2 Kasım'ı, 3 Kasım'a bağlayan gece babamın başında vazife yapan hemşire hanım sabah 07:15'te beni arıyor. "Serhat bey, babanıza müdahale yapılıyor hastaneye gelseniz iyi olur."

Evden çıkarken, durumun vahametini eşimle paylaşıyorum. Annemin şüphelenmemesi için kızımı kreşe her zamanki gibi yollamasını, anneme bir şey söylememesini söylüyorum. Eşim vahim durumu biliyor, fakat anneme yansıtmamaya çalışıyor.

Hastanedeyim…

Yoğun bakımda 10 gecedir yatan babamın kalbi, artık daha fazla bu çileye dayanamıyor ve 3 Kasım 2020'de, saat 06:00 suları duruyor. Yaklaşık 45 dakika 2 doktor müdahale ediyor. Müdahaleler fayda etmiyor ve babam hepimize veda ederek, yalan dünyadan sonsuzluğun esas başlangıcına varıyor. Yani vefat ediyor.

Bu sırada vefattan habersiz bir şekilde gece konuştuğum kardeşim, gece durumun iyi olmadığına dair bilgi vermemin üstüne gelin bacımla beraber Polatlı'ya doğru Çankırı'dan yola çıkmış durumda.

Gelin bacımın yolda mesajla bilgi istemesi üzerine, ona vefat bilgisini veriyorum. Fakat o hastanenin önüne gelene kadar kardeşime söylemiyor…

Kardeşim hastanenin önüne varınca benim aracı görüyor. Gelin bacıma "abim sabah bu saatte pek gelmezdi, arabası burda?" deyince, gelin bacım babamızın vefat ettiğini söylüyor.

Ruhu şad olsun, babamın vefatı bizi ruhen perperişan ediyor. Çünkü, biz baba oğuldan öte arkadaş gibiydik. Bütün hatıralar gözümün önünden film şeridi gibi geçip gidiyor. Kabullenmesi zor!..

Vefat haberi üzerine kardeşimle hızlı bir istişare yapıyoruz. Covid19 salgını sebebiyle, cenaze kaldırma şartlarında bazı değişiklikler var.

Saat 12:00'de Polatlı Çarşı Camii önünden cenazemizi kaldırma kararı alıyoruz.

Kardeşim ve gelin bacımı eve anneme durumu söylemeleri için yollarken, ben de bir yandan cenaze işlemleri ile ilgileniyorum. Nasibimizde babamızı yıkamak ve kefene sarmak da varmış...

Anneme, babamın vefatını söylemek ne kadar zor ise; bir oğulun babasını yıkayıp kefenlemesi de bir o kadar zor.

Çok şükür ki, babamın tabutunu camiinin önündeki musalla taşına koyabildik. Çünkü, cenaze arabasını yan çevirip bu şekilde cenaze namazı kılındığı bilgisine sahibim.

Çok şükür ki, ceset torbasına değil de kefene sarabildik.

Ve çok şükür ki, istediğimiz yere yani Çankırı'daki aile kabristanımıza babamızı götürebildik. Orada da kefenle, kaidelere uygun bir şekilde türaba…

Ruhu şad, mekânı Uçmağ (Cennet) olsun. Babamızın bu apansız gidişi bizi ruhen darmaduman etti.

Tek kötü hatırası yok bizde. Ailemizin, sevenlerinin gönlünde daima güzel hatıralarla anılacak ve yaşayacak. Bize de; onun ardından dua etmek haricinde, onun adına o hayattaymış gibi hayırlı işler yapmak düşer.

Bir daha onu cismen göremeyecek olmak, onun sesini duyamayacak olmak, içinden çıkılamayacak bir konuyu danışamayacak olmak, gidişini kabullenmek çok zor.

Babasını erken yaşta kaybeden babam, şöyle demişti bana, büyükbabamın ardından:

"Sağ olsaydı da, şurda hiçbir şey yapmadan sedirin bir köşesinde otursaydı."

Ben de şimdi onun ardından aynı şeyi söylüyorum.

Sağ olsaydın da, şurda sedirin bir köşesinde hiçbir şey yapmadan sadece otursaydın baba.

Ötelerde buluşmak üzre babam. Ah babam ah, yaktın beni.

Kabullenmesi zor, gidişinden bu yana 1 ay oldu.

Serhat KAHRAMAN / 03.12.2020