GÜNDEME DAİR ORADAN BURADAN ŞURADAN

Devlet Bahçeli'nin seçim sonrası yaptığı değerlendirme üzerine...

Sayın Bahçeli; "Sandık oy hırsızlarından korunmuş ve arındırılmıştır" diyor ve devam ediyor. "Bize göre İstanbul ehline emanet edilmemiştir. Sonuçlarını ilerleyen dönemlerde görmemiz kuvvetle muhtemeldir" diyor.

Tabi canım, senin harikalar yaratan "Derin varlığın" varken, ne gerek var seçime meçime. Paşa gönlün ne istiyorsa millet şak diye yapmalıydı değil mi. Milletin haddine mi düşmüş; kendi iradesi ile sandıkta tercihi ortaya koymaya.

Şaka bir yana; bir siyasi parti liderinin bu kadar gerçeği görmeme ısrarını anlamak mümkün değil. Ne demek "Sandık oy hırsızlarından korunmuştur". Bu cümleden düz mantıkla anlaşılması gereken; 31 Mart seçimlerinde eğer bir hırsızlık söz konusu olmuşsa o hırsızlık sizin için yapılmış olmalı ki; 13 binlik oy farkı 23 Haziran'da 800 bine çıkmış.

Hazımsızlığın neden olduğu öfkenin akıl ve mantığı devre dışı bırakmasıyla içine düşülen psikolojik hal ile sarf edilen iki cümle.

Aslında her zaman, her olay ve durum karşısında ülkücülerin ne düşündüğü umurunuzda olmadı ki. Onları "İradeleri peşin satın alınmış biatcılar" olarak gördüğünüz için bir sıkıntı görmediniz. Sizin tek özen gösterdiğiniz husus MHP kurumsallığının devam etmesi ve en tepe koltuğunda da kendinizin oturmasıydı. MHP'nin alıp almayacağı oy umurunuzda bile olmamıştır. "Peşin satış"a itiraz olunca sadece kendi kendinize kurgulayıp, sonra yine kendinizin ve dar çevrenizin inandığı sihir bozuldu.

Eğer demokrasiye inanmışlık ve adanmışlığınız olsaydı ülkücüler üzerine kurguladığınız sihrin ne denli batıl olduğunu görecektiniz. Hala sizin açınızdan değişen bir şey olmasa da; zaman denen gerçek sizi eninde sonunda kendi gerçeğinizle baş başa bırakacaktır.

Kuvvetle muhtemel seçim öncesi planlanmış olmalı.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile bir araya gelecek. Akar'ın Devlet Bahçeli ile görüşmesi bugün saat 14.00'te gerçekleşecek.

Anlaşılan AKP kibiri terk ederek makul çizgiye gelme ihtiyacı duydu. Bu görüntü özlenen bir tablo ama güvenilir mi, meçhul. Zira Recep Tayyip Erdoğan her seçimi kazandığında çok uzlaşmacı, mütedeyyin balkon konuşmaları yaptı ancak devamında yine başa dönerek; oylarını konsolide etmek için ayrıştırıcı sert üslubuna devam etti.

Dikkat ederseniz ilk defa muhalefet partilerini doğrudan bilgilendirme nezaketi gösteriyorlar. Umarım AKP aklının yetmediği bazı sorunları aşmak için "Devlet aklı"nın gerekliliğini müşahede etmiş olmalı ki; muhalefet liderleri ile bir araya gelme ihtiyacı duydu. Diğer bir husus ise; Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli'nin kendisi için yeterince doğru yönlendirici veya işbirlikçi olmadığına kanaat getirmiş de olabilir.

İnşallah bu uzlaşmacı üslup ile verilen görüntü iç siyasi konjonktür gereği değil, ülke gerçekleri gereği duyulan ihtiyaca binaen dir.

Yıldırım AKP'den güzel bir hatıra olarak kalacak

AKP'den geriye kalabilecek en güzel hatıra belki de Binali Yıldırım olacaktır.

Zaman zaman sarf ettiği kem sözler genel AKP siyaset anlayışının dayatmasıydı. Gördük ki; doğal hali ile çok sevecen ve babacandı. Bu seçimin kaybedeni kesinlikle Binali Yıldırım değil "AKP+Balgat" dır. Belki de AKP'deki tüm isimler sırası ile sayılacak olsa sadece Binali Yıldırım dendiğinde tüm yüzler tebessüm edecektir.

İstediği için aday değildi, emrivaki ile aday yapıldı. İtiraz edebilir miydi; edemezdi zira tüm gemilerinin kumkapıya demirlenmesi tehditi ile karşılaşabilirdi.

Üyeliklerin hangi partide olduğu önemli değil Ülkücü irade seçim sonucunu belirlemiştir.

Türk milliyetçilerini her halükarda "Güdeceklerini" hesabını yapanlar, yine Türk milliyetçilerinin zekaları ile ne yapabileceklerinin hesabını yapamamışlar, hüsrana uğramışlardır.

Artık Türk milliyetçilerinin "Gasp edilen iradesi" değil "Özgür iradesi ile hareket edenlerinin" verdiği kararlarla siyasette başarılı sonuçlar alınmaktadır. Bunun en güzel tecellisine İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde hep beraber şahit olduk.

Balgat mukimi ve avenesi kaybetmiş, Türk milliyetçileri kazanmıştır.

Millet ittifakı kazandı Türkiye rahatladı

Gerim gerim gerilip, kutuplaşan ülkemde iç barışa ihtiyaç duyulan bir konjonktürde "Millet ittifakı"nın İstanbul başarısı; milletin derin nefes almasına vesile olacak, gelecek günler için umut ve güven vaad eden itici güç, pozitif enerji olacaktır.

Dış dünyada ise; medeni alemden her geçen gün tecrit edilmiş ülkemiz hakkında "Türk halkının gerektiği zaman ülkenin tek sahibi olduğunu sanan tek adam anlayışına haddini bildirme olgunluğuna sahip olduğu anlaşılmıştır" düşüncesi oluşacaktır. Yine onlara göre "Tek adama" güvenme konusunda çekinceleri devam edecek olsa da; Türk milletinin ferasetine güvenilmesi gerektiği inancı hep devam edecektir. Bu da ne demek; kaçmak isteyen yabancı sermaye belki de kaçmayıp Türk milletine güvenerek, yatırımlarına devam edecektir.

Türkiye derin bir nefes almıştır. Yağan yağmurun sele dönüşme riski kalmamıştır. Gözümüz aydın olsun.
Tanrı Türk'ü korusun ve yüceltsin.

Türk milliyetçilerinin vebal altına sokulduğu yeni bir açılım mı?

Cumhur ittifakı resmen; APO'nun düşünce dünyasında gelişmeler olduğunu, hatta yanına gönderdiği akademisyen vasıtası ile de milli çizgiye geldiğini yandaş TV kanalının birisine canlı bağlanan söz konusu akademisyenden öğrenmiş olduk. Açıkça Apo'yu Türk siyasetine dahil etmek istiyorlar. Belli ki cumhur ittifakı yeni bir açılım sürecini başlattı veya başlatmak üzere. Yalnız bu sefer yeni açılımın vebaline MHP'nin kurumsallığı altında ülkücüleri de dahil etmek istiyorlar.

Cumhur ittifakının bu atraksiyonları elbette İstanbul Belediye Başkanlığı seçimine yönelik algı operasyonuydu. Ancak artık Kürtler diyorlar ki; "Sadece bana şirin görünmeniz yetmez önce insana şirin gözükeceksiniz". Dolayısıyla, HDP Apo'ya rağmen cumhur ittifakı karşıtlığını sürdürdü. Cumhur ittifakı bu atraksiyonlardan bir sonuç alamadı, umulan gerçekleşmedi, süreç tersine işledi.

Demokratlık ülkücüye nitelik kazandırır

"Demokrat" denince benim anladığım; bir insanın karşısındakini tüm siyasi, dini, etnik veya bir başka aidiyetinden azade görüp, sadece ve sadece insan oluşuna değer veren duygu düşünce ve davranış biçimidir.

Dolayısıyla "Demokratlık" ülkücüye zenginlik katar, itibarını artırır. Kavramların ırzına geçerek meram anlatamazsınız. Kavganızın amacı ne halt olursa olsun ama kavramların namusunu kirletemezsiniz.

Bırakalım ülkücünün demokrat olup olmayacağını; oraya gelmeden önce demokrat olmayanın insan olup olamayacağını tartışalım.

Apo'ya ısmarlama mektup...?

Cumhur İttifakı "Aman ne yap et bize yardım et, İstanbul elden gidiyor" diye Apo'ya ısmarlama mektup yazdırıp devlet eli ile basına servis ettiriyor.

Zaten, mektup ısmarlamadan önce onun alt yapısını Devlet Bahçeli "Apo avukatları ile görüşebilir" diyerek oluşturdular.

Cumhur ittifakı sadece İstanbul için bu kadar atraksiyonlar geliştirebiliyorsa; düşünün genel seçimler olsaydı; herhalde Apo'ya doğu illeri "Eyalet başkanlığı"nı vaad ederlerdi(!)

Önce İnsan, sonra demokrat insan olduğum için "Demokrat Ülkücüyüm" diyebilme bahtına sahip olmuş birisi olarak; bugün ülkemizin içinden geçmekte olduğu süreci öngörüp çok öncesinde kendi siyasi ve politik anlayışımda güncellemeleye gitmiş olmamı Allah'ın bana bir lütufu olarak görüyorum. Ülkeyi bu sürece taşıyanların siyaseten veballerine ortak olmadım.
Allah'ım beni bu günahtan koruduğun için şükürler olsun sana.

Terörist başı Apo'yu ülkemiz siyasetinde bir "İnisiyatif" haline getiren "Cumhur İttifakı"nın şahsında Devlet dir.

Her defasında siyasi konjonktür gereği Apo'yu kullanarak devleti aciz duruma düşürmek utanç vericidir. Yine benzer şeyler oluyor. Apo'dan mektup getirenler, mektup götürenler gelen mektup veya gelecek mektup. Bu adam her defasında Türk siyasetinde bu kadar etkin olacaksa sokun meclise, ekleyin Cumhur ittifakınıza daha rahat çalışın öyle değil mi(!)

Apo rica ediyor, devlet izin veriyor ve bir akademisyen içeri girip kendisi ile röportaj yapıyor sonra dışarı çıkıp APO'nun fikir ve düşüncelerine millilik atfederek açıklama yapıyor. Bunun tam da böyle olduğuna inanalım mı şimdi. Daha önce cumhur ittifakının bir diğer kanadı Balgat mukimi APO'nun avukatları ile görüşebileceğini söylemişti.

Yaşanan bütün bunlar Cumhur ittifakının içine sürüklendiği çaresizliğin neden olduğu saçmalıklardır. Öcalan'ın mektubu; cumhur ittifakını düştüğü derinlikten yukarıya çekmek için atılan bir iptir.

Beylikdüzünde ''Makaryos Heykeli''

Beylikdüzünde; "Makaryos Heykeli" denilerek taşıdığı anlamın çok dışında mana yüklenerek lanse edilip, siyasi emellerine alet etmek isteyen; sanattan ve sanatçı psikolojisinden bihaber; akıllarının değil, edindikleri bir efendinin yarattıkları algılarının peşinden gidenler ne anlar heykel üzerinde anlatılmış olan kompozisyondan.

O heykel; "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti"nin ilanı sürecine kadar yaşanmış gerçekleri anlatıyor. Kazanılmış zaferler ile o zaferlerin başta Rauf Denktaş olmak üzere diğer kahramanları anlatılmıştır. Kaide üzerindeki Makaryos ise bu kahramanların; aynı zamanda Makaryos ile sembolize edilmiş, zamanın "Haçlılarına" karşı verilmiş olan savaşı anlatmaktadır.

Heykelin yapımındaki niyetten "Rum hayranlığı" çıkarmak; okuyan, yazan, çizen ve düşünen her insan için hiç bir şekilde ciddiye alınacak tarafı yoktur ama kendi yandaşlarını yarattıkları algıların peşinden giden ahmaklar olarak gördükleri aşikar.

Kısa Kısa...

Meşhur Kabataş yalanını hatırlayalım lütfen. Hani, muktedir olanlar oylarını konsolide etmek için ne yapmışlardı. Üstleri çıplak, altları deri pantolonlu yetmiş erkeği, kucağında bebeği olan başörtülü bir kadının üzerine yalan haberle işetmişlerdi.

İmamoğlu kazanınca camilerin duvarlarına içki fırlatmak veya camiler karşısında içki masaları kurup, kadeh tokuşturma söylencesi bana yine o meşhur Kabataş yalanını hatırlattı. Yaparlar mı; yaparlar arkadaş. Fetö ile yatıp kalkanların onlardan almış oldukları mikrobik bir hastalık.

...

Meral Akşener ve "Cesurlar Hareketi" gizli kapaklı karanlık odalarda alınan kararlarla adeta "Mal benim değil mi" keyfiyeti ile peşin satışa çıkarılan "Ülkücü irade"ye sahip çıkarak, tarihi bir misyonu üstlenmenin gereğini yapmıştır.

...

İmralı'da oluşan hortum, adaya atılmış mitili havalandırarak Ankara semalarında bir süre dolaştıktan sonra Balgat'da bir binanın çatısına takılıp kaldı. Bina yetkilileri Ankara itfaiyesinden yardım istedi.

Mehmet Soral

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

EŞKİYA SELAMI
SEÇİMLER VE SONUÇLARI
 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin