By Yasin İzgi on Çarşamba, 08 Nisan 2020
Category: Tarih

KANAL HAREKATI VE SİNA CEPHESİ ÜZERİNE KISA BİR DENEME

1896 yılında tamamlanan ve 161 km. uzunluğu olan Süveyş Kanalı, Avrupa'yı Güney Asya ve Uzakdoğu'ya bağlayan en önemli ve en kestirme deniz yoluydu. Özellikle İngiltere 19. ve 20.yüzyılda Hindistan başta olmak üzere bu coğrafyadaki sömürgelerine Süveyş Kanalı üzerinden ulaşıyor ve bir taraftan da ticaret yollarını elinde tutmuş oluyordu. Bununla birlikte Cihan Harbi boyunca Anzak ve Hint askerlerinin Avrupa'ya sevkiyatı ve Batı Cephesi'ne ulaşan milyonlarca ton yiyecek, hammadde ve ihtiyaçların getirilmesi bu deniz yolu sayesinde yapılıyordu. 1881 yılından Cihan Harbi yıllarına kadar bölgeye yerleşen İngiltere aynı zamanda Mısır'ı bir sömürge eğitim kampı ve revir olarak kullanıyordu. 

Osmanlı Devleti'nin Cihan Harbi'ne Müttefik Devletler safında girmesini takiben Alman Genelkurmay Başkanı Von Moltke Enver Paşa'ya yazdığı bir mektubunda Osmanlı Devleti'nden bazı isteklerde bulunmuş; bu isteklerin başında ise Mısır'a sefer düzenlenmesi gelmiştir. Almanların bunu istemesindeki temel sebepler arasında İngiltere'nin yukarda saydığımız avantajlarını ortadan kaldırmak olduğu kadar Osmanlı Devleti eliyle İngiltere ve sömürge kuvvetlerini Kuzey Afrika'da tutarak Batı Cephesi'ndeki yükünü hafifletmek olduğu açıktır. Ayrıca Osmanlı hükümetinin de hilafetin en büyük etkiyi göstereceği yer olarak düşündüğü Mısır'ı geri alma niyeti bu bölgeye yapılacak bir büyük harekatın geleceğini göstermekteydi.

Tüm bu nedenler neticesinde Kanal Harekatı'nın uygulanması için Ağustos ayından itibaren hazırlıklara başlanmıştı. Harekatı 4.Ordu'ya bağlı 8.Kolordu düzenleyecekti. 4.Ordu'nun başına Cemal Paşa getirildi ve Cemal Paşa Aralık ayında Şam'a gelerek ordunun başına geçti. Birinci Kanal Harekatı bizzat Cemal Paşa tarafından komuta edilecek ve daha sonrası için düşünülen Sina Çölü'nü geçme işi, kurmay başkanı Von Kressenstein olan 8.Kolordu'ya verilecekti. 

HAREKAT ÖNCESİ İNGİLİZLER

Harekat öncesinde bölge İngiliz, Anzak ve Hint birlikleri tarafından korunuyordu. Kanala yerleştirilmiş olan Franszı ve İngiliz savaş gemileri de muhtemel bir saldırıya karşı bu birliklere topçu desteği vermek ve kanalı tutma vazifesindeydiler. İngilizler bu bölgeye yapılabilecek bir saldırıya karşı Süveyş Kanalı'nın batısında bulunan demiryollarına zırhlı trenler yerleştirmiş, bu sayede ordunun ihtiyaçlarını acilen karşılama amacı gütmüşlerdi. Tüm birliklerini kanal civarına konuşlandıran İngiliz Ordusu Sina Çölü'nü boşaltarak müdafaaya çekilmiş görünmekteydi. Zira çölde savunma yapma fikri ordunun Osmanlı birlikleri kadar doğa ile de mücadele etmesi anlamına geliyordu. Bunu iyi düşünen İngilizler çölü tıpkı bir kale gibi görmüş ve savunma hattını çölün gerisinde kurmuşlardı. Ağustos 1914'te Mısır'daki kuvvetlerin komutanı olan General Maxwell de "çöl bizim en büyük müttefikimizdir ve sonunda Türkleri mağlup edecektir." diyerek İngilizlerin bu düşüncesini birinci ağızdan dillendirmişti. Kanalda ihtiyatlar da dahil olmak üzere toplam 70.000 kişilik bir savunma birliği ve 9 adet büyük savaş gemisi ile savunma hattını oluşturan İngilizler harekat öncesi bölgenin konumunu da çok iyi okumuştu. Öyle ki önlerine aldıkları çöl ve savunmasını kurdukları kanal yüzünden İngiliz medyasında "biz mi kanalı savunuyoruz, kanal mı bizi?" şeklinde başlıklar görülmüştü. 

OSMANLI ORDUSU'NUN HAZIRLIKLARI

Kanala ulaşabilmek için ordunun öncelikle Sina Çölü'nü geçmesi gerekiyordu. Saldırı kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılaması maksadıyla Çöl Menzil Müfettişliği kuruldu. Bu müfettişlik Birüssebi'den İsmailiye'ye kadar uzatılacak bir ikmal hattı kurmakla görevlendirildi. Çölde askeri desteklemek imkansıza yakın olduğundan sefer birliklerindeki asker sayısı da asgari düzeyde tutulmaya çalışıldı. Türk ordusu, önde 8.Kolordu (13.000 kişi), arkada 10.Tümen (12.000) kişi olarak iki kademe halinde ilerleyecekti. 8.Kolordu'nun içerisinde 1500 kadar Arap milis ve 8 sahra topu bataryası da bulunmaktaydı. Aynı zamanda ikmallerin rahat taşınması için binlerce deve de kervana verilmişti.

BİRİNCİ KANAL HAREKATI

Birinci Kanal Harekatı 13 Ocak 1915 yılında 8.Kolordu'nun Bireüssebi'den hareket etmesiyle resmen başlatıldı. Türk ordusu aldığı önlemler ve ikmaller neticesinde Sina Çölü'nü kayıp vermeden geçerek 2/3 Şubat 1915 gecesi Tusum ve Serapyum arasındaki bölgeye mevzilendi. İngilizler, ordunun bu kadar erken kanala gelebileceğini tahmin etmemişlerdi fakat 22:00 sularında başlaması gereken saldırılar 02:00 civarına sarkınca durumdan haberdar olmuşlardır. Kanalın karşı kıyısına 25.Piyade Tümeni'ne bağlı hücumbotlarla geçmeye çalışan birlikler yoğun İngiliz ateşleri sonucunda batırıldı. Karşıya geçebilen iki piyade bölüğü ise sabaha karşı teslim olmak durumunda kaldı. Yoğun çatışmalar ve kanalın konumu sebebiyle gücünü yitirmeye başlayan Türk ordusu Cemal Paşa'nın emriyle geri çekilmeye başladı. Geri çekilme düzenli bir şekilde yapılmış ve Şubat ayının ortalarında 8.Kolordu Gazze'ye konuşlandı. Birinci Kanal Harekatı sonucunda Türk ordusu 52 subay ve 1358 asker şehit verirken; İngiliz ordusunun kaybı sadece 163 kişiydi. Bu başarısızlığın en önemli nedeni İngilizlerin en başta düşündüğü coğrafi nedenlerdi. Çöl şartlarından dolayı saldırının az sayıda birlikle denenmek zorunda kalması ve Süveyş Kanalı'nın yapısı başarıyı engelleyen en büyük faktördü. Zaferin gelmesinin tek şartı olan gece baskınının zamanında gerçekleşmeyişi Türk ordusu için şansın da yaver gitmediğini göstermişti.

İKİNCİ KANAL HAREKATI'NA GİDEN SÜREÇ ve ROMANİ SAVAŞI

Birinci harekattaki başarısızlık sonrası kanala ikinci kez saldırı düzenlemek isteyen Osmanlı ordusu hazırlıklarına aksama yapmadan başlamak istemiş fakat Çanakkale süreci bu hazırlıkların ertelenmesine sebep olmuştu. İngilizler de aynı sebepten ötürü Mısır'daki kuvvetlerini azaltmışlardı. İlk başarılarının ardından bu kez kanalı batı yakası yerine Sina içlerinden savunmak amacıyla doğu yönünden savunma hattı oluşturmaya başlamışlardı.

Cemal Paşa birinci harekatta orduya yük olan deve kervanlarını bir daha kullanmamak için Sille-Birüssebi arasında 165 km.lik bir demiryolu hattı yaptırdı. Bunula birlikte karayolları da ıslah edilmeye başlandı. Ancak Çanakkale Savaşları'nın uzaması sebebiyle bahar 1916'da yapılması planlanan ikinci harekat yaz aylarına ertelenmek zorunda kaldı. Fakat genel harekattan önce 1915'ten başlamak üzere Türk ordusu mayın ve sabotaj saldırıları ile İngilizleri zora sokmayı başarıyordu. Kanalı geçerek demiryolu, ikmal yolları, telsiz istasyonları ve su depolarını imha etmeyi başaran Türk birlikleri İngilizlerin hazırlık sürecine balta vurmayı başarmıştır. Bu süreçte Osmanlı-Alman genelkurmayı birlikte hareket etme noktasında daha büyük bir kararlılık göstermişlerdi. Nitekim ikinci harekat için oluşturulacak birliklerden birisi Birinci Paşa Kolu idi ki tamamen Alman birliklerden oluşuyordu. Türk-Alman-Avusturya-Macaristan karma kuvvetine de Birinci Sefer Kolu adı verilmişti. Sefer Kuvvetlerinin başına ise Alman general Kress getirildi. 

Kress komutasındaki kuvvetlerin ilk saldırısı baskın şeklinde gerçekleşecekti. 23 Nisan 1916'da 2400 kişilik birlik Ugratina üzerinden Katya'ya doğru saldırıya geçti ve İngilizler 15 subay ve 187 askerini zayiat verdi. Katya'da da fazla dayanamayarak Türk ordusuna teslim olmuşlardı. 600 kişiden oluşan Sol Kol birlikleri ise aynı tarzla Düveydar'a saldırdı. Ancak takviye İngiliz birlikleri sebebiyle bu saldırı amacına ulaşamadı. Bu baskınlarda Kress'e göre Türk kayıpları 115 kişi iken İngilizler 57 subay ve 563 askerini kaybetmişti. Sefer sonunda İngiliz demiryolu ilerlemesi kısa süreliğine durdurulmuş oldu. Ancak toparlanan İngilizler Romani'de güçlü savunma mevzileri inşa etmeye devam ettiler. Alman genelkurmayının da onayı ile ilk hedef Romani'deki İngiliz mevzilerine saldırmaktı. Bu saldırılar sayesinde kanalın sürekli şekilde Türkler tarafından tehdit edilebildiği algısı oluşturulacak ve İngilizler de bu sebepten bölgede daha fazla asker tutmaya devam edeceklerdi. Çünkü savaşın batı cephesinde Almanlar lehine sonuçlanması tüm savaşı etkileyecek ve müttefikleri büyük zafere götürecekti. İngilizler Batı cephesine Süveyş Kanalı üzerinden asker göndererek Almanya'nın oradaki zaferini geciktirmişlerdi. Eğer İngilizler oluşturulan algı ile asker göndermeyi keserse zafer müttefiklerin olacaktı. Bu sebeplerden dolayı 4.Ordu en elveriş diyebileceğimiz şartlar altında yani; en sıcak mevsimde, Arap isyanı yüzünden ikmallerin güçleştiği sırada kanalın doğusunda mevzilenen sayıca ve teknolojik olarak üstün olan İngiliz birliklerine sefer yapacaktı.

Kress komutasındaki 16000 kişilik birliğin içerisinde 153 Alman subay ve 2500 Alman askeri de vardı. 28 Haziran 1916'da Cemal Paşa'dan emri alan General Kress Kantara yönünde ilerlemeye başladı ve üçüncü günün sonunda Katya'ya varıldı. Kress'in amacı Romani'de bulunan İngiliz birliklerinin imha etmekti. İngilizler 19 Temmuz'da yaptıkları hava keşifleri sonucunda Türk saldırısının başlayacağını fark ettiler. İngilizlerin ise bu saldırıyı savunmak için 14000 kişilik kuvveti bulunuyordu. Amaç Türkleri sağ kanada çekerek merkezdeki piyadeler ile Türk ordusunun merkezine karşı saldırı düzenlemek ve sol kanadını süvarilerle kuşatmaktı. Bu senaryo çoğunlukla tuttu ve Türk ordusu İngilizlerin sağ kanadında bulunan Katipgannit'i 4 Ağustos saat 10:00 sularında ele geçirdi. Fakat saat 16:00'a gelindiğinde İngiliz karşı saldırısı başlamış ve 39.Alay, komutanı Binbaşı Kamil Bey ile birlikte 500 er esir düştü. Takviye İngiliz kuvvetlerinin de gelmesiyle Kress imha olmamak için orduyu Katya'ya geri çekmek zorunda kaldı. Bu geri çekilmeden sonra ise İngiliz takibi ve karşı saldırısı devam etti. 5 Ağustos'ta bu saldırılar İngilizlere ağır kayıplar verdirilerek püskürtüldü. Fakat bu direnişi İngilizler kırmayı başarmıştı, Kress geceleyin orduyu bu seferde Ugratina'ya çekti. 5 Ağustos gün sonunda Türk ordusu 1250 şehit, 4000 civarı yaralı ile harekatta başarısız olmuştu. Ayrıca 49 subay ve 3900 küsür asker İngilizlere esir düştü. 8 Ağustos günü Türk ordusu Ugratina'daki mevzilerini boşaltıp Bilürabd bölgesinde saldırı için toparlanma amacıyla konuşlandı fakat İngiliz birlikleri bu durumu da keşfetti.

BİRÜLABD MUHAREBESİ

İngilizler 9 Ağustos'ta 3000 kişilik bir kuvvetle Birülabd'a saldırıya geçtiler fakat gün boyunca Türk ordusu bu saldırılara karşı koymayı başardı. Ancak Türk ordusunun 5 günlük kaybı 4000 kişiye yaklaşması sonucunda Kress sürekli geri çekilme emrin vermeye başladı. Birülard Muharebelerinde 300 üzerinde askerini kaybeden İngiltere 17:30 sularında geri çekilmek zorunda kaldı. Bu muharebelerdeki başarı payının çoğu 3.Tümene ve komutanı Albay Refet Bele'ye aittir. Savaş sonunda General Kress raporunda "Bugünün şerefi Refet Beye aittir" demişti. 

11-12 Ağustos'ta küçük çaptaki keşif kolu muharebelerinden başka büyük çaplı bir olay yaşanmamıştır. Kress'in emriyle Birülabd 11 Ağustos'ta boşaltılmaya başlanmıştı. Böylelikle İkinci Kanal Harekatı 8 gün 8 gece sonunda başarısızlıkla bitirilmişti. İmha edilebilmesi gayet kolay olan Türk ordusu başarılı bir savunma hattı oluşturmuş ve bütün toplarıyla birlikte zayiatsız geri çekilmişttir. Harekat sonucunda Türk ordusu 4000'e yakın şehit verirken; İngiliz kayıpları 1202 kişidir. İngilizler bu kayıpların 300 küsürünü Birülabd Muharebesi'nde vermiştir. 

Türk ordusunun yaz sıcağında ve yumuşak kumlarda hem saldırı sırasında hem de geri çekilirken hiçbir top kaybı yaşamaması ve imha olmaması savaş gücü açısından rakiplerinin de takdirini kazanmasına sebep olmuştur. 

İkinci Kanal Harekatı'ndan sonra Enver Paşa ile Cemal Paşa arasında Kanal Seferi'ne devam edilip edilmemesi hususunda bazı yazışmalar oldu. Ağustos ayı sonunda Filistin Cephesi'nin öneminden dolayı bir daha Kanal Seferi düzenlenmemesi kararlaştırıldı. Aralık 1916 başlarında el-Ariş'te bulunan 80.Piyade Alayı'na burayı boşaltması emri verildi. Birlikler Filistin ve Suriye cephesine kaydırıldı. Tüm bunlardan sonra İngilizler 9 Ocak 1917'de Türk-Mısır sınırını geri kazanacak ve Türkleri Sina Çölü'nün dışına itip Filistin önlerine kadar dayanacaklardır. 

Sonuç olarak Türk ordusu harekata giriş amaçlarından olan Mısır'ın geri kazanılması hayalini gerçekleştirememiş ve fakat müttefiki olan Almanya'nın Cihan Harbi'ndeki askeri hedeflerine yardımcı olmuştur. Çanakkale Savaşları sırasında bölgede bulunan Cemal Paşa ve kuvvetlerinden çekinen İngilizler boğaza takviye yapamamış ve askerinin kanalda tutmak zorunda kalmıştır. Bu durum boğazda tıkanıp kalmasına ve Rusya'ya gönderilmesi planlanan yardımların hedefe ulaşmasına engel omuş. Sonucunda da Rusya İmparatorluğu önce savaştan çekilmiş daha sonra da yıkılmıştır. Batı Cephesi'ndeki Fransız birliklerinin de yardımına koşamayan İngilizler siper savaşlarına dönen cepheyi yarmayı başaramamış ve savaşta 1917 yılının ortalarında bile üstünlük sağlayabilen bir konuma gelememelerine sebebiyet vermiştir. Cihan Harbi tüm bu senaryolarla birlikte müttefikler lehine ilerlerken Amerikan müdahalesi sonucunda bir yıl içerisinde İtilaf Devletleri lehine sonuçlanmıştır. 

Sina Cephesi'nde ise Türk ordusunun karşısında maalesef üç düşman bulunmaktaydı: Sina Çölü, Kanal ve İngilizler. Eldeki imkanların ve savaşın sonradan değişen seyrinin Osmanlı hedeflerini gerçekleştirecek ortamı sağlamadığı ortadadır. Teoride savaşın gidişatına daha büyük etkiler bırakacağı düşünülen Kanal Seferleri pratikte bunu sağlayacak askeri teçhizat, insan gücü ve erzak sıkıntısı sebebiyle gerçekleştirilememiştir. Ancak Türk ordusu sonsuz kaynaklara sahip İngiliz birlikleri karşısında büyük çabalar harcamış Kasım 1914 - Ağustos 1916 arasında onları savunmada tutmayı başarmışlardır. Bu tarihten sonra ise Filistin Cephesi'nde İngilizlerin saldırılarını Cihan Harbi'nin sonuna kadar savunmakla görevlendirilmişlerdir. 

Sina, Filistin ve Suriye'nin kaybı üzerine Refet Bele "Bu memleketler bizim için şiirdir" demiştir. İki yıl boyunca Sina Çölü'nde Avrupalıların katlanamayacağı insanüstü çaba ve dayanma azmi bize zafer getirmediyse de bu cephede bulunup vatanı için çarpışan ve şehit düşenleri başta 4.Ordu Komutanı ve Bahriye Nazırı Ahmed Cemal Paşa olmak üzere gurur ve hürmetle yad ediyoruz.

Related Posts

Leave Comments