KARIŞIK KURUŞUK MEVZULAR

Evrim Teorisine göre, uzun süre kullanılmayan organlar çürüyüp düşüyormuş. Örneğin; insanoğlu kuyruğunu lüzumsuz görme tembelliğinde bulunduğu için o fazlalıktan kurtulmuştur. (Bu durumda, bekârların temkinli olmasında, cahillerin de muhakeme yeteneği veya çıplak olsa da beyin kullanmasında hayatî bir fayda var)… Bu teoriye göre; örneğin devlet adamları salakları, dolaysız olarak cahil olduğu halde mevki tutan yalakları lüzumsuz görüp kullanmazsa onlar kendiliğinden sökün edip gideceklerdir. (Örneğin bugünün cibilliyetsizlerini kendisiyle karşılaştırmak ayıptır ama, Halide Edip Türk edebî kültürüne, bağımsızlık mücadelesine müthiş faydalar sunmasına rağmen, 'istiklâl'i beceremeyeceğimizi düşünüp 'manda ve himaye' istediği için edebî tarihimizde yer tutsa da, siyasî tarihimizden çürüyüp düşmüştür. (Mustafa Kemal dindar değildir ama doğrusu mesele Türk mefkûresi ve Türk istiklâli olunca epey kindardır. Zaten –Vahdettin, "teslim ol"cu Şeyhülislam ve hele hele Damat Ferit'le mukayese edilemez ama Halide Edip de soluğu İngiltere'de almıştır neticede. İstiklâle, becerilemiyorsa ölmeye inanmamış, manda ve himaye isteyen birinin baş emperyalist İngiltere'ye sığındıktan sonra "Mustafa Kemal Diktatoryası" diye makale yazması da oldukça alay edilesi bir durumdur)…

Evrim Teorisi ve kullanılmayan organların düşmesi demişken; devlet adamlığından farklı olarak "sandık siyaseti fahişeliği" hiçbir organı lüzumsuz görmez ve her birini zaman ve mekâna uygun olarak kullanmaya özen gösterir. Böylelikle, yalak ve salakların tutunduğu, dallamalandığı bir organizma zamanla bütün organları disiplin altına alır. "Herkes öyle"ler, "zamanın ruhu" geyikleri cibilliyetlerini siler süpürür…

* * *

Acı olacak ama tüm omurgası Türklük üzerine kurulmasına rağmen imparatorluk olmasından sonra Osmanlı yöneticilerinin Türk milletiyle, Türklüğün bekasıyla pek bir alakası yoktu. "Şeriatı terkettiği için battı" diyen yobaz taifesi Osmanlı tarihine ilişkin hiçbir mok bilmeyen öküz ve öküzeler yığınıdır. Osmanlı yobazlığının küllerinden Türkiye Cumhuriyeti diye milletin devamlılığı sağlayanlar ise milliyetçiliği ayaklarının altına alanlar değil, Türk milliyetçileridir.

Evrim Teorisine göre; bunlara kulak asmazsanız siktirolup ahırlarına çekileceklerdir. Çünkü hayali bir tarih tasarımı, hayali bir "öyle dedi" rivayet yığını çürüyüp düşmeye mahkûmdur.

* * *

Düşman olsak kıçımızla güler, pek bir eğlenirdik ama pek bir acı acı çarpıyor suratımıza:

'Yeni Osmanlı' hikâyesi, masalı, rivayeti, çoktan çürüyüp düşmesi gereken organlarımızın edebiyatıdır. 'Yeni Osmanlı' derken "adı olmayan millet"e va'z ettikleri Mimar Sinanlar yetiştirmektir ama dost oldukları mimarî anlayışı ve zevki olmayan, milletin orasına burasına sokacak sonradan görme, cahil, paçoz, hödük müteahhitlerdir… 'Yeni Osmanlı' diyen anakronistik deliler Piri Reis'i İsrail'e hammadde taşıyan Burak oğlan mı sanıyor acaba?..

Bugün "ilahiyat fakültelerinde felsefe okutulmalı mı?" diye tartışan Osmanlı hayranı siyasi mastürbatikler "Sahn-ı Seman"ı nerelerine zulalayacaklar da 'Yeni Osmanlı' olacaklar? Hergün uyduruktan metinlerin altına Hazreti Mevlana diye not düşenler Osmanlı'nın bir döneminde Mevlana okumanın "zındıklık" sayıldığını biliyorlar mı? (Zaten hikâyenin bütünlüğü gülünçtür: Hangi zaman ve mekânın Osmanlısı?" Ayrıca; "millî irade" diye kıçını yırtanlar; bir sülbün, bir ailenin iktidarını nasıl oluyor da yüceltebiliyorlar? Bende de tatmin sağlayacak bilimsel bir açıklamaları var mı? Analarının-kronizmi yedi, bitirdi beni)…

Onlar için Akşemsettin "Allah'ıma şükürler olsun ki okumamışım" diyen Cübbeli öküzü gibi midir? Tekke ve Zaviyelerin niye kapatıldığını halâ anlamıyor musunuz? Etek öptüren şeyhler önemli değildir, onlar neticede işin ticaretinde, ama öpen nasıl bir putperesttir?..)

Onlar için Dedeefendi veya Itrî, Hafız Burhan veya Kani Karaca, Münir Nurettin veya Sadettin Kaynak kime eştir? İsimler önemli değil, çokçasını sayabilirim. Cumhurbaşının "sanat"çı ve "top"çu dostlarına bakınca Yeni Osmanlı'yı görür gibiyim. Bazı farklar olabilir ama. Örneğin Orhan Bey dergâhlara, tekkelere fıçı fıçı şarap gönderiyordu. Yeni Osmanlıda tanker tanker ayran gönderilir ve bu uygulamaya da "tarih güncellemesi" denebilir…

* * *

Tek tek isim zikredip rencide etmek hoşuma giderdi ama genel olarak bahsedeceksek; popçusu, topçusu, Arabeskçisi Anayasal düzeyde bir metin için "evet" kampanyası başlatmış. "O, onlar evet diyorsa ben de demeliyim" zekâsından kültür ve medeniyet inşa edilemez ağalar. "O, onlar evet diyor" da, sen neden diyeceksin? Çünkü o, onlar top oynarken çok güzel çalım atıyor. Zekâ seviyesine, muhakeme yeteneğine ayar verince de terbiyesiz, seviyesiz oluyorsun ya, en çok da o zaman sokasım geliyor. Beyinlere bilinç yani…

Titreyin ve kendinize gelin: Biz muhalifleri silin süpürün, Cehennemin dibine yollayın, eyvallah! Ama, fakat, lâkin, mamafih, filhakika titreyin ve beyninizin tipine, çalışma şekline bir bakın! Ömrünüzde bir kez olsun titreyin yahu!..

Bizzat tanık olduğum için söylüyorum: "Kartıma firmanın ismini Osmanlıca yazdıracam" diyen adam alfabe değiştirse de firmasının isminin "Davaroğulları" diye okunacağını bilmiyor. O alfabeyle yazdığında davarın mübarek sayılacağını zannediyor. Belki de haklıdır; neticede "inek" diye Sûre ismi vardır…

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

EVET DEĞİL
BİR KERE!...

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin