Sen gerçek sevda nedir bilir misin efendi,
Sevda berrak bir sudur, asla kaldırmaz fendi,
O suyun pınarını korur iken tükendi,
Şu koca ömrüm ama yine de vazgeçmedim.
Bak dumanlar çökmüş sizin illere,
Sisin ardı görülmüyor Mihrinaz,
Hasretin dönüştü coşkun sellere,
Önü sıra durulmuyor Mihrinaz.
Haber yaptı muhabir, hayatımı dinledi
"Talihsiz adam" diye, ana habere çıktı.
Yazıya dök bunları, roman yapalım dedi,
Karaladım üç satır, adım şaire çıktı.
Bir vahanın ortasındayım düşümde,
Yeşil dallardan sarkan, güzel, kırmızı bir elma,
Elimi uzatsam, tutacağım kadar yakın,
Şeytan diyor al, melek diyor alma,
Alma onu alma sakın!
Ey! Erişilmez dağların, baharda açan çiçeği,
Ateşle su gibiydik biz, buydu hayatın gerçeği.
Yine de senin peşinden tepeler, ovalar aştım,
Çetin yolların sonunda, hep sensizliğe ulaştım.
Turnam! Yol nereye, yoksa yare mi?
Halimi sorarsa "eksikmiş" dersin.
Anlatma! Bilmesin sakın yaremi,
Sol yanı birazcık çizikmiş dersin.
Tezden beklemesin beni yar emi!
Zaptiyeden yolu kesikmiş dersin.
Gönlümden geçenler bir an dillense,
Yanağın al olur utangaçlıktan.
Kor alev yüreğim sönse, küllense,
Zafiyet geçirir ruhum açlıktan.
İstanbul seçimlerine az bir süre kala propaganda yarışı da hızlandı. Görsel ve basılı medyayı takip etmediğim için bu propaganda süreçlerinden arınmış, sakin bir dönem geçirsem de sosyal medyada Yıldırım - İmamoğlu çekişmesi son sürat devam ediyor sanırım. Kim kazanır bilemem ama kimin kazandığından bağımsız olarak şunu söyleyebilirim ki; Beklediğiniz o temiz, şeffaf, adam kayırma- torpi...
Ben kalbime seni gömdüm bir kere,
Ölüler hiç dirilir mi sevdiğim?
Bu değişmez kanun; aynı nehire,
İki kere girilir mi sevdiğim?