil'den (1.059 km2) 51.600 kişi,

Gubatlı'dan (802 km2) 30.300 kişi ve

Zengilan'dan (707 km2) 33.900 kişi olmak üzere bu yerleşim birimlerinde yaşayan toplam 676.100 kişi yıllarca yaşadıkları ata yurtlarından kovularak Azerbaycan'ın içlerinde çadırlarda yaşamaya mahkûm edilmişlerdir.*1

1992 yılı boyunca Ermeni ve Rus askeri birlikleri, sınır boyunca Azerbaycan'a ait köy ve yerleşim alanlarını yağmalayarak, buradaki insanları katlettiler. Ermeni vahşetinin en büyük örneği ise işgal edilen rayonlar arasında insanlık suçunun zirve yaptığı "Hocalı" rayonundaki vahşeti ne kalemim ne de yüreğim yazabilir.

Yukarı Karabağ bölgesinin bir kasabası olan "Hocalı", 936 kilometre karelik alanı, 2.605 aileden ibaret ve 11.356 kişilik nüfusu ile ufak bir yerleşim yeri olmasına rağmen bölgede bulunan tek hava alanına sahip olması nedeniyle stratejik olarak çok önemli bir konumdaydı. Bölge 1991 yılının Ekim ayından itibaren abluka altına alınarak Ermeni Devlet Kuvvetleri tarafından bombalanmıştı. 1992 yılının Ocak ayında ise bölgede uçan helikopterin düşürülmesi 20 Rus ve Kazak uzmanın ölmesi ile sonuçlanınca Hocalıya 6 aydan fazla sürecek bir gaz ve elektrik kesintisi uygulanacak, bölgede bulunan Rus 366. Zırhlı Alayının ağır silahlarıyla bombardıman yapılacaktı.

26 Şubat 1992 günü Türk dünyası ve Azerbaycan için en acılı günlerden biri olmanın yanı sıra, aynı zamanda insanlık tarihi için de kelimenin tam anlamıyla kara ve kızıl bir sayfadır. Türk Milleti'ni "Sözde Ermeni Soykırımı" yapmakla suçlayanların Ermeni'lerin dün Anadolu'da, bugün Azerbaycan'da yaptıklarına bakmaları gerekmektedir. 1992 senesinin 25 Şubatını 26 Şubata bağlayan gecesi, ağır silâhlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı 'ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptılar. Stratejik bir konuma sahip olan Hocalı'yı, Ermeni'ler 10 Eylül 1991 tarihinden 25 Şubat 1992 tarihine kadar geçen 5 aylık süre içinde kuşatma altında bulundurdular.

25 Şubat gecesi Rus Motorize Alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile bölgedeki tek havaalanı olan Hocalı havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dışarısı ile ilişkisi tamamen kesilmiştir. Şehri savunan askerlerin kahramanca şehit olmasından sonra Hocalı'nın işgali sonucu sivil, eli silâhsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledilmiştir. Öyle bir insanlık suçu işlenmiştir ki onlarca çocuğu kurşuna dizdiği, bazı cesetlerin kafataslarının otomatik silahlarla dağıtıldığı, kulağı kesik cesetlerin bulunduğu, ana rahminden çıkarılan ceninler, derileri soyulan çocuklar, gözleri oyulan yaşlılar, Türk olmaktan başka bir suçu olmayan insanlar diri diri toprağa gömülmüştür. Hatta şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştır. İnsanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük soykırımlarından biri olup 20. yüzyılın ise en kötü soykırımının adıdır Hocalı.

Resmî verilere göre, 936 km2'lik bir alanda 2.605 aileden oluşan 11.356 kişinin yaşadığı Hocalı rayonu, 26 Şubat 1992 tarihinde yüzyılın en acımasız soykırımına maruz kalmış ve kasaba tamamıyla yok edilmiş.613 kişi (83'ü çocuk, 106'sı kadın ve 70 yaşlının) işkence yapılarak katledilmiş, 26 çocuk tamamen ve 130 çocuk ise kısmen öksüz kalmış, 1001 kişinin yaralanması, 487 kişi sakat edilmiş ve 1.275 kasaba sakini ise esir edilmiştir. 8 aileden ise hayatta kalan kimse kalmayarak tümden yok edilmesi yakın çağ dünya tarihinin en büyük vahşetidir.*2

İnsan hakları, demokrasi, özgürlük gibi çığırtkanlık yapan sözde medeni Avrupa ülkeleri, 106 yıl öncesinin olaylarıyla ilgilenme cesaretini gösterirken Ermenilerin çok yakın geçmişimizde Karabağ'da yaptıkları vahşetleri niye görmüyorlar? Ya Ermeni'lerin 1992 yılında Hocalı 'da yaptığı vahşete ne ad verilmeli? Bu vahşet soykırım değil mi? Bu katliam, Ermenilerin Türklere karşı yaptıkları ilk katliam değildir. 1905, 1918 ve 1920 yılları arasında Azerbaycan'ın Bakü, Şamahı, Guba, Karabağ bölgelerinde yine Rus askerlerinin desteği ile büyük katliamlar yaparak binlerce Türk'ün katline sebep oldular.

Katledilen Türk olunca üç maymunları oynayan başta batılı emperyalist zihniyeti sahiplerinin utanmazlığını ibretle izliyor ve dünya kamuoyunun sağduyusuna havale ediyorum. Ermeniler bu insanları Azerbaycanlı oldukları için değil, Türk oldukları için katlettiler. Türkiye'yi "Sözde Ermeni Soykırımı" iddiaları ile köşeye sıkıştırmak isteyen ülkelerle karşılıklı çıkar ilişkisi içinde olan Ermenistan, dış politika hedefini bu iddialar üzerine kurarak, Türk Devletine kabul ettirmek olarak belirlemiştir. Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda, ülkemizin 12 ili de yer almaktadır. Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağının resmi de vardır, Ermenistan Millî Marşında "topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün öldürün" denmektedir. Hatta Temmuz 2011 yılında Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'a, Ermeni Dili ve Edebiyatı yarışmasında öğrencilerden birinin, "Batı topraklarımızı Ağrı Dağı'yla birlikte geri alabilecek miyiz?" sorusuna yanıt olarak; "90'lı yıllarda vatanımızın parçası Artsah'ı (Karabağ bölgesini) düşmanın elinden kurtardık. Her neslin bir görevi vardır. Siz de ileride bizim gibi görevinizi yerine getirip getiremeyeceğiniz birlik ve beraberliğinize bağlıdır." diyerek Karabağ'dan sonra sınırlarımıza ait olan Ağrı Dağı'na karşı gayelerini alenen dile getirmişlerdir. Yani Hocalı Soykırımı aslında, sadece kardeş Azerbaycan'ın meselesi değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin hatta daha da öteye giderek Türk Dünyasının meselesidir.

KAYNAKÇA

*1 Sinan Oğan, Ermenistan'ın Tehcir Politikası ve Neticesi: Azerbaycan'da Göçmen (Kaçkın) Sorunu, Ermeni Araştırmaları, Sayı 9, Bahar 2003

*2 Aygün Attar, Karabağ Sorunu Kapsamında Ermeniler ve Ermeni Siyaseti, 2005

Sevgiyle...
YELİZ YILDIRIM

Araştırmacı Tarihçi- Tarih Öğretmeni

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

HER YANIMIZ İT TUZAĞI
PRENS SABAHATTİN

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin