Burası köy yeri, burada kışlar
Kar ile boranla geçer Yusuf'um.
Kar erir, ardından ilkbahar başlar
Bitkiler yeşerir, açar Yusuf'um.
Her sene nadasa verdik toprağı
Ne varsa bahçede tükendi ATAM.
Solsa da bahçenin dalı, yaprağı
Tarımı kendine yetendi ATAM.
Memleketim şimdi ateşten bir gömlek.Hangi su tasını döksen üstüne boşa.Ne yen çıkıyor, ne kol kalıyor,Uzandığı her elin önü sonu boşa...Vicdanlarda kanayan bir yara ülke şimdi, Dağlamak istesen dağlayacak tuz boşa... Savrulur her bir genci dağa taşa,Gelmeyecek o yusuflar, ağlamak boşa...Her evi bir ayrı yangın yeri yıllardır,Kalbi kuruyan anaya teselli boşa...Sol yanı boş kalmış o gittiğ...
"1960'lı yıllarda Amerikalılar Türkiye'de eski halı ve kilim toplarlardı. Öyküde bir Amerikalı, yanında bir Türkle bu işi yapıyor. Bir köye geliyorlar. Çeşme başında bir köylü oturmuş, yanında da kör topal yaşlı bir eşek. Ama eşeğin üstünde bir kilim parçası var, değer biçilmez. Bu işin uzmanı Amerikalı çarpılıyor. Yanındaki tercümanla konuşuyorlar. "Bu köylü kurnazdır, kilime talip olur...
Sabahlari öfkelan kurilduğu masada
Dedi ki bobasina 'huzur mi var yasada?'
Anasi bir taraftan 'ula etma' desa da
Ellerini duvara sürdi sürdi bağurdi.
Bizim köyün muhtarı Cafer bir garip adam vesselam. Köyün bin derdi olur Cafer'in ise bir... O da bizim derdimiz değildir. En yaralı zamanınızda merhem diye gidersiniz yanına, dökersiniz içinizi, size öyle bir cevap verir ki hepten yalnız hissedersiniz kendinizi. Anlatayım size Cafer ile yaşadıklarımızı: Okuyun, düşünün haklı mıyım haksız mıyım siz karar verin! Yaram derindi. Gidenlerin ...
Çektim, çektim amma çilen bitmedi
Canımdan bezdirdin bıktırdın zalım
Dua ettim sesim göğe yetmedi
Beş vakit dişimi sıktırdın zalım