Şair Yazar Balaş Azeroğlu

Güney ve Kuzey Azerbaycan'ın şair evladı

"Yaşasak vuruşacağık,
Ölsek yaşayacağık"

Abizadə Balaş Allahbaxışoğlu

Balaş Azeroğlu (Abizadə Balaş Allahbaxışoğlu) 1921 Bakü'de doğdu. ilk ve orta okul eğitimine burada başlar. 1938 yılında ailesiyle Güneye, Azerbaycan'ın Erdebil şehrine göçerler. Burada Fars İptidai mektebinde eğitimine devam eder. Güney Azerbaycan'da Milli azadlık harekatine katılır (1941). Bu süreç şiirinde siyasi söylemin, yurt özgürlük milliyetçilik temalarının ön plana geçmesinde mühim rol oynamıştır.
Yaşamı süresince üretken edebi çalışmalarına aktif bir sosyal ve siyasal faaliyetler silsilesi eklenmiştir. Erdebil'de ve Tebriz'de ilk şiir kitapları (1943, 1945) yayınlanmıştır. Hayatının sonuna kadar pek çok kitabı, şiiri, yazıları yayımlanmıştır. Yazık ki yayınlanmış otuz üç kitabının Türkiye'de basılmış olanına rastlamadım.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında İran üzerindeki Alman İngiliz rekabetinin kargaşası esnasında kuzeyden Azerbaycana giren Ruslar İran topraklarına dahil olarak 11 Eylül 1941 tarihinde Tebriz'i işgal etmişlerdir. Bu arada Cafer Pişevari liderliğindeki Azerbaycan Demokrat Partisi devreye girmiştir. Rusya'nın korumasında yapılan seçimler neticesinde 12 Aralık 1945 tarihinde Azerbaycan Milli Hükümeti kurulmuştur. Fakat yaklaşık bir yıl sonra Ruslar bölgedeki diğer çıkarları için yapılan pazarlıklar neticesi bilgeden çekilmiştir. İran ordusundan evvel vatanseverler denilen milis birlikler 12 Aralık tarihinde Tebriz'e girmiş ve katliam yapmışlardır. Ardından İran tarafından Azerbaycan Milli hükümetinin varlığına son verilmiştir.

Balaş Azeroğlu, Azerbaycan Milli Hükümeti döneminde görevler almış ancak devletin kanlı yıkımından sonra kalıp direnmek savaşmak isteğine rağmen zorunlu olarak sürgüne gönderilmiştir. Balaş Azeroğlu'nun ikinci göçü- sürgünü- sonrası hayatı kuzey Azarbaycan'da sürer.
Kuzey Azerbaycan'da tanıştığı ve evlendiği eşi şair Medine Gülgün başka bir trajedi sebebiyle Baküde'dir. Medine Gülgün'ün babası 1919 yılında Azerbaycan Milli hükümeti tarafından Gence hükümetine başkanlık etmesi için davet edilmiş ve yolda iken Ermeni bolşevikler tarafından tutuklanmış, hapis tutulduğu Nargin adasında idam edilmiştir. Milli hükümetin kısa ömrü sonrası ailesinden kalanlar da İran'ın orta kesimlerine sürülmüştür.

Sürgün hüzünlüdür, Medine yakalandığı hastalıktan dolayı 1991'de vefat ederken geride iki evlat ve Balaş Azeroğlu'nu bırakmıştır. Sevgili eşinin ailesine Medine'nin ölüm haberini veremez. Sorduklarında tedavisinin sürdüğünden, Bakü'den gönderdiği selamlardan bahseder. Kıyamaz zira yıllarca süren sürgünün acısını ölüm gibi bir haberin ağırlığı ile artırmaya cesaret edemez.

Balaş Azeroğlu ve Medine Gülgün görev aldıkları her zeminde Türk dili, yurt sevgisi, özgürlük ve Azerbaycan bölünmüşlüğünün ortadan kaldırılması için mücadelelerini sürdürmüşlerdir. 

Ömrü 24 nisan 2011'de Baküde sona erer. 

Balaş Azeroğlu'nun pek çok şiiri içinden Kaçkın'ı seçtim, sizler için. Kaçkın'da yol arkadaşı olarak başlamış ama süreçte ayrışmış kaçkınları anlatır, şair. Dönemleri şartları farklı olsa da yapılar tipik! başka devranları da iyi betimliyor. Bu günlerde o kaçkınları içerde dışarda pek çok biçimde görüyoruz. İç yaralayan pısmaktan ihanete uzanan serüvenleri ile kaçkınlar zorla uzaklaştırılanların canını paralamaya devam ediyorlar.
Şiirin özgün yapısını ve söyleyişini koruyarak alıntıladım. Dil anlamak için yorulmayacağımız sadelikte.

Nurşen Karakaş, 2020, İstanbul

KAÇKINLAR

Onlar üç nefer idi,
Vatan uğruna vuruşan
Ordunun üç neferi.
Ne kader ki,
Kurtarmamıştı gülleleri
Bir cergede,
Bir cephede vuruşdular,
Yüzlerin, minlerin
Sırasında.
Ne teslim oldular, Ne de "aman" dileyen oldu
Onların arasında.
Vuruşdular
Son gülleye kimi…
Sonra geldiler
Ölüm ayağına
İftiharla, inamla,
Ölümü gözlediler.
"Yaşasak vuruşacağık"
"Ölsek yaşayacağık"
Dediler…
Ne hüküm okundu,
Ne karar yazıldı.
Gülleler açıldı
Kırık-kırık…
Ancak ölenlerin sayı
Mahkümlardan az oldu.
Aktardılar,
Üç nefer tapılmaz oldu.
-Yakin ölümden gorkublar.
-Belki kahramanlık sayıplar
Düşmen elinden gaçmağı…
Here bir söz dedi,
Unutdular tamam
Sonra bu üç gaçkını,
Üç "gaçağı".
Belece yoka çıktı
Ölüme gidenlerin
Üç neferi.
Kaçtılar,
Dostlarının,
Cephedaşlarının
Ölümünü görmediler.
Kaçtılar,
Ölüme gidenlerin
Dözümünü görmediler
Vetençin Yaşamağı,
Vetençin ölmekden
Üstün bildiler yekin.
Kimse bilmirdi
Sonu nece olacak
İhtiyarını taleyin eline
verenlerin.
Kaçtılar,
O zaman ki arkada kaldı
Zolaglı serhed ağacı,
Bir de Veten,
Ele bir derk etdiler birden,
Nece de yalgız,
Nece de kimsesiz kaldılar.
Beyag veten toprağında,
Düşmen kabağında,
Nece de vükarlı idiler
İndi nece de alçaldılar…

BİRİNCİ KAÇKIN

O, ağ saçlı, ağ sakallı idi
Dünyanın isti-soyuğundan
Hali idi
Ele birinci gün
Peşman oldu gaçmağına.
İmkanı olsaydı eğer
Özü sözünü salardı
Silah kabağına.
Artık mehv etmişdi
Bir ömrün bahasına gazandığı
Adını, sanını.
Kaçmışdı,
Demek itirmişdi
Özünün özüne inamını.
Ne bir hüner gösterdi ki,
Vetende ana bileler.
Ne de gehremen kimi
Sengerden çıktı ki,
Kayıtacağına inanabileler.
"Kaçmalısan" dediler,
Kaçtı, o da.
İnsan nece de miskinleşir
Kimliyini unutanda…
İndi o her şeyden hali idi,
Yaşamakçın
Ölüm meydanında kalmalı idi.
Dağ uçar, yeri kalar,
İgid öler, kalar adı.
O ne öldü, ne de kaldı.
Bir gün de getti bu dünyadan.
Garibedir heyat…
Kabri üstünde dediler:
-Rahat yat.
Feket,
Rahat yatabilmedi hetmen, içini yeyen peşmançılığın,
Bir de bu ucuz,
Menasız ölümün kederinden…

İKİNCİ KAÇGIN

Özü kaçan,
"Özü yıkılan ağlamaz" dedi.
Sonra da yavaş-yavaş
Her dona,
Her cilde girdi.
Ölüme gidenleri ananda
Ellerini yelledi aram-aram.
Göresen men de ölseydim
Ne olardı?
Yahşı ki , kaçtım.
Yahşı ki, sağam.
Bazen de nitk eledi
Eline tribuna düşende.
Sesinde, boğazında
Süni keher:
-Biz yaşamalıyık,
Veten içün
Döyüş üçün.
Bir kaşık kanımızdan
Korksak eğer,
Bizi bağışlamaz şehitler.
Ele bu an
Fırlandı basına tribuna.
"E, hardan düşdü
Bu şehidler sözü yadıma…"
Alnında soyuk ter
Endi tribunadan birteher.
Ele ki, geldi özüne,
Düşündü,
"yaşamalıyık" deyende
Göresen gülen olmadı mene?
Ahı, hamı
Her defa tekrar olan, sürtülmüş taş kimi
Ne elde,
Ne de ağızda kalan
Bu sözlerin kökünü bilir.
"Yaşamalıyık" deyen adamın
Ne zamandır
Yaşaya-yaşaya
Öldüğünü bilir…

 ÜÇÜNCÜ KAÇKIN

Üçüncü ne tesadüfen öldü,
Ne de vazife düşkünü oldu.
Od idi Veten torpağında,
Düşmen kabağında.
Kaçırttılar,
Torpakdan ayırdılar.
Ocaktan ayırdılar
Köz oldu,
Kül altında kaldı…
Elece de kalacak
Yeniden od olub,
Ocak olub
Yanana kimi.
Kalacak,
Gülle kabağına geden
Yüzlerin, minlerin
Kanını alana kimi.
Kalacak,
Ellerde meşal olana kimi…
Onlar üç nefer idi,
Ölümden kaçdılar.
Onlar üç nefer idi,
Biri öldü, biri yohtur daha, ancak biri var

Balaş Azeroğlu, Azerbaycan


×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Suriye’de Kaç Türk Evladı Daha Şehit Olacak?
BEDEL

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin