BOZKURT VE KURBAĞALAR

Bir gün ormanda nasıl olmuşsa bir bozkurt düşmüş yaralı inliyor.

O sırada kaplumbağanın biri yanına gelmiş;"Ne oldu bozkurt kardeş niçin inliyorsun?" demiş . Bozkurt "Yaralandım da" cevabını verince. Bay kaplumbağa ne dese beğenirsiniz "vah vah çok üzüldüm geçmiş olsun. Acaba kimin marifeti yoksa sabahleyin bizim çocuklar avlanmaya çıkmışlardı sakın onlar yapmış olmasın söyle bana cezalarını vereyim" Yaralı bozkurt söyle biri dönmüş kaplumbağaya acı acı bakmış ve arkadaş demiş" bu yara beni öldürmez ama senin çalımın var ya işte öldürür.."

Bazılarının öyle gösterişi var ki zannedersin ki her şey ondan sorulur her şeyi sadece o bilir.

Bizim çocuklar da bir zamanlar Bozkurttu. Kimi düştü zindanlara kimi düştü kara toprağa kimi idam sehpalarında ölümle eğlendi…

Tabutluklara sığmayan bu kutlu sevda politik çıkarlar uğruna harflere sığdırılmaya çalışılıyor, bu kutlu dava klişe üç beş slogana hapsedilir hale getiriliyor.

Bu gün Türk'ün kutsal ordusu ülkücü hareket dağılma sürecini yaşıyor. Her kafadan bir ses her reisten (!) farklı bir slogan. İçi boş reislik başkanlık makamları liyakatsiz kişiler tarafından işgal edildi. İşte o gün kurbağalar gelip gülmeye başladı…

Peki kurbağaların bozkurta karşı yaptığı bu çalımdan nasıl kurtuluruz ?

Bence uzun bir süre bu konuyu tartışmak zorundayız. Sorumluluk alması gerekenler bir an önce meydana çıkmalı ve yeniden diriliş hareketi bir an önce başlatılmalı. Politik yapılardan uzak durulmalıdır. İşin içine oy kaygısı girdiği zaman ülkücü şuur kayboluyor. Siyasi partiler için önemli olan oy almaktır öncelik. Halbuki ülkücülerin mücadelesi devlet yönetmektir. Efendim siyaset olmazsa bu nasıl başarılacak? Yolu kadrosu çizgisi Türk milliyetçiliği olan bir yapı kurulana kadar bugünkü siyasi partilerden ülkücülere hayır yoktur.

Bu da gösteriyor ki ülkücülerin mücadelesi için doğru adres bulunmalı. Çizgisini kaybetmiş renksiz yapılarla ülkücüler ne devlet yönetimine talip olur ne de kadrolaşmaya…

Kavgamız sevdamız yolumuz MİLLİYETÇİ TÜRKİYE ise çizgimiz de bu paralelde olmalı ki başarı gelsin. Hamasetten uzak ( gerçi bizim cenah hamasete bayılır ama) günün şartlarına uyacak bir yapılanma zaruridir. Sivil katılımcı bir anlayışla yeni bir çağ…

Yoksa;

"Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
itler bile gülecek kimsesizliğimize" derken Atsız Hoca kim bilir bu günleri görse ne derdi?

Artık itler değil kurbağalar bile gülüyor kimsesizliğimize ve çaresizliğimize..

Uyanın ey vatanın asli sahipleri.

Doğan Ay

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

SWAP KISITLAMALARI, BİR İŞE YARAR MI?
GARANTİLİ GEÇİRİŞ...

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin