EŞ KARA ÇARŞAFLI SEKRETER MİNİ ETEKLİ

Evinde Eşi Çarşaflı İş Yerinde Sekreteri mini Etekli Yeni bir Sosyal Sınıf

12 Eylül öncesi ülkücüler inandıkları bir davanın kavgasını verdiler; şehit oldular, gazi oldular. Nihayetinde "Hareket"e mensup ülkücülerin neredeyse tamamı mağdur oldular.

Ülkücülerin sükunet sağladıkları okullarda ne ete ne de boka konmadan okuyup, tahsillerini tamamlamakla meşgul olan yeşil komünistlere güvenli bu huzur ortamını sağlayan Türk milliyetçileri ise Mamak zindanlarında işkence gördüler. Tarih yine tekerrür ediyor; Türk milliyetçilerinin omuz vermesi ile onlar iktidar bizler ise......?

Ya sonra; hapisten çıkan işsiz güçsüz ülkücülere hiç kimse sahip çıkmak istemedi. Sözde sahip çıkmak adına; bu delikanlı, yiğit insanların vefa duygusundan, gözü pek oluşlarından faydalanmak isteyen şerefsiz sermaye baronları; mağduriyetlerini fırsat bilip insanları kullanmaya kalktılar; sermayelerinin güvenliğine bekçi yaptılar. Maalesef az da olsa; bu girdaba düşenler bir başka suistimale, ülkücü mafya denen yapılanmaya neden oldular.

Uzun yıllar bu yapılanma üzerinden koskoca hareket zan altına alınıp, yargılandı. İşin tuhaf tarafı bu haksız ithamları kurumsal kimliğimiz MHP üzerine boca edenlere; bunun sosyolojik nedenlerini izah etmek varken aksine kabullenmişlik duygusuyla "Ülkücü mafya" ile mücadele bahanesi ile teşkilatları hep budayarak buradan kendilerine kahramanlık ihdas ettiler.

12 Eylül 1980 sonrasından günümüze abad olanlar yine aynı zümre; yeşil komünistler ile onların metresleri liberaller ve onların çocukları.

Bunlar öyle bir güruh olup, öyle bir düzen kurdular ki; evlerinde eşleri kara çarşaflı, iş yerlerinde sekreterleri mini etekliydi. Ülkücü mafyaya kafayı takıp, partiyi sürekli budayanlar böyle bir sınıfın zuhur etmesi, yetmeyip yaşaması için Türk milliyetçiliği kurumsal kimliğini hizmetlerine amade ettiler.

Bugün yine Devlet Bahçeli ve avenesi 1980 öncesine benzer sürecin bir başka versiyonunun öncülüğünü yapıyorlar. Türk milliyetçileri; yine Devlet Bahçeli marifeti ile o yeşil komünistler ve onların çocuklarının muktedir olmaları için devreye sokuldular. İstedikleri gibi hükumet etmeleri, muktedir olmaları ve omuzlarda taşınmasına devam ediliyor.

Nasıl bir kara bahtımız varmış; külfete varız, nimete hayır. Ölüme koşa koşa giden "Özel Hareket" dışında nerede varız. Kaç tane ülkücü bakan, kaç tane ülkücü Cumhurbaşkanı yardımcısı, kaç tane ülkücü vali, emniyet müdürü, rektör, dekan kamu yönetim kurulu üyeliği...var; söyler misiniz.

Ve, bizler; özgür düşünen demokrat Türk milliyetçileri olarak İYİ PARTİ; o, şu bu... her ne adla olursa olsun; bu kara talihimize İtiraz adına yaptığımız arayışlar yüzünden; kıytırık, daima kullanımlık olup, hep aldatılmaya teşne sünepe siyasal İslamcılara yaranmak adına yine kendi ülküdaşlarımız tarafından olmadık aşağılamalara maruz kalıyoruz. İllaki o helalleşme günü gelecektir. Allah (C.C) her şeye şahittir.

İYİ PARTİ taban heyecanını kaybediyor, Peki Önlemi nedir?

İYİ PARTİ'de tabanı diri ve heyecanlı tutacak, buradan da büyümesini sağlayacak olan en önemli argüman; AKP ve tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemine; daima, her vesile ile her yerde ve her zaman karşıtlığını dile getirmesidir.

Dolayısıyla, İYİ PARTİ olarak demokratik olgunluk adına Cumhur ittifakına karşı gösterilebilecek en ufak bir yumuşama, işbirliği tabanda doğrudan zafiyet ve aldatılmışlık olarak algılanacaktır.

Çok gariptir ki; İYİ PARTİ en ideal ekonomik çözümü dile getirip, sunsa taban nezdinde herhangi bir heyecan uyandırmaz ama mevzunun ne olduğunu dahi sorgulamadan "Meral Akşener Erdoğan ile görüşecek" gibi bir habere şiddetle tepki gösterip, kabul etmeyeceklerdir. Tabana dair gözlemim budur.

Çünkü insanlar İYİ PARTİ'yi; Erdoğan ve AKP karşıtlığının birikimi olan adeta taşınamaz hale gelen öfkelerinin dindirilip sonra da rehabilite edildikleri yer olarak gördüler, omuz verdiler, aidiyet duydular.

Efendim denilebilir ki; "Ülke menfaati için zorunluluk halinde işbirliği yapılabilir, ne var bunda". Mümkün değil, tahammülsüzlük had safhada. Taban psikolojisinde; ülke menfaati gibi bir mazereti ön plana çıkaracak kadar kurumsal bir aidiyet duygusu oluşmadı. Kurumsal aidiyetin oluşması ve taban nezdinde tutması için partinin kuruluş gerekçeleri ile yüzde yüz uyumlu bir siyasetin yürütülmesi tabanın en büyük ortak arzusudur.

Bu anlattığım normal bir hali mi; elbette hayır. Ama nedenini düşünmesi gerekenler müsebbibi olanlardır.
Mehmet Soral

soralmehmet{a}gmail.com

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

HANGİ YAŞ?
Seni Sevdim Ben

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin