"BENDEKİ OZAN ARİF" BAŞLIKLI YAZI ÜZERİNE! Öyle zorki bazen meramını anlatmak,bazı şeyleri yazmak veya yazılmışları sizin ile paylaşmak!Hele de bu kendinizle ilgili bir övgü, bir methiye ise hepten zor. Ancak bazı yazılar vardır daha önce de söylediğim gibi en beyhude hayat sürdüğünüzü düşündüğünüz, en daraldığınız anda, Adeta dil altı hapı gibi tesir eder ve sizi o darlıktan kurt...
Yaşlı adam, sabah erken evinden çıkar, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanır ve hafif yaralanır. Sokaktan geçenler yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırırlar. Hemşireler, önce pansuman yapar ve 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylerler. Yaşlı adam huzursuzlanmıştır; acelesi old...
Bir Ölüm... Bir Cenaze... Bana o kadar şeyler öğretti ki...
İçimde biriken yaşlar gözümden dökülemese de şimdi klavyenin ucuna dökülecek belki de. Ne kadar uzak olsan da gerçekten Baba Yarısı diye bir duygu varmış. İşte bunu öğrendim. Mesafelerin kan bağını koparamayacak kadar güçlü olduğunu öğrendim.
Siz hiç boş bomboş bir hayat yaşadığınızı düşündüğünüz oldu mu? Benim olurdu ara ara... Bu dünyaya hiç bir şey bırakamadan gitmek. İsminin bir gün bir yerlerde kaybolması. Mezarının başında olur da denk gelirse belki biri bir Fatiha okur gibisinden... '
Tarihe bir not düşmek adına bu yazıyı kaleme alıyorum… 13 Şubat 2019 sabahı, saat 04:50 sularında vefat haberini aldığımız Ozan Arif bizi ilk ve son kez üzdü. Oğlu Mehmet Alp ağabey, Ozan Arif'in resmî sosyal medya hesabından acı haberi duyurdu. Sabah görür görmez şaşkınlık ve üzüntüyle iletinin altına yazdığım cümle "ne diyorsun sen ağabey?" oldu. Cenaze Samsun'da 16 Şubat 2019 Cumarte...
Uzun uzun yıllar.. Nasıl sürüklendi..? Nasıl geçip gitti? ..Anlayamadık. İnsan bir film gibi kayıverdi sona doğru. Dağda kardelenler baş verdi, miadını doldurdu. Karadeniz'de, Akdeniz'de tam kıyıdan başlayan mevsimsel şerit ki yüce tepelerin ucuna taşındı; orman gülleri yeşerdi, soldu. Ama bir şey vardı onursal düzeyiyle kimliğe, sınırsız hürriyete dokunan, çıktığı eşsiz minvalde soyut d...
Evet, bugüne kadar pek çok tanınmış insanın cenazesini ya bizzat katılarak veya televizyonlardan gördüm. Sanırım en akılda kalanları parti genel başkanları oldu. Özal'ı cenazesi çok kalabalıktı. Milyonlar vardı cenazesinde. Neden olmasın ki; O bir cumhurbaşkanıydı. Başbakan ve bir partinin genel başkanlığından geçmişti bu mevkiye. Başbakan olduğu son seçimde milyonların oyunu almış...
Evet, lâfı dolandırmadan O'nun yaptığı gibi yapıp en son söylenecek sözü en baştan küt diye söyleyeyim: " İyi bilirim, yaramaz adamın tekiydi…" *** Dostlar, kendimi avutmak için bir sebep bulmuştum ve uzun zamandır yazmıyordum yine. Ve açıkçası yazmayı da pek düşünmüyordum. Susmak, bir kenara çekilmek kolay gelmişti bana… Lâkin halkın ve Hakk'ın sözcüsü, zor zamanların susturulamaya...
Nostalji duygusu üzerine düşündüğüm konulardan bir tanesidir. İnsanlar neden geçmişlerindeki anılara sempati beslerler? Neden eskilerden gelen müzikler içimizde garip duygular yaratır? Çocukluğumuza, gençliğimize ilişkin bir nesne bizi eskilere götürür, ama bu yolculuk mutlu / huzurlu bir yolculuktur. Bu mutluluğun / huzurun kaynağı nedir? Bu zamana kadar nostalji duygusunu Schopenhauer'...
Eskiden…Çocuklarım daha küçücükken... Sabah gözümü açar açmaz sanki başka işim yokmuş gibi, ilk işim teybe bir kaset koymak olurdu. "Beş Kardeş" dizisindeki gibi her gün aynı şarkıyla değil ama bazen Livaneli, bazen Edip Akbayram, Barış Manço…. Bazen Tom Jones, Pink Floyd'la güne başlardı bizim ev. Belki de o yüzdendir ki kızım daha küçücük bir çocukken, herkes "daha dün annemizi" ...
