MUHALİFLERE DE MUHALİFİZ!

Elimizde bir partimiz var...

Hataları var mı, evet var.

Mensubu olduğumuz partiye muhalefet etmemizin başlıca 2 önemli nedeni vardı;

  1. 14 yıllık bölücü, fitneci, hain bir iktidara, elinde sıkı gerekçeleri olmasına rağmen muhalefet yap[a]maması,
  2. Kendinden olanlara karşı yapmış olduğu haksız uygulamalardı...


Muhalefet son bir haftaya kadar ciddi bir rüzgar almıştı aslında arkasına fakat bu süreç devam ederken konunun içine fiziksel olarak dahil olmayan bir kısım insanlar muhaliflere de çemberi genişletme konusunda sürekli çağrılar yaptı. Onlar daha Tüzük kurultayında bile ''önce ben'' diyerek taraftarlık yapmaya başlayınca kafalarda soru işaretleri oluşmaya başladı. Aylardır sosyal medya hesabımda sadece bunu dile getirdim.. Muhalefet de 2'ye ayrılır...


Devamını Oku

KABALAŞTIK, KÜSTÜRÜLDÜK ve DAĞILDIK...

En zor olan insanın kendi kendisi hakkında hüküm vermesi, değerlendirmesi, kendisini karşısına alıp empati yapması.
Kendi kendisini değerlendiremeyen hiç bir birey, ait olduğu yere karşı da aynı duyguları ifade edemez. Onun, karşı konulmaz bir şekilde savunuculuğunu yapmaya devam eder. Görmez, duymaz, ikrar etmez...
Sanırım ''kol kırılır yen içinde kalır'' sözü daha çok bu durumlar için söylenmiş. Oysa %99'u Müslüman olduğu ''iddia'' edilen bu toplumun diline pelesenk olmuş Hz Ali [r.a]'ye ait olduğu bilinen bir cümlemiz daha var, ''haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır''
Ve yine sanıyorum ki ünlü bir şarkıcımızın da söylediği gibi aslında ''bir yanımız her duruma müsait'' ti...

Devamını Oku

BOŞ BIRAKTINIZ


Ermeni Soykırımı meselesi ile ilgili bir kaç gündür Türk basınının aslında nasıl mankurtlaştırıldığını düşündüm. 

Bundan 15 sene önce Türk televizyonlarında dış politika ile ilgili analizler yapılır, olası Avrupa Parlementosunda yaşanacak krizler üzerine değerlendirmeler olur ve bu nedenle Türk kamuoyu oluşturularak gelebilecek entrikalara karşı tedbirler alınır, konsolosluklar, elçilikler v.s önlerinde gündeme dair açıklamalarla Millet, konu hakkında bilinçlendirilirdi.
BOŞ BIRAKTIK..

Az önce Öner Kılıç 'la görüştüm. Kazakistana çıktığı yoldan dönmüş. Heyecanı sesinde..Ben Ermeni meselesi ve Türk basınının eksikliklerini dile getirirken ''dur Hülya'' dedi..''Türk Filmleri festivalini başlattık. Kazaklar belki bize göre eksiklikleri olan Ankara Yazı'nı izlerken ağladılar ''neden geç kaldınız bu kadar, ne çileler çekmişsiniz. Biz de çok çektik' dediler. Şimdi ben bir daha ki festivale giderken ''hangi yapımcıları götüreceğimi düşünüyorum. 3-5, bu kadarız'' dedi..YİNE BOŞ BIRAKMIŞIZ..
Devamını Oku

BU BİR SOYKIRIM, ÖĞRENECEKSİNİZ!


Siyasi aktörlerin, dünya siyasetine yaşadıkları ülkelerde nasıl yön verdiğini, siyasetin içine "birazcık" burnumuzu soktuğumuzda anladık. Hayli geç oldu belki ama tevellüt biraz geçince geçmişe ve geleceğe dair anlatılacak birikimler artarken, yaşananlara başka pencereden bakıp, haklı bir milletin var olma savaşını belki şimdi zamanı geldiğinden tüm dünyaya haykırma zamanı geldi.

Dünyanın bir çok ülkesine, yüzyıl süren bir savaşın neticesinde çıktıkları sürgün yolunda binlerce Çerkes hayatlarını kaybetmiş, binlercesi de ulaşabildikleri kara topraklarında yaşam mücadelesi vermeye başlamış..
Bizler Türkiye Çerkesleriyiz..
Kısaca onlara "İstanbul Yolcuları" da diyorlar..

Biraz geç oldu dedik en başta.
20 yaşlarda yeni yeni sorgulamaya başlayıp, sığındığımız ülke siyasetine dair olup biten argümanları önümüze koyup, siyaseten "ne yapabiliriz" dediğimizde elimizde koca bir "HİÇ" vardı..
80'li yılların siyasetinde eline "orak, çekici" alarak sokaklara düşmüş Çerkesleri sorgulayıp, biraz olgunlaşmaya başladığınızda aynanın karşısına geçip "ben kimim" sorusunu sormaya başlarsınız..
Geçmişi unutmak değil, geleceğe yön vermek adına yola çıkanların önünde artık bir taş değil, siyaset denen koca bir yalan olduğunu öğrenirsiniz. Kim bilir belki de hiç bir şeyi öğrenmemek gerçekten en büyük özgürlüktür.
….
Türkiye Çerkesleri dendiğin de bir büyüğümden dinlediğim anıyı ilave etmek istiyorum buraya, zira çok hüzünlenmiştim.
Sürgünden yıllar sonra Kafkasya'dan Türkiye'ye Çerkes bir heyet gelir. Artık gidiş gelişler başlamış ancak Rusya Devleti Türkiye'ye izin verdiği yolcuların geri dönmeme ihtimaline karşı eş, çocukları ülkede bırakmak şartı ile izin vermekte.
Ankara'da bir Çerkes köyünde misafir edilirler. Çerkes Misafirperverliğini herkes bilir ki bu misafirlik daha başka. Yıllar sonra kanın kana vuslatı var..

Devamını Oku

YAZIKLAR OLSUN!

Bir salı sendromundan daha çıkmak üzereyim [inşaAllah].

Günlerdir yazılanları okuyorum, algılamaya çalışıyorum. Demek ki; bu zamana kadar söylenenler doğruydu.. Söylenenleri duymamazlığımız ''aptallığımızdan'' değil, ''umut'' edişimizdendir biline.

Dediler ki ''Devlet bey, bu partiden Ülkücüleri silkeledi, 

Dediler ki; ''Devlet bey, MHP'yi AKP'nin lokomotifi yaptı''Dediler ki; 

''Devlet bey MHP'yi asıl bölmek isteyen kişidir''

Dediler ki; ''Devlet bey iyi muhalefet yapsaydı AKP Milliyetçi oyları toplayamazdı''

Dediler, Dediler, Dediler,

Devamını Oku

19 MAYIS 1919 [ 2003- 2016 ]

Bir gece önce Emniyet'in "Işid'in Anırkabire düzenleyeceği saldırı ile" başladık güne…

Doğru yalan söyleseler inanacağımız bir durum da değil aslında eğer bir kaç gün önce ŞEHİTLERE rağmen yapılan MİLLİ DÜĞÜN olmasa. Keza 19 Mayıs'da Işid'li bir salağın hücre evinde kendi kendini patlatmasıyla günü bitirdik..

Kendini Müslüman diye adledenlerin intiharından bahsediyoruz.
İntihar, intihar!

Biz gayet iyiydik.
Valilik "yassah çıkamazsınız" deyince "iyi bari biz yola çıktık, Anıtkabir olmazsa Saraya geliyoruz" dedik..
"Bandırma vapuru yola çıkmış,
Toroslarda yörük ateşi yanmış,
Geliyoruz" dedik, vazgeçtiler!

Devamını Oku

PARDON, DİNDAR NESİL Mİ DEMİŞTİNİZ !

Kendimizi hastane acil kapısında bulduğumuz bir akşam, müşahade odasında 3 ayrı gencin intihar vak'asıyla karşılaşmıştım. Refekatçı bir genç, arkadaşını sürekli konuşturmaya çalışıyor "kaç tane içtin, kaç tane içtin?"
Önce bira içmiş kız çocuğu, arkasından bulduğu ilaçları da o güzel bedenine göndermiş. Dudaklarından çıkan 4 kelime "git başımdan uyuycam ben"
Hastane bahçesinde karar verdim o gün, sağa sola haber vereceğim, soracağım/sormalıyız "liseler de neler oluyor?"
Çevremde ki liselilerle konuşmaya başladım. Aile, eş, dost, eşraf..
Yetmedi, müdür yardımcısı, rehber öğretmenleri, sendika yöneticileri..
Bir şeyler oluyordu…
Aslında konuyu bir rehber öğretmeni özetledi. Şöyle diyordu DEVLETİMİN okulunun rehber öğretmeni. "Valla aslında yapacak fazla bir şey yok, burası DEVLET okulu ve DEVLET size diyor ki; 'paranız varsa' çocuklarınızı özel okula gönderin, yoksa bunlara katlanmak zorundasınız"
Şimdi; katlanmak zorunda olduklarımızı yazmadan önce; DEVLET derken dudaklarımdan dolu dolu çıkan [özellikle büyük harflerle yazdım], onun varlığına inandığım, Allah'dan sonra ondan daha büyük hiç bir şeyin beni koruyacağına inanmadığım DEVLET'imin küçük düşürüldüğüne mi, o DEVLET okulunda ki öğretmenin kendini bu kadar aşağılık görmesine mi yanayım bilemedim…
DEVLET diyorum DEVLET!

Devamını Oku

İKTİDARDA KALMA ÇABASI

Mevcut iktidarın geçmişte, Milli Görüş fikrinden dolayı şu anda her yaptığı icraatı bir kesim din adına uygulandığını düşünüyor. Kapitalist sistemin en büyük özelliği her türlü fikri para için kullanabilmesidir. AKP, 2002-2007 arası kapitalist sistemin Türkiye'de uygulayıcılığını yapmıştır. [Çıkardıkları kanunlar nazarında] 2007'den sonra nakdi yardımlar ve çıkarmış oldukları kanunlara b...

Devamını Oku

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin