USTA, ÇEK ORTAYA BİR KARIŞIK...

Farkında mısınız?

Yıllardır dini değerlerimizi, başörtüsünü, imam hatibi perde yaparak o kadar çok yalan söylediler ki, havada uçuşan yalanlar artık birbirine karışıp içinden çıkılmaz bir hâl aldı. O yüzden hepsi aynı konuda birbirinden farklı şeyler söylüyor…
Bir yalanı başka bir yalanla sıvamaya çalışırken diğer arkadaşlarının aynı konudaki başka bir yalanını ortalığa saçıveriyorlar.
Örneğin biri: "Man Adası'nda böyle bir şirket yok" derken diğeri: "belge yok" diyor.
Bir başkası: "şirket var ama hakkındaki iddialar yalan" diyor. Bir başkası: "şirket gerçek, belgeler de gerçek ama ortada suç yok; çünkü bunlar resmi ticari işlemlerimizin belgesi" diye atılıyor ortaya…
Öteki haykırıyor: "bu iddiaların hepsi yalan, iftira, Fetö uydurması, belge diye gösterdikleri fotokopi"…
Birisi: "belge diye salladıkları kâğıtlar sahte" diye bas bas bağırırken, diğeri: "belgeler gerçek ama biz oraya para göndermedik, oradan ülkemize para getirdik" diyor yüksek perdeden…

Güzel kardeşim, hesaptan hesaba para öyle kamyonla veya hamalın sırtında gönderilmiyor zaten; elektronik ortamda bir kaç tuşa basarak aktarılıyor. Ama Dolar olarak yapılan her işlem önce ABD'de kayda giriyor.
Yani benim A bankasının Bağcılar şubesinden senin Man Adası'ndaki şirketinin Merter'deki B bankası şubesindeki hesabına yaptığım 1 Dolarlık havale; senin hesabına yatmadan önce elektronik ortamda Amerika'daki muhabir bankaya uğrayıp kayda giriyor ve daha sonra senin hesabına yatıyor.
Bağcılar ile Merter arası üç kilometre ama söz konusu para, hiç bir yere kımıldamadan bir kaç saniye içinde sanal olarak ABD'ye gidip döndüğünden yirmi bin kilometre seyahat ediyor.
Bunun belgesine de swift deniyor…

Yani senin de söylediğin gibi para tabi ki yurt dışına çıkmıyor, Türkiye'de kalıyor; Türkiye içinde bir bankadan diğer bankaya aktarılıyor. Ama bu işlemin sonucunda birilerinin cebinden çıkıp haksız olarak başka birilerinin cebine giriyor. Elin Amerikalısı da bunu tespit edip sizin üzerinizden ülkemizden daha çok taviz koparmak için şantaj aracı olarak kullanıyor…
İktidarınız boyunca yalanları ve gerçekleri birbirine karıştırıp harmanladınız ve her sıkıştığınızda ya imam hatip duvarının arkasına saklandınız ya da sorunların üzerine başörtüsü sararak kapattınız. Şimdi hangi dediğiniz yalan, hangisi gerçek siz bile çözemiyorsunuz.
Ve panikle herkese saldırıyor, ortalığı kırıp geçiriyorsunuz…
Ortada suç unsuru yoksa ve alnınız açıksa bu panik ve öfke niye?
Nasıl oluyor da dün kahraman bir hayırsever işadamı diyerek ödül verdiğiniz birini bugün devlet sırlarımızı açık eden bir casus diye suçluyorsunuz? Kafamız karıştı resmen; bir adam aynı anda Türkiye için çalışan, kumpas ve işkence mağduru, İran ajanı, Amerikan işbirlikçisi, hain ve hayırsever bir iş adamı nasıl olur?
Hadi bunları geçtim, daha adamın ismi üzerinde bile ittifakınız yok. Rıza Sarraf mı, Reza Sarraf mı, Rıza Sarrab mı, Reza Zerrap mı?
Bu ne arkadaş, sayenizde bir haftadır hepimiz MAN'yak olduk resmen…
Konuştukça ve özellikle farklı telden çaldıkça daha çok hata yapıyor ve şüphe uyandırıyorsunuz.

Önce bir durun, bu ülkeyi gerçekten seviyorsanız arkanıza yaslanıp "derin" bir nefes alın. Ve aranızda doğru-düzgün ortak bir yalan uydurup hepiniz her yerde aynısını söyleyin.
Ama havuz medyanız ortak açıklama yapıp; "Hislerimize göre Reza'yı harf harf, hece hece, cümle cümle montajlamışlar. Bu bizim Türk Bayrağı önünde röportaj yapıp hayırsever bir kahraman ilan ettiğimiz kişi değil" demesin. ATV, Kanal D'nin "Vatanım Sensin" adlı dizisinin karşısına "Zarrabım Sen Değilsin" türü saçmalamasın…

Tutarlı olun…
Doğru dürüst adam gibi bir şey yapın ki, bizler de ülkemizin geleceği için sizi savunabilelim…
Ya da Man'ınız sizin olsun; bize eski saf ve temiz imanımızı geri verin ve Reza'nızı da alıp gidin lütfen…
Çünkü kendinizi kurtarmak için yalan çukurunda debelendikçe, memleketi siyaseten daha çok yıpratıp taviz vermeye açık hâle getiriyorsunuz.
Çünkü siz battıkça ülkemiz de batıyor…
Ülkemiz battıkça bölgemiz de batıyor…

Çünkü Amerika'nın asıl derdi sizi iktidardan düşürmek değil; sizin zaaflarınızı tehdit unsuru olarak kullanıp ülkemizi ve bölgemizi mahvetmek. Parti olarak komple boğazınızdan yakalamış ve kullanmak için kendince çok daha iyi bir ortam bulmuşken niye deliğe süpürsün ki?
Her gün önüne yatırıp bir altın yumurtanızı almak varken niye kesip bir porsiyonluk etinizle yetinsin ki?
O kadar aptal mı bunlar?
Onarın derdi Türkiye, Irak, Suriye, İran, KKTC…
Onların derdi Türk Dünyası…
Onların derdi İslam coğrafyası…
Onların sizden istediği biz "göz"; ama siz para için komple gözünüzü dönmüşsünüz…
Millete alerjiniz var tamam da; bari o çok sevdiğiniz ümmeti döndürmeyin…

Yahya Hoçur
6.12.2017

Telif Hakkı

© Yahya Hoçur @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

Ölen Hep Ülkücüler! Peki Yaşamak İsteyen Kim?
GENEL BAŞKAN MI DAVA MI

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin