Bir şey yapmalı ama ne?

14 Mayıs 2023 seçimleri Türkiye için hakikaten bir dönüm noktası oldu. Halkımızı yakından tanıma fırsatı bulduk. Politik görüş ve oy verme eğilimleri arasında onlarca tezatlığa başvurduğunu, sistemin de buna zorlamasıyla oy verme eylemi fikrini sandıkta temsil etmekten ziyade istemediğim kişinin kazanmaması üzerine döndü. Yani çorba oldu.

Türkiye demokratik hava solumayalı uzun yıllar oldu. 2002'de sadece iki partinin mecliste olması bu furyayı başlattı. Daha sonra 4 partiye çıksa da bir kere politik nefes tüm vatandaşlarımızı esir aldı. Muhalifler, milliyetçi / muhafazakar rüzgarının bittiğini düşünüyorlardı. Oysa okumayan, yazmayan, TV başında vakit geçiren ve sosyal medyada ya da çevresinin sohbetlerinde izlediği ve duyduğu shorts'larla kimin kazanmaması gerektiğine karar veren bir halk türedi. İşte demokrasinin öldüğünün en büyük kanıtı budur. Çünkü gerçek demokrasilerde fikirler temsil edilir ve iyi olan kazanır. Ama bizde güzel çamur atan kazanıyor artık.

Ben bile kendimi şu an otoriterlik karşıtı biri olarak tanımlıyorum. 31 yaşındayım ve bu zamana kadar gördüğüm tek şey bir parti devleti. Özellikle Anadolu'da artık partinin kudreti, partinin kurtarıcılığı çok arttı. Üstelik apolitikleşiyoruz diye düşündüğümüz çağda oldu. Bu ise gençlerimizi hem politikanın içine hem de politikadan uzak durmaya itiyor. Ama eninde sonunda % 87'lere varan en büyük katılılm oranlarından birine sahip olarak seçmen katkısı görüyoruz.

Peki ne yapmalı? Türkiye millyetçi sosla marine edilmiş bir otoriter devlet olmaya devam ederse gerçekten ne yapmalı?

Tek bir şey yapmalı. Muhalefet etmek için sandığı beklemeyecek. Sandık sonuçlarını umursamayacak. Toplumsal muhalefet bilinci aşılayacak. Hızla bütün muhalif partiler kadrolarını, teşkilatlarını değiştirip kaybedilen seçimin ertesi günü çalışmaya başlayacak. Çünkü muhalif çevre için sert bir rejim hortlamak üzere.

Buna öncülük edebilecek ilk parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Kuvvacı kimliğini ön plana çıkartarak içindeki birçok demokratik kliği kesip atmalı. Çünkü artık anlıyoruz ki Erdoğan bundan sonra aday olmasa bile onun seçmeni sorgusuz sualsiz onun işaret ettiği adaya oy verecek. Yani bir nevî el vereceği kişi bu sefer siyasî ilah olacak. O yüzden yeniden bir vatandaşlık bilinciyle beraber, öncelik olarak vatanını kurtarma bilinciyle hareket eden, kuvvacı bir halk partisine ihtiyacımız var. 

Kemal Kılıçdaroğlu bunun için çoktan bir adım attı. Lakin stratejik hatalar ve halk partisi örgütünün yavanlığı yüzüne belki de kazanabileceği bir seçimi kaybetmek üzere. Çünkü edindiği demokrat kimlik bir alternatif içermesine rağmen Hitler döneminden fırlamış gibi bir medyanın varlığı yüzüne kara çalınmadık yeri kalmadı. Sabırlı, entelektüel ve diplomatik tarafı bir devleti yönetecek kadar olmasına rağmen propaganda makinesinin hiç durmaması sebebiyle hak ettiği yerden çok uzakta bir konumda. Son dönemeçte Kemal Kılıçdarğlu bir " loser " olmasına rağmen büyük bir başarı hikayesi yazdı. Türkiye,  Sovyetlerin çakma versiyonuna benzeyen rejimden kurtulunca Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları çok daha fazla anlaşılacak.

Ben ona minnettarım. Lâkin Türkiye yeni dinamik aktörlere ve yeni bir siyasî ilaha ve kutsal lidere ihtiyaç duyuyor. Üstelik muhalifler bunu yapmalı. Aramızda toplaşıp tütsüleyeceğimiz yeni bir lider, yanlışı bile bize çok doğru gelen birini seçmeliyiz. 


×
Yayınımıza abone olun

Sayfamızda yayımlanan yazıları kaçırmamanız için yayınımıza abone olun.
Aboneliğinizi istediğiniz zaman sonlandırabilirsiniz.

TEK ADAM REJİMLERİ VE MİLLİYETÇİLİK
MİLLİYETÇİLİK...

İlgili İletiler

 

 Galeri

 Blog Takvimi

Lütfen takvim görünümü hazırlanırken bekleyin