AYYAŞ

Bugün 10 Kasım 2017...

O büyük "ayyaş"'ın vefâtının 79. Sene-i devriyesi...
Tam 79 yıl evvel, tamda bugün, bizim uyanmakta zorluk çektiğimiz saatte, uğurladık onu sonsuzluk alemine...
Hem de ayyaş gönderdik, birde üstüne "Allah günahlarını affetsin" deme hadsizliğinde bulunarak!
Yahu ayyaş emmi sen ne büyük bir adammışsın be,
Sen ne kudretli ne cengavermişsin, bunu bir kez daha anladık.
Yok yok, sakın ha! Mütevâzilik sırası değil şimdi,
Aklıma 31 Mart vakâsı geliyor, yıl 1909, Nisan 13...
İkinci Meşruiyetin ilânından sonra İstanbul'da oluşan yönetime karşı çok büyük bir ayaklanma, tam 13 gün sürmüştü. İlk başta askerî bir kalkışma gibi gözüken ayaklanma, din-ci kesimlerin bir araya gelmesiyle daha da güçlenmişti. Sen yine oradaydın ve Orgenaral İzzetin Paşa ile beraber cenk ettin, 7 gün boyunca İstanbulu kuşatanlara, şöyle silleli bir tokat atmıştın...
Sonra 15 Ocak 1911, hava puslu ve zemheri, Arnavutluk İsyânı geliyor aklıma...
Harbiye Nazırı Mahmud Şevketle beraber 1 ayda def ettin namussuzları.
Kadere bak kadere....
Aradan çok geçmeden, 29 Eylül 1911'de Trablusgarp dediler sana!
İtalyanlar pek kudurmuş, ne Adriyatik Denizi, ne Ege Adaları(Adalar Denizi), ne Çanakkale Boğazı ve ne de Kızıldeniz kalmıştı, hercümerç olmayan...
Kader dedim ya, aynı anda Birinci Balkan Savaşı başladı,
Türk'ün ümüğünü sıkmak için!
Tabî Osmanlı mağlup, Trablusgarp, Fizan ve Sirenayka bölgeleri düştü.
Hemen ardından, bağrından kopartılmış toprakları birleştirip adına Libya dediler, nur topu gibi diyeceğim ama, Tanrı esirgeye...
İtalyan eşkiyâlar fırsattan istifâde Rodos ve Oniki adayı kuşattılar hemen
Ama kurt yaralanmıştı bir kere, ona ancak ölüm dur diyebilirdi...
Atsız diyor ya, "gerçi bugün eskisiden daha çok diksin fakat yine biz Osmanlı, sen venediksin!"
Ha işte o hesap...
Ama kaderin cilvesi işte, Osmanlı şartları kabul etmek zorunda kaldı, savaştan çekildi
Sen sâde bir binbaşıydın, sanki dünyanın tüm suları gözlerine dizilmiş, yine geleceğiz der gibi bakıyordun.

Zaten Tobruk Mubarabesiyle bunu gösterdin, için kan ağlıyordu.
Çok geçmedi, garbın kirli ayakları, çiğnemekte pek kararlıydı Türk'ün yurdunu...
İkinci Balkan Savaşı başladı, tam dört kuduz köpek, salyalarını akıtarak,
Balkan ve Trakya topraklarını elinden almıştı, önüne perşömen bir Londra
Antlaşması koyarak!
Bu kuduz köpeklerin fıtratları vukû buldu, paylaşamadılar topraklarımızı...
Sen Istanbuldaydın, vardın gittin Geliboluya,
Hani Âkif diyordu ya;
"...Çünkü bugün hak sahibi,
Bir kişidir: hakkımı vermem diyen..."
İşte sen o "bir kişiydin!"
Birinci Balkan Savaşında kaybettiğimiz toprakların, bir kısmını hakkımdır deyip geri aldın
Sofya ateşeliğine atadılar seni...
Yorgun, yaralı ama bir o kadarda kinliydin.
Çünkü Çingiz'in kanı vardı sende, hatıratı beynini sarmış, "sakın eğilme çocuk" diyordu sana...
18 Mart 1915'i gösteriyordu tâkvim, Çanakkale zulmetle sınanacaktı...
Moskof köpeklerinin çığlına, kan kokusu almış ingiliz ve fransız çeteleri yetişti,
Ama Çanakkale Boğazında güreşmek, o Anadolunun kahraman Türk evlâtlarıyla döğüşmek öyle her yiğidin harcı değildi, parçaladılar boğazın yutağında onları...
Engin Denizlerimizde ağır kayıplar veren bu çeteler, Geliboluya asker çıkararak Osmanlıya karadan saldırmak istiyorlardı.
Sen, yarası daha kabuk bağlamamış bir bozkurt edâsıyla, "geldikleri gibi giderler!" diyerek, haykırdın Türk'ün gücünü, dağlara,
Öyle de olmuşu zaten, yarımadanın etrafında dolaşan rüzgar kan kokuyordu buram buram,
20 Aralıkta Arıburnu ve Anafartalardan tekmelenerek kovulmuştu kâtil düşman...
Sana Âlbay dediler, halbuki sen yırtıcı bir er gibi davranıyordun! Kürşadın ruhu, tenine yapışmıştı...
Dinlenmek yok, yatmak, hayıflanmak yok ayyaş efendi, öfkeni kitaplarda dizginliyor, topraklarımızın son hasat tütünüyle sabrını demliyor belki bir kaç duble arslan sütüyle uykunu bekliyordun...
Yorganın gök, yatağın toprak, pusulan yıldızlarla cilveleşen ayçaydı.
Çok geçmedi aradan, Doğu cephesiydi vakit,
11 Mart 1916, Diyarbakır, Muş ve Bitlis Cephesinde Ruslar ve Ruslar ile birleşen Ermenilerle savaşmaya gittin.
8 Ağustos 1916 tarihinde Bitlisten, 14 Mayıs 1917 tarihinde Muştan kovaladın ırz düşmanlarını,
Ruslar, inleyerek kaçtılar Kafkas Cephesinden,
Sana Tuğgeneral demişlerdi bu kez, ama sen hâlâ yırtıcı, hâlâ Kürşad...
1914 senesini hatırlıyor musun? Süveyş Kanalını.tamamen ele geçiren İngilizler, Gazzeye saldırmışlardı, ama vefâlı Türk yetişmişti hemen imdâdına Gazzenin, orada da yırtık çarıklarıyla ezmişlerdi melûn kafasını ingilizin!
Tabî ingiliz bu, batmayan güneş, sen gelene kadar Tanrı bile yenemez zannediyorlardı, dururmu?
Kurt dağdan indi mi, köyün bütün itleri bir olurdu, oldu...
Ingilizler takviye güçleriyle, Filistin Cephesini basmışlardı, durmaksızın.
Sen 7. Ordu komutanıydın ama, düşman içeridendr zaptetmeye çalışıyordu seni,
Yıldırım Ordular komutanı Falkenhayn ile anlaşamadın, özgürlüğünü peşkeş çekemezdin, istifâ ettin. 24 Ekim 1917 tarihinde İngilizler, 138.000 askerle târumâr etmiş, ele geçirmişti Birusseba ve Gazzeyi. Sen yoktun, ama sanki orada yiten her can gibi binlerce kez ölüyordun...
1918'e kadar dayanabildin, istifâ ettiğin 7. Orduya geri dönerek İngilizlere karşı pusat çektin...
Ama bu kez düşman aynı bir sinek gibi, kan emerek güçlenmişti, asker sayısı 460.000lere yükselmişti.
Bu kez yalnız da değillerdi, bin yıllık din kardeşlerimiz, dindaşlarımız olan Araplar, çete kurarak katıldılar İngiliz saflarına...
Ama sen çelikten irâdenle, göğsünü siper etmiş, atalar yurdunu çiğnemekte olan gevurları durdurmayı başarmıştın.
31 Ekim 1918...
Mondros Mütarekesi sonrası, Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına atadılar seni.
Yıl 1919...
Kurtuluş Muharebesi başlıyor,
Sen Bandırma Vapuruyla Samsun'a, "Ya İstiklâl Ya Ölüm" diyerek çıkıyordun. Vapur bile yanıyordu, ahvâlin ateşinde...
31 Mart 1921'e kadar sürmüştü bu hayasızca akın. Dünya tarihi bu denli kanlı çarpışmaya şahit olmamıştı.
Sen, "milletin makus tâlihini yenen bir savaş olmuştur" diyerek, egemenliğin milletin elinde olduğunu ve olacağını haykırmıştın.
Ancak, hâlâ hürriyetin yakasına yapışmış kan emici çeteler mevcuttu.
20 Ekim 1921... Sakarya Mubarebesi...
Sen 18 Temmuzda gelmiştin buraya, ileri görüşlülüğün sayesinde muhafaza etmiştik yurdu boydan boya...
Ismet Paşa yenilgilerin ardından çadırda seni görünce; "herşey bitti" demişti. Bütün ümidini kaybetmişti. Sen gülümseyerek, "deja kazandın" yani "şimdiden kazandın" demiştin.
İsmet Paşa "şu kadar adam kaçtı, şu kadar mühimmat var" vs.. derken sen araya girip,
"Orduyu Sakaryanın gerisine çek" demiştin. Bu, orduyu en az 100 km geriye çek demekti, İsmet Paşa'nın "peki" demekten başka çaresi yoktu. Telaşla, Eskişehir ile Ankara arasını işaret ederek sana, "buraları ne yapacağız, milleti burada nasıl bırakacağız" diyordu.
Sen bunun üzerine hiddetlenerek ve ayağa kalkarak, "orduyu çekmediğimizi farz edelim, ne yapacağız? Yapacak hiçbir şeyimiz yok! Bak İsmet, sen oraya çekilirsen Papulas (Yunan Ordusu Komutanı) ne yapacak? Seni tâkip edecek, yani bizim vatanımızın içine girecek. Yani ikmâl hatları uzayacak. (Anadoluda yol yok) Halbuki ben, memleketimin içine çekiliyorum. Bırak gelsinler, onları vatanım harim-i ismetinde boğacağım" demiştin...
Nitekim, ordu Sakaryanın gerisine çekilmişti.
Resmen Kuzey-Güney olan cephe, Doğu-Batı hattına dönüyordu...
Bir birlik şiddetli taaruz altında geri çekilirken, onun yanındaki birlik daha az çekiliyor, onun yanındakiyse daha çok çekiliyordu.
Hatlarda düzensiz bir geri çekilme vardı...
Sen;
"Biz hattı ( bir çizgi) değil, vatanı müdafaa ediyoruz. Dolayısıyla her birlik müdafaasını kurabileceği yere kadar çekilsin, daha fazla gitmesin. Sathı ( yüzeyi) müdafaa edelim, bırakalım Yunanlılar aramızda dolaşsın." Diyordun...
Bu şekilde bir meydan muharebesi bu zamana kadar hiç görülmemişti, hiçbir kitapta yazmıyordu, kimse hamlenin manâsını anlayamamıştı...
Türk ordusu nihayet geri çekilmiyor, Papulasın sinirleri bozulmaya başlamıştı.
Papulas birşeylerin ters gittiğini anladı ve Sakaryanın gerisine çekilme emri verdi.
Ertesi gün Türk taaruzunu başlatmıştın, birden aleyhimizde bulunan tüm ahvâl lehimize sonuç vermeye başlıyordu. Papulas bunu görünce birliklerine Kütahya-Eskişehir hattına çekilmelerinin emrini vermişti...
Nihayetinde dâhi stratejin sayesinde Yunan Ordusu tamamiyle geri çekilmek zorunda kalmıştı. Yani vatanın mukaddes ocağında, ezilerek püskürtülmüştü.
400 sonra ilk kez meydan muharebesi kazanıyorduk.
Ve sen, hemen şu sözleri kurmuştun;
"Birincisi hat-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır ve ikincisi bu savaşta bir sürü insan kaybettik, karşı tarafta... Başarımızı eğer ekonomik bir zafer tâkip etmezse bu yıkımdan başka birşey değildir. Ne yapacağız bundan sonra ona bakmalıyız..."

Ey ayyaş emmi! Sen kimsin ya?
Bu sözler bu icrââtlar neyin nesi böyle, emsâli nerededir?
Ama sen, ne yaptın ki...
Olmasaydın da olurlardı öyle değil mi?
Hayatımda bu söze katıldığım kadar hiçbir söze bu denli katılmamıştım.
Evet olmasaydın olurlardı! Senin sayende hâlâ yoklar!

Binlerce evladını toprağa verdin, kanlı boğuşmalar ve sefillik...
Ama dinlenmek yok ayyaş efendi, ekonomik savaşlar bekliyor daha senj, nice zaferlere koşturman lazımdı...
Senin tarafindan düşünülen, kurulan ve uygulamaya geçirilen, kuruluşların, fabrikaların, işletmelerin sayısına ve hacmine değil Türkiye, dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir hükümet ulaşamadı. Üstelik bu icraatlar başladığında daha cumhuriyet ilân edilmemiş ve ilânından sonra da 1929-1932 yılları arasında dünya da "büyük buhran" adı verilen ekonomik kriz vardı. Bir yandan Türk cumhurunun daha yaraları sarılmadan yeni inkilâplara alışmaya çalışması, diğer yandan tüm bunlar yapılırken Osmanlının dış borçlarının, tek bir borç ve dış kredi kullanılmadan ödenmesi, en az harp meydanlarında gösterilen azmin, bu cephedede gösterilmesini gerektiriyordu. Ayyaş efendi, iş yine sana düşüyordu...

Bakalım, bu ekonomik zaferler nasıl tâkip etti;
1920 – Anadolu Ajansı.
1923 – Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu.
1923 – Türkiye Şeker fabrikaları.
1923 – Uşak Terakki Ziraat t.a.ş.
1924 – Gölcük Tersanesi.
1924 – Devlet Demiryolları.
1924 – TC Ziraat Bankası a.ş(ziraat bankası'nın şirketleşmesi)
1924 – Türkiye İş Bankası.
1924 –Türk Kadınlar Birliği.
1924 – Cumhurbaşkanlığı Orkestrası.
1924 – Türkiye Tütüncüler Bankası.
1924 – Anadolu Sigorta.
1924 Bursa Karacabey Harası.
1924 – Topkapı Sarayı Müzesi.
1924 – Cumhuriyet Gazetesi
1925 – Türk Hava Kurumu (Türk Tayyare Cemiyeti).
1925 – İstanbul Liman İşleri İnhisarı.
1925 – Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü.
1925 – İstanbul ve Trakya ďeker fabrikaları t.a.ş.
1925 – Gazi Orman Çiftliği.
1925 – Eskişehir Cer Atölyeleri.
1925 – Sanayi ve Mâadin bankası.
1925 – Adana Mensucat Fabrikası.
1925 – Adana ve Bergama Müzeleri.
1926 – Türk Telsiz Telefon Şirketi.
1926 – Eskişehir Uçak Bakım işletmesi.
1929 – Alpullu Şeker Fabrikası.
1926 – İstanbul'da inşaat demiri üreten ilk haddehane.
1926 – Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri.
1926 – Amasya, Sinop ve Tokat Müzeleri.
1926 – Kayseri Uçak ve Motor Fabrikası açıldı.
1926 – Bakırköy Çimento Fabrikası.
1926 – Uşak Şeker Fabrikası.
1926 – devlet istatistik enstitüsü.
1927 – Bünyan Dokuma Fabrikası.
1927 – demiryolları ve limanlar genel müdürlüğü.
1927 – Ankara – Kayseri demiryolu.
1927 – Emlak ve Eytam Bankası.
1927 – Samsun – Havza – Amasya demiryolları.
1927 – Bursa Dokumacılık Fabrikası.
1927 – Eskişehir Bankası.
1927 – Ankara Arkeoloji Müzesi ve Sivas Müzesi.
1927 – Köy Öğretmen Okulları.
1927 – izmir Müzesi.
1928 – Anadolu Demiryolu Şirketi yabancılardan satın alınması.
1928 – Ankara Çimento Fabrikası.
1928 – Ankara Numune Hastanesi.
1928 – Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü.
1928 – Türk Eğitim Derneği (TED).
1928 – istanbul Bomonti'de Türk Mensucat Fabrikası.
1928 – Amasya – Zile demiryolu.
1928 – Malatya Elektrik Santralı.
1928 – Kütahya – Tavşanlı demiryolu.
1928 – istanbul'da Üsküdar, Bağlarbaşı ve Kısıklı'da tramvay hatları tesisi.
1928 – Ankara Palas oteli.
1928 – Gaziantep Mensucat Fabrikası.
1929 – Mersin- Adana demiryolunun yabancılardan satın alınması.
1929 – Ayancık Kereste Fabrikası.
1929 – Trabzon Vizera Hidroelektrik Santralı.
1929 – Fatih-Edirnekapı tramvay hattı.
1929 – Anadolu-Bağdat, Mersin- Tarsus Demiryolları'nın yabancılardan satın alınması.
1929 – Haydarpaşa Limanı'nın yabancılardan satın alınması.
1929 – Kütahya- Emirler, Fevzipaşa-Gölbaşı demiryolları.
1929 – Paşabahçe Rakı ve ispirto Fabrikası.
1930 – Ankara – Sivas Demiryolu Hattı.
1930 – Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası.
1930 – Ankara Ziraat Enstitüsü.
1930 – Kayseri – Şarkışla demiryolu.
1930 – Ankara Etnografya Müzesi.
1931 – Bursa- Mudanya demiryolunun yabancılardan satın alınması.
1931 – Gölbaşı – Malatya demiryolu.
1931 – Bölge Sanat Okulları.
1931 – Tekel Genel Müdürlüğü.
1931 – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.
1931 – Türk Tarih Kurumu.
1932 – Devlet Sanayi Ofisi.
1932 – Samsun- Sivas demiryolu.
1932 – Diyarbakır Tekel Rakı Fabrikası.
1932 – izmir Rıhtım işletmesi'nin yabancılardan satın alınması.
1932 – Türkiye Sanayi Kredi Bankası.
1932 – Kütahya – Balıkesir demiryolu.
1932 – Ulukışla – Niğde demiryolu.
1932 – Halkevleri.
1932 – Türk Dil Kurumu.
1933 – Eskişehir Şeker Fabrikası
1933 - Sümerbank
1933 – Adana-Fevzipaşa demiryolu.
1933 – Ulukışla – Kayseri demiryolu.
1933 – iller Bankası.
1933 – istanbul Üniversitesi.
1933 – Zonguldak Yatırım Bankası
1933 – Kayseri Milli iktisat Bankası.
1933 – Samsun- Çarşamba demiryolu hattının yabancılardan satın alınması.
1933 – Halk Bankası.
1933 – Yüksek Ziraat Enstitüsü.
1934 – Bandırma- Menemen- Manisa demiryolunun yabancılardan satın alınması.
1934 – Keçiborlu Kükürt Fabrikası.
1934 – Turhal Şeker Fabrikası.
1934 – Isparta Gülyağı Fabrikası.
1934 – Basmane (izmir) – Afyon demiryolunun yabancılardan satın alınması.
1934 – Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikası.
1934 – bursa Süttozu Fabrikası.
1934 – Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası.
1935 – Aydın Demiryollarının yabancılardan satın alınması.
1935 – Amortisman Sandığı.
1935 – MTA Enstitüsü.
1935 – ETiBANK.
1935 – ETiMADEN.
1935 – Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.
1935 – Türkkuşu.
1935 – istanbul Rıhtım Şirketi'nin yabancılardan satın alınması.
1935 – Ankara troleybüs hattı.
1935 – Fevzipaşa – Ergani – Diyarbakır demiryolları.
1935 – Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası.
1935 – elektrik işleri etüt idaresi.
1935 – Zonguldak Türk Antrasit Fabrikası.
1935 – Afyon – Isparta demiryolu.
1935 – Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikası.
1935 – Ankara Mamak Gaz Maskesi Fabrikası.
1935 – Ayasofya müzesi.
1935 – Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi.
1936 – Ankara Çubuk Barajı.
1936 – Ankara Devlet Konservatuarı.
1936 – Edirne-Sirkeci Şark Demiryollarının yabancılardan satın alınması.
1936 – Haydarpaşa Numune Hastanesi.
1936 – Sümerbank Malatya iplik ve Bez Fabrikası.
1936 – izmit Kağıt ve Karton Fabrikası.
1936 – Elazığ Şark Kromları işletmesi.
1936 – izmir Enternasyonal Fuarı.
1936 – izmir Havagazı Şirketinin yabancılardan satın alınması.
1936 – istanbul Telefon Şirketinin yabancılardan satın alınması
1937 – Sümerbank Konya Ereğlisi Dokuma Fabrikası.
1937 – Kozlu Kömür işletmelerinin yabancılardan satın alınması.
1937 – Çatalağzı – Zonguldak demiryolu.
1937 – istanbul Resim Heykel Müzesi.
1937 – Ankara Bira Fabrikası.
1937 – Toprakkale – iskenderun demiryolunun yabancılardan satın alınması.
1937 – Ankara Motorlu Tayyarecilik Okulu.
1937 – Urfa Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği.
1937 – Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası.
1937 – Denizbank.
1937 – istanbul ve Trakya Demiryolları'nın yabancılardan satın alınması.
1937 – Diyarbakır – Cizre Demiryolu.
1937 – Yozgat Termo-Elektrik Santralı.
1938 – Gemlik Suni ipek Fabrikası.
1938 – izmir Telefon Şirketi'nin yabancılardan satın alınması.
1938 – Ankara Radyoevi.
1938 – Divriği Demir Madenleri.
1938 – Bursa Merinos Fabrikası.
1938 – Murgul Bakır işletmeleri'nin satın alınması.
1938 – Devlet Havayolları Genel Müdürlüğü.
1938 – Eskişehir ispirto Fabrikası.
1938 – istanbul Elektrik Şirketi'nin yabancılardan satın alınması.
1938 – Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO).
1938 – Sivas – Erzincan demiryolu.
1938 – Fiskobirlik.
Eğitim ve sanâtta lâzım tabî;
  • Ankara'da ''Musiki Muallim Mektebi ''kuruldu (1924).
  • ''Mızıka-i Hümayun''Ankara'ya taşınarak ''Riyaset -i Musiki heyeti ''adını aldı(1924)
  • İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
  • Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
  • Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
  • Ankara'da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)

Vay ayyaş vay...

Velhasıl ayyaş efendi, yaralı bir kurda ancak ölüm engel olabilirdi, demiştim.
Ama Mübariz'in mübarek nâşına, elleri kolları bağlı halde saatlerce işkence yapan korkak itler gibi, 79 yıl sonra bile hâlâ ödleri kopuyor senden...
Sen gittiğinden beridir, defâlarca cüret ettiler eserlerini yıkmaya, hala cüret ediyorlar .
Ölmekle yok olmayı birbirine karıştırıyorlar...
Ve bugün Türk milletine savaş açmış, senin adının geçtiği her yere saldıran alçak zümreler, korkularından senin gölgene sığınıyor.
Ama bilesin ki, hesap vakti yaklaşıyor...

Ruhun şad olsun Ulu Hakan, biz cumhuriyetin yılmaz bekçileri...
Müsterih ol, rahat uyu,
Cumhuriyet ilelebet padiyar kalacaktır!
Şükranla...


Anıl Kunt 
10 Kasım 2017

Telif Hakkı

© Anıl Kunt @ tahtaPod.com | Tüm hakları saklıdır.

×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

SEBEP: İ.MELİH BAŞgAN mıydı?
ZİNCİRLERİ KIRAN

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin