ERKEN SEÇİM GÖRÜNDÜÜÜÜÜ!

Yeni partilerin ortaya çıkışları gösteriyor ki, seçim zamanı iyice yaklaştı. Bir kısım muhalefette heyecan, bir kısım muhalefet ile iktidarda ise endişe diz boyu. Bütün masalarda kartlar karılıyor, jokerler ayarlanıyor, kılıçlar bileniyor. İman ölçerler, Atatürkmetreler gözden geçiriliyor, varsa gevşeyen vidalar sıkılıyor. Hangi partinin hangi partiden nasıl ve ne kadar tırtıklayacağı en ince ayrıntısına kadar hesap ediliyor.

Seçim sathı mailine girildiğinde Türkiyeli siyaset erbabının mutadıdır; seçimler yaklaşırken iktidarda olanlar, ülkenin bir yerlerinde mutlaka yüksek graviteli petrol veya en az yüz yıl yetecek miktarda doğal gaz rezervi bulurlar. Değişmez kuraldır bu…

Hayal gücü ve lâf çevirme yeteneği yüksek olan arkadaşlarımız ise, petrol ve doğal gaz ile yetinmeyip şimdiye kadar adı duyulmamış ve her nasılsa sadece bizim topraklarımızda olup dünya ekonomisini değiştirecek madenler, cevherler bulurlar. Eğer malum arkadaşları tekrar oy verip iktidarda tutarsak, bu madenleri işleyip ölümden başka her derde deva ürünler yaparak bütün dünyaya satacaklardır.

Hele şunları iktidar koltuğuna bir oturtalım, üç yüz günde, bilemedim beş yüz günde, o da olmazsa bin güne, daha da olmazsa gelecek seçimde oylarımızı tekrar verdiğimiz takdirde kesin dünyanın en zengin ve en kıskanılan ülkesi oluruz…

Öyle ki, gözlerimizden, kulaklarımızdan, burun deliklerimizden para fışkırır, altın fışkırır, coin fışkırır...

(Hayır koyun değil, "coin" yani paranın dijital olanı. Koyun zaten istemediğiniz kadar var.)

Hatta bu ürünlerin ve kazandığımız paraların fazlasını aya yaptığımız dört şeritli yol üzerinden; kimsenin bilmediği, sırrı bizde saklı olan el ile tutulmaz, göz ile görülmez bir tür gaz ile çalışan yerli ve milli araçlarımızla taşıyarak Norveç'in varlık fonu misali yedi kuşak gelecekteki torunlarımız için stoklarız.

Bizler de dünyanın bu en güçlü, bu en zengin, bu en en en müreffeh ülkesinin kıskanılan vatandaşları olarak, pasaport taşımak zorunda bile olmadan yerli ve milli arabamız, uçağımız ve Konyalı bilim adamlarının bizzat icat edeceği ultra modern taşıtlarımızla Bali'den Kanarya Adaları'na, İsviçre Alplerinden Avustralya Kıtası'na tatilden tatile, geziden geziye, turdan tura gideriz. Artan zamanlarımızda Afrika ülkelerinde safarilerden safari beğenir hayatımızı yaşarız.

Duygularımız depreşince; nasıl olsa yerli uzay mekiğimiz vardır elimizin altında. Binip gideriz sonra,

"Oturup yıldızlardan bakarız dünyadaki neslimize
Ordaki sevgililer özenip birer birer
Gün olur erişirler ikimize."(S.Aksu)

Paris, Tokyo, Londra, Venedik, Barselona, Viyana'yı filan saymadım çünkü sayın iktidarımız sayesinde çok zengin olunca zaten bu saydığım şehirler, sabah kahvaltı, öğlen ve akşam yemekleriyle birlikte alışveriş yapmak için günübirlik hatta öğünlük gidip geldiğimiz suyoluna dönecekler.

Biz bunları yaşarken AB/D ülkeleri ile batık İskandinavlar, henüz millet kıraathanesi ve kek çağına bile geçememiştir. Japonlar tekerleği keşfe uğraşırken, Çinliler henüz ateşi bulmaya çalışıyor olurlar…

Meksikalılar PISA sınavı sıralamasının dibinde yatadursun, benim gibi maceracı ruha sahip gezi ve fotoğraf tutkuları için Everest tepesi iki adımlık olur. Küba, Tayland, Tibet, Hindistan, Alaska vs de uğrak yerimiz olur.

Oh be partimizi iktidar yaparsak Fener, Balat sokaklarında çökmeye yüz tutmuş, bacası hariç her yerinden soba dumanı çıkan gece kondu ve sümüklü çocuk fotoğrafı çekip sanat yaptığımızı sanmaktan kurtulacağız. O zaman sevgili kardeşim Hakan ile Fazıl ve Cenk Hoca'yı da alırız. O'nlar dünyanın her yerini biliyor; Küba senin, Fas benim dolaşıp fotoğraf çekeriz. Norveç'te fiyortlar, Finlandiya'da kuzey ışıkları, Rusya'da beyaz geceler ve tabi her zaman her yerde pembe rüyalar...

Hayali bile güzel…

Neyse, Türkiyeli siyasetçilerin mutad bir söylemi daha vardır. Seçimi kazanırlarsa terör belasını bitireceklerdir. Dış güçlerin maşası olan teröristler, coğrafyamızı bir daha dönmemek üzere terk edecek ve artık analar ağlamayacak, kurt ile kuzu bile kardeş kardeş yaşayacaktır. Burası güllük, şurası gülistanlık olacaktır. Araya da biraz karanfil serpiştirelim. Şu köşeye de minik bir kulübe çizelim. Şu nazlı nazlı akan derenin kenarında birkaç tane salkım söğüt ağacı olsun. Derenin içinde balık vardır zaten; ben diyeyim kırmızı benekli endemik alabalık, siz deyin bildiğin sazan…

Neyse mevzuu iyice rahmetli Bob'a bağlamadan, siyasete dönelim…

Terörü bitirme vaadi sadece iktidarın değil, bütün muhalefet partilerinin de vaadidir. Yani aslında bölücülüğü savunan hariç irili-ufaklı, uzunlu-kısalı bütün partiler bu konuda aynı fikirdedir. İktidar koltuğuna oturan parti, terörü çıktığı deliğe sokacaktır. Seçimler olur, iktidarlar değişir, partiler değişir, liderler değişir ama sözler değişmez. "İktidar olursak terörü bitireceğiz" diyerek oy istemeye devam ederler. Alırlar da…

Lâkin terör, bitmek bir yana her geçen gün artarak ve alan genişleterek devam eder. Çünkü iktidarı-muhalefeti bir araya gelip, "Bu hepimizin ortak sorunu, kapısı penceresi açık olan odaya sinek ilacı sıkıp, sivrisinekten korunacağını sanmanın gereği yok. Öyleyse el ele verip bu sorunun temeline inelim ve önce onu besleyen şartları yok edelim" demezler. E bunu demek ve gereğini yapmak için gerçekten samimi ve sözde değil, özde vatansever olmak lazımdır.

Fakat gerçek vatanseverlik zordur, "cıss"dır. Vatanı sevmek, öyle kupon arsa, hazine arazisi, makam koltuğu sevmeye benzemez. Şehit tabutu sevmeye hiç benzemez, o duyguyu şehit eşi, şehit çocuğu bilir; başka kimse bilmez. Politik ve hamasi nutuk üstatları hiç bilemez…

Sadede gelirsek, demedi demeyin üç vakte yeni seçim var. En yetkili ağızlar ne kadar yok dese de ufukta sandık göründü.

İktidar koltuğunda oturanlar, yine nerelerde,yüz yıl yetecek doğal gaz, bütün iç ve dış borçlarımızı ödeyecek petrol ve sadece bizim topraklara has olup zenginliğimize zenginlik katacak stratejik maden bulacaklar bilmiyorum ama bu sefer ana malzemeleri ve oy sandıklarını "Kanal İstanbul"dan taşıyacaklar…

Terörü saymıyorum artık, iktidar koltuğuna tekrar oturdukları gün sıfırlandı bilin…

Muhalefet ise yine saray muhabbeti, hanedan eleştirisi, terörü en güzel biz bitiririz geyiği, yol yaptı da ne oldu, geçen sene yaptığı köprü bile ilk selde yıkıldı demagojisi eşliğinde dibi aynı kara tencerede pişirdiği sade suya tirit ile öğün geçirecek…

Ama ben karşıyım…

Kanalına da karşıyım, yalanına da karşıyım.

Bizden gibi görünen ama bizden olmayan muhalefetine de karşıyım, iktidarına da karşıyım.

Karşıyım, çünkü bunların eskisinde de yenisinde de bir "Gelecek" görmüyorum.

Fakat sandığı görüyorum…


13.12.2019

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

UŞAKTAN ANASINA MEKTUP
UŞAĞA MEKTUP

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin