By Sorana Deyin İsimsiz on Cuma, 29 Eylül 2023
Category: Tarih

Türkler Araplaştı mı?

Bu tartışma tahmin ediyorum ki Türkiye'de Türk milliyetçileri arasında en uzun soluklu tartışmalardan biridir. Türk Yurdu, Genç Kalemler gibi Osmanlı basınında yer alan Türkçü yayınların yazarlarının da bu tartışmayı kendi aralarında yapıyor olmaları ihtimalinin hiç düşük olmadığını, Cumhuriyet kurulduktan sonraki "Türk'ün dini nedir?" tartışmalarından anlıyoruz. Bu tartışmaların o zamanlar yeni başlamadığını, belli bir zemin oluştuktan sonra muayyen bir olgunluğa ulaşmasından anlıyoruz. 70li yıllara gelindiğinde bu tartışma daha da olgunlaşarak daha da kaliteli bir hal almıştı. Türkeş'in "Türklük bedenimizse İslamiyet ruhumuzdur." şiarı gibi edebi ve entelektüel kalitesi yüksek bir ifade, sağlam bir zemine sahip olmadan ortaya çıkamazdı. Sonrasında da Turan Yazgan'a ait olup Alparslan Türkeş'e ithaf edilen "Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız!" cümlesi bir süre için bu tartışmaya bir nokta koymuştu. Son yirmi yılda tarih disiplininin popularite kazanması ve Türkiye'de Sekülarizm'in yayılması ile bu tartışma yeniden gündeme geldi. Sığınmacı akını ve Arap turistlerin artması ile de Araplarla en yoğun tanışıklığımızı yaşıyoruz. Türklerin Araplaştığını iddia edenlerin üzerinde durduğu hususlar: dil ve kültür…

Öncelikle dilden başlayalım: Dilimiz Araplaştı mı?

Bu tartışmaya bunu iddia edenlerden şunu talep ederek başlamak istiyorum: Arapça veya başka bir dilden dilimize girmiş bir tane fiil göstersinler… Bunu yapmaya çalıştıklarında başaramayacaklarını anlayacaklar çünkü Türkçe'nin yapısından dolayı bunun gerçekleşmesi mümkün değil. İsimden fiil yapım ekleri veya yardımcı fiillerle oluşturulan fiiller dilimizde çokça vardır fakat yabancı bir dilden bir fiil kökü Türkçe'ye girmemiştir ve giremez.

Osmanlı'da resmî kurumların ve entelektüellerin kullandığı dilde Arapça kelimelerin ve bazı gramatik yapıların çokça bulunduğu su götürmez bir gerçektir fakat söylediğimiz gibi, bu dili resmî kurumlar ve entelektüel tabaka kullanmaktaydı ve bu kullandıkları dili kendileri bile anlamıyorlardı. Dilde devrim isteyen Türkçü aydınların mevcut resmî dile karşı en büyük sloganları da zaten buydu: devlet adamlarının bile anlamadığı dil… Dolayısıyla anlaşılmayan ve pratikte kullanılmayan bir dil, herhangi bir şeyin dönüşüm ürünü olamaz. Bu cümleme karşı birileri çıkıp "anlayan anlıyor kardeşim" diyebilir. Doğru anlayan anlıyor lakin üzerinde uzmanlaştıktan sonra anlıyor. Bir vergi memuru da bu dilin üzerinde uzmanlaşmak zorunda değildi ve uzmanlaşmadı da.

İttihad Terakki dönemine geldiğimizde bunun en büyük örneğini Harb Mecmuası'nda görüyoruz. Halka hitap etme amacıyla Enver Paşa tarafından çıkarılan bu yayın halk dilinde yazılmıştı ve bugün, o alfabeyi bilen birinin rahatlıkla okuyup anlayacağı bir dil. Fakat bu mecmuayı bir Arap okuduğunda hiçbir şey anlamayacaktır. O zaman buradan çıkaracağımız sonuç: Dilimiz Araplaşmadı.

Bu makalemizde "Türkler Araplaştı mı?" sorusuna kalemimiz yettiğince cevap vermeye çalıştık ve bunun yanında "Araplar Türkleşti mi?" sorusuna da kısmen cevap vermis olduk. Karşılıklı etkileşim ile ortaya çıkan kültürde hakim olan unsur Türk kültürüdür ve etkileşimin ürünü bize aittir. Uzun lafın kısası Türk kültürünün asimile olduğunu ifade etmek kültürümüzü hafife almaktır.


Sorana Deyin İsimsiz

Related Posts

Leave Comments