By Mehmet Alp on Perşembe, 31 Ağustos 2017
Category: Siyaset

BİZ BUYUZ İŞTE!..

Yani kendi deyimleri ile kendilerini 'bu ülkenin garantisi' olarak gören insanları bile etkilemek ve yanıltmak bu kadar basit işte. Bu camiayı yönlendirmek için az buçuk tirajı olan bir internet sitesi veya biraz kalabalık bir sosyal medya sayfası.
Çünkü yapmadan yıkmayı huy edinmişiz...

Bu yazıyı özellikle bayram arifesinde yazmayı hiç istemezdim.

Hatta yazdım, kaç saattir bekletiyorum, ama olayların sıcaklığı üzerine, bayram arifesi de olsa yayımlamaya karar verdim.

Çünkü, yazsam da bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Madem tesiri yok, sussam gönlüm razı olmayacak, bari yine de yayımlayayım dedim.

...

Bu bir "Yeni Oluşum"'u yerme veya övme yazısı değil.
Aynı, "MHP'de kalmalı" veya "gitmeli" yazısı olmadığı gibi.

Yani sözüm ne Meral hanım'a, ne Ümit Hoca'ya, ne falana, ne filana, hatta ne de hak etmeden Başbuğ'umun koltuğunu işgal edene.

Gayem sadece bugün çıkan kaynağı olmayan, bırakın kaynağını aslı astarı bile belli olmayan bir dedi-kodu yüzünden, camiamızın içinde bulunduğu durumu ortaya sermek…

Camiamız diyorum, çünkü kalanlar da, gidenler de neticede bizim camiamızın insanları.

Bahsettiğim dedi kodu ise "Yeni Oluşum'da Bozkurt işaretinin ve 'Başbuğ' demenin hatta resminin yasak olacağına" dair bir iddia.

Bu basit iddia ve camiamızın buna tepkileri içinde bulunduğumuz çaresizliği, hatta basitliği tüm çıplaklığı ile ortaya serdi bence.

Evvela, bir çok zaman olduğu gibi, bu sefer de hiç kimse 'aslı, astarı var mı-yok mu? demeden, hemen peşin hükümlülükle yargılamaya başladı.

Yargılayanlar sadece yeni oluşuma karşı olanlar olsa, belki 'kötülemek amaçlı yapılıyor' gibi bir izah getirmek mümkün olur.

Lakin kendilerini yeni oluşumun içinde veya yeni oluşuma yakın olarak ifade eden insanların bile,

'Bozkurt yasaksa ben yokum.' gibi yorumlar yaptığını gördük.

Üstelik yeni oluşumda etkin insanların tüm gün 'yok böyle bir şey' diye açıklamalarına rağmen.

Yani kendi deyimleri ile kendilerini 'bu ülkenin garantisi' olarak gören insanları bile etkilemek ve yanıltmak bu kadar basit işte.
Bu camiayı yönlendirmek için gereken tek şey az buçuk tirajı olan bir internet sitesi veya biraz kalabalık bir sosyal medya sayfası.

Çünkü yapmadan yıkmayı huy edinmişiz...

Şaştım desem yalan olur! Şaşmadım!

20 senedir, camianın hoşuna gitmeyecek gerçekleri dile getiren insanların, ne kadar kolayca iftira ve yalan kampanyasına kurban edilebileceklerini daha doğrusu edildiklerini çok yakından bizzat gördüm.

Sözde 'dürüstlük, namus ve şeref abidesi' geçinen koca koca 'ülkü devlerinin' kendi çıkarları doğrultusunda başka insanlara gözlerini kırpmadan iftira atabileceklerini veya ağızlarını doldura doldura atılan iftiraları kısmen bire on katarak derin bir zevkle yayabileceklerine defalarca şahit oldum.

Bu eskiden beri vardı.

Özellikle Başbuğ'umuz 80 sonrası hapisteyken ve tek ayakta kalabilen kurumsal kimliğimiz Avrupa'dayken, Başbuğ'un izinde giden, Başbuğ'a sadık kalan insanlara hatta Başbuğ'umuzun şahsına karşı bile çok kullanıldı bu metot!

1997'de Başbuğ'umuzun Hakk'a yürümesiyle beraber kurumlarımızın içinde de çok şuurlu ve sistematik bir biçimde uygulandı ve hala da uygulanmaya devam ediyor.

Böyle bir davranışın bırakın ülkücülüğü, şerefli, haysiyetli bir insanlığa bile ne kadar yakıştığının muhakemesini herkesin kendi vicdanına bırakıyorum.

Şimdi gelelim bugünkü olayın düşündüren diğer boyutuna.

Camiamızın önde gelen siyasi isimleri önderliğinde kurulan yeni bir oluşum var.

Oluşuma dair, Koray bey'in TV'de açıklamasına rağmen, yeni oluşuma dahil olan insanlardan çelişkili açıklamalara sebep olan bir "parti ismi" ve bir sembol yani "parti amblemi" var.

İsim ve sembol önemli bence.

Ama bunlardan daha önemli sorular var, zira en azından yapılanmaya dair bir ağızla dışarıya aktarılan resmi bir açıklama yok.

En azından AKP'ye karşı demokratik bir engel olacaklarına dair ümitlendiren iddia ile bir çıkış yapıldı.

Ve evet, benim de görebildiğim kadarıyla sadece bizim camiamızdan değil, Türkiye genelinde Vatan, Millet, Bayrak ve Atatürk değerlerinde buluşabilecek insanlardan bu siyasi oluşuma bir teveccüh mevcut.

Lakin Türk Milleti'nin ciddi bir kesiminin merak ettiği şu;

Bu vaatlerin kimler tarafından (henüz 3 kilit isim hariç) karşılanacağına dair resmi bir açıklama, bir proğram yok.

Bunu da eleştirmek veya kötülemek amaçlı söylemiyorum.
Sadece bir tespit.

Dolayısıyla, ben bu oluşumun sorunlarımıza nasıl bir cevap sunacağını, ve sunulan cevapların benim dünya görüşümle ne kadar bağdaşacağını merak ediyorum.

Açılım sayesinde iç güvenlik ve toplumsal birlik konusunda açılan yara nasıl kapatılmayı düşünülüyor?
İçine battığımız Ortadoğu Bataklığı, uluslar arası uygulanan yanlış dış politika (hatırlarsanız Ekvador'la bile kavgalıyız),
AB'ye karşı sergilenen ve kabul edilemeyecek diplomasi üslubu…
Bu sıkıntıları nasıl aşacağız nasıl?..
Hala kökü kazınamayan fetö ihaneti nasıl bitirilecek?
TSK'nin eski gücüne gelmesi için nasıl önlemler düşünülüyor?
Rantçı anlayışın çarpık şehirleşmesinin açtığı yaraları ve tabiat katliamı nasıl telafi edilecek?
Yerle bir edilen hukuk ve eğitim sistemimiz nasıl tekrar adil ve millili hale getirilecek?
Enerji politikamız ne olacak?
Yeni oluşum başarılı olduğu takdirde tekrar parlamenter sisteme geçecek miyiz?
Ekonomimiz Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünde ki halimizden daha beter durumda, bunu nasıl tekrar düzelteceğiz?

Aylardır bu soruları soran ve konuşan çok az kişi tanıyorum. Bunları merak eden yok.

Ama bugün herkes 'Bozkurt işareti' yüzünden çok fena celallendi.

Çükü, biz buyuz işte.

Yukarda bahsettiğim ve belki de unuttuğum sıkıntılar üzerine kafa yormaktansa, 'ülkücü olduğumuzu göstermenin' en kısa yolu, 'Bozkurt Selamı' yapmanın derdine düştük.

Camiamızın hali bundan ibaret.

Gösteriş, racon kesmek, 'caklı' 'cuklu' ağır abi sözleri söylemek, manasını anlamadığımız içi fikrinden boşaltılmış slogan atmak ülkücülük anlayışımız.

İşte onun için Yenikapı'da bu kadar kolay 'kaynaşıldı',
onun için bazılarımız milliyetçiliği ayakları altına alanları yücelterek milliyetçilik yaptığını,
onun için bazılarımız da savunamadığı yuvayı terk edip, sonra o yuvaya sövmeyi ülkücülük sanıyor.

Yıllarca Başbuğ'un öğretilerine aykırı davranılmasını,
birileri o öğretilerin içini boşaltarak sıkıştıkça papağan gibi tekrarladıkları sürece de umursamayız.

Ve biz böyle olduğumuz için,
savunduğumuzu iddia ettiğimiz fikir ve değer yargılarını anlamadığımız, bilmediğimiz ve yaşamadığımız için 20 sendir Başbuğ'un duruşuna, anısına tamamen zıt bir zihniyet başımıza 'bilge lider' oldu.

Ve aynen bugünkü gibi sıkışınca da 'Ülkücülük MHP'de olur' diye Başbuğ'un sözünün arkasına kaçmaya ve o sözlerden medet ummaya devam edecekler.

Çıkıp kimse de 'Madem ülkücülük MHP'de oluyordu, 20 senedir MHP'nin kurumsal kimliği de, yapılanması da, binası da emrinizdeydi, neden ülkücülük yapmadınız?' diye sormaz.

İşte biz böyle olduğumuz için daha düne kadar 'Bahçelici' olanlar, ve hatta daha da ötesi, Bahçelizmin mimarları(!) bugün çıkar 'Meralci', 'Hocacı', 'Koraycı' olur ve biz hep beraber 'Hop size ne oluyor? Evvela bir dünün hesabını verin.' diyeceğimize, gönlümüzde olan ismi allarız, pullarız göklere çıkartırız, diğerlerini de yerle bir ederiz.

Üstelik aradan daha 1 sene bile geçmeden, referandum yapılacağı belliyken referandumdan aylar önce birbirimize sövdüğümüzle kalırız.

Kimse çıkıpta 'Madem birlik olunuyordu, Türkiye'nin kaderini değiştirebilecek bir referandumu ve onca zamanı neden kaybettik?' veya,

'Kimler yüzünden, nasıl kaybettik?' diye sormaz.

Yani;

'Hep altınız altın da, 
biraz düşük ayarız!...'

Bu yazdıklarımı biri çıkıp da‚ 'Herhalde Mehmet Alp Bozkurt selamına karşı' diye çarptırmak isteyen de çarptırsın, buna inanıp anlamadan, düşünmeden, inanmak isteyen de inansın. İsteyen istediği gibi yorumlasın umurumda bile değil.

Zaten artık öyle saçmalıklarla boğuşacak sinirim de kalmadı.
Samimi olan insanların benim ıstırabımı anladıklarından, hatta benimle aynı düşüncede olmasalar bile aynı ıstırapları paylaştıklarından eminim.

Ama bilin ki;

Her kime veya hangi oluşum veya kuruma umut bağlıyorsanız bağlayın,
biz bu kafa ile devam ettikçe asla burnumuz pislikten kurtulmayacak.


Arife günü yeterince başınızı şişirdim;
Bayramınız mübarek olsun efendim.
Daha huzurlu, daha mutlu, daha birlik içerisinde bayramlar geçirmemiz temennisiyle.

Related Posts

Leave Comments