DÜN BUGÜN

DunBugun

Yine aynı kader.
Yine aynı kimsesizlik.
Yine aynı çaresizlik.

Dün ile bugün yaşadıklarımızı bir düşünün karşılaştırın. Arada bir fark var mı?
Acı bize kardeş olmuş.

Kimse kimseyi aramıyor sormuyor. Kimse kimseye aç mısın tok musun demiyor. Herkes kendi kabuğuna çekilmiş.
Kırılmıyor bir türlü o kabuk. 

Birileri mutasyona uğradı. İşin kötü yanı ise DAVA mutasyona uğruyor.
Türk milliyetçiliği davası paramparça. Dava yol geçen hanı. Makam arzulayanlar takla atarak yalakalık yaparak istediklerini bir şekilde alıyor. Geriye kalan bir grup hâlâ helvadan put yapıyor acıkınca yemek için.

Bir grup bir şeyler için çırpınıyor. Sadece çırpınıyor ama. Somut bir düşünce somut bir adım yok.
Yanlış adreslere yöneliyorsunuz. Yanlış bakıyorsunuz.
Önce vefa.

Vefa yoksa hiçbir şey yok demektir. Dava arkadaşı aç yatarken rahat uyuyorsanız kendinizi hesaba ruhunuzu da dar ağacına çekin bitsin.
Dün bugün…
Buyurun okuyun ne farkımız var düşünün. 

"Çetin Altan, Milliyet gazetesindeki odasında yaşananları şöyle anlatıyor, dinleyelim:
Bir öğle sonrası... Bayram içeri girdi, 'Sizi biri görmek istiyor' dedi.

-Buyursun... 

İçeri tıraşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hazırolu andıran bir duruş ve hafif bükük bir boyunla: 

-Bendeniz, dedi, Mehmet Akif'in oğluyum... 

Bir anda ne olduğumu yine şaşırdım ve nasıl şaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine: 

-Ooooo buyurun buyurun, nasılsınız?... türünden bir yakınlık göstermeye çalıştım. 

O tavrını bozmadı: 

-Rahatsız etmeyeyim, dedi. Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim. 

Gökler mi tepeme yıkıldı; yer mi yarıldı da ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena allak bullak oldum.
Ve yine tek yapabileceğim şeyi yaptım, cüzdanımı çıkarıp uzattım. O, bükük boynuyla: 

-Siz ne münasip görürseniz, dedi. 

Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düşüyordu yüreğime. Cüzdanımı açtım; içinde ne varsa çıkardım -fazla bir şey de yoktu- elimde tuttum. Bir iki adım attı. Sanırım sadece bir on, yahut yirmi lira aldı. 

-Çok çok teşekkür ederim, rahatsız ettim, dedi ve çıktı. 

Aradan bir ay geçti geçmedi. Gazetelerde küçük bir haber ilişti gözüme.
Beşiktaş'taki çöp bidonlarından birinde Mehmet Akif'in oğlunun ölüsü bulunmuştu."
Değişen ne?


Doğan Ay

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

YAZILARIM...
ALLAH'IN AKRABASI

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin