PLATON VE SULTAN MAHMUT

kandrldnz

Her şey zıddıyla kaimdir. Eğriyi doğrudan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırt edebilmek için ikisini de biliyor olmak lazım. Bu da kültür birikimi ve yaşanmışlık gerektirir.

Ondan sonra insanca yaşamaktan ne anlaşılıyorsa, ki bu kişiye göre değişir; tercih yapılır, mücadele edilir. Şahsi tercihler, aile ile ilgili tercihler, yakın çevre… Derken halka genişler ülke yönetimindeki tercihlere sıra gelir.

Ülke yönetimindeki mücadelenin tek demokratik yolu seçme ve seçilme hakkını kullanmaktır. Seçimler bunun için vardır. Ben burada ne kişisel tercihimden söz edeceğim ne de benim tercihim olmayanı tercih edenleri yargılayacak cümleler kuracağım. Biraz felsefik bir bakış açısından, bir de çocukluğumdan bana kalan bir Sultan Mahmut menkıbesinden bahsedeceğim. Yorum sizindir.

Platonun bir "mağara" metaforu vardır. Şöyle der:

"Doğduğundan beri bir mağarada sırtları ışığa, yüzleri duvara dönük birbirine zincirlenmiş insanlar düşünün. Bunlar ömrü boyunca mağaranın dışındaki aydınlığı ve yaşamı görmemişlerdir. Gördükleri tek şey gölgeler, duydukları ise dışardan gelen ses yankılarıdır. Gerçeklik algıları bununla sınırlıdır.

Bir gün nasıl olursa birisi zincirlerini kırar, dışardaki hayata tanık olur, kendi yaşadıklarının gölgelerden ibaret olduğunu, gerçek olmadığını anlar. Mağaraya koşar, orada yaşayanlara gerçek hayatın bu olmadığını anlatır, ama kimse onu dinlemez. Yüzleri karanlığa, sırtları ışığa dönük yaşamayı sürdürürler.

...

Bir de büyüklerimiz anlatırdı, eline geçen fırsatları değerlendiremeyenlerin durumunu özetlemek için...

Sultan Mahmut döneminde (Gazneli Sultan Mahmut olmalı) şanssızlığından yakınan bir adam varmış. Karşısına yüzünü güldürecek, hayatını değiştirecek bir fırsat çıkmadığından yakınır dururmuş. Durum Sultan Mahmut'un kulağına gitmiş. O da adamın karşısına fırsatlar çıkarmış, bu fırsatları değerlendirip değerlendiremediğini anlamak için.

Alt tarafına birçok altın koydurduğu bir tepsi baklava göndermiş adama, adam onu başkasına vermiş, olmamış.

Her zaman yürüdüğü yola altınlar döktürmüş, adam "Hep bu yoldan gidiyorum, bugün de şuradan gideyim." diyerek yolunu değiştirmiş, yine olmamış.

En sonunda Sultan Mahmut bakmış ki adam da iş yok; "Getirin buraya." demiş. Önüne bir kasa dolusu para koymuş, bir de kürek vermiş. "Ne kadar doldurabilirsen senindir." demiş.

Adam bu sefer de küreği ters tutmuş, küreğin üzerinde bir metelik kalmış sadece. İşte o zaman sultan demiş ki:

"Vermeyince mabud, neylesin Sultan Mahmut"

Evet, durum budur! Çoğunluğun aynı yalan inanıyor olması o yalanı gerçek kılmaz.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

KİME VERDİN OYUNU
TÜRKLER TÜRKÇÜLÜK YAPAMAZ
 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin