ORTADOĞU BATAKLIĞI VE BİZİMKİLER

Dünyada o kadar hızlı gündem değişiyor ki, inanın bizler bu hızlı değişime ayak uyduramıyoruz. Sansasyonel söylemler, sözler ardı arkasına geliyor.

Böylesine bir dünyada nasıl sağlıklı bir nesil yaşar onuda pek anlamış değilim...

Evet dünyanın kaderi bir kaç maceraperest delinin elinde. Adeti insanlıkla, dünya ile alay ediyorlar.

Her çocuk doğarken masum doğar. Ama yetiştiği ortam onu canavar, yada insan yapar. Dünyayı kendi kaprisleri uğruna hiçe sayan bu deli dediğimiz lider sıfatlı kişilerde işte o doğuştan var olan masumiyet ile dünyaya merhaba dediler.

Yazıma neden böyle giriş yaptığımı belki merak ediyorsunuzdur..

Biz dünyada karıştırılmaktan adeta zevk alındığı coğrafyada yer alıyoruz. Maalesef bu coğrafya o deli dediğimiz liderlerin oyun alanı şekline girmiş durumda. Savaşlar, açlık, ölüm, korku adeta kol geziyor...

O coğrafyada hiç hakkı olmayanların, o coğrafyanın üzerinde hak talep etmeleri ve kendi menfaatleri doğrultusunda şer odakları peydahlamaları benim çok ama çok zoruma gidiyor. Kapımızı kırmışlar, destursuz baş köşede oturmuşlar evimiz üzerinde karar veriyorlar. Bu bizim için zuldür...

Türkiyenin böylesine bir ortamdaki tavrı tatmin edicimi....?

Beni hiç ama hiç tatmin etmedi. Saedece benimi? Milyonları tatmin etmedi.

Pınar hareketi diye bir hareketle o bölgede söz sahibi olduğunu göstermek için, hızlı bir hareket başlangıcı ve aniden durması...

Sanki elektrik şarteli kesildi, adeta ortalık karanlığa boğuldu...

Kafam karıştı, sorular arka arkaya gelmeye başladı..

Sanki yeni bir 15 temmuzun başka bir versiyonunu sahneye koydular gibi geldi....

Trump delisinin küstahça mektubu hiç konuşulup tartışılmadı. O mektup adeta bizim beyin fonksiyonlarımızı çalıştıran kılcal damarları tahrip etmişti...

Anlaşılan iktidar, yani „Reis", bunun cevabını başka bir bahara ertelemişti. Tıpkı başımıza çuvalın geçtiği günlerdeki taktik ve tavır...

Yani onurun, şerefin ertelenmesi olmaz düsturundan habersiz zavallı....

Fakat işin acı tarafı en sondan geldi..

Dediki Trump; "...bak haaa, senin damadının ve yakınlarının tüm mal varlığına el koyarım...." bizimki renkten renge girdi...

Bir yüzük hikayesindeki son perde kapanıyordu..

Halbuki bilmediği bir şey var. Orta doğudaki ve dünyanın diğer ülkelerindeki diktatörlerin halkından çalıp sakladığı paraları yemek nasip olmadı. Bu halkından çalınan paraların hepsi eninde sonunda Amerikaya gidiyor. Galiba bizde de öyle oldu gibi geliyor bana. Çünkü tehdidin arkasında yatan gerçek bu. Bu gerçeği saklamak için Ülkenin güvenliğini yakından ilgilendiren hareket aniden durduruldu.

Eskiden süper güç diye adlandırılan ülkeler; terör örgütü mensuplarının adını bile anmazlardı. Ya şimdi? Trump Behozdan bahsederken "..general.." diye söz ediyor. Rusya bir odada Tayyip'le görüşürken, diğer odada telekonferansla terör örgütü lideri ile sohbet ediliyor ve direktifler verilip alınıyor.

Trump Eşkiya başını ülkesine davet ediyor....

Yandaş basın ve yağcı siyaset kompetanları zafer çığlıkları atıyorlar. Umarım ülkemiz için iyi olur. Ama bu kafayla zor iyi olur.

Hangi ülke olursa olsun, eğerki idarecisi ülke menfaatlerini kendi menfaatlerinin üstünde tutamıyorsa, o ülkenin geleceği pek parlak sayılmaz. On yedi yıldır ülkemizi idare edenler şöyle bir baktığımızda beton yığını ve asfalttan başka bir şey yapmadığını görürüz. Dış siyasetteki başarısızlıkta cabası. Sınır güvenliğimiz adeta hiç yok, sınırlarımız kevgir gibi. Tek şeyi istedikleri şekilde yıkamadılar....

Asker...

Onca uğraşa rağmen bitti, erittik, tükettik dedikleri askeri son bu hareketle denediler ve inanıyorumki üzülenler olmuştur askerdeki bu inancın hala ayakta olduğunu gördükleri zaman. Nasıl üzülmesinler ki, düğüne gider gibi sevinen yiğitler birde gözlerinin içine parmakların sokarcasına BOZKURT işareti yapıyorlar...

Ümit ederim millet olarak silkinip kendimize tez elden geliriz. Çünkü yarın çok geç olabilir...

Haki Korkmaz

Stockholm