ben bu şiiri sana yazdım
gecenin sessizliğine başkaldıran bir çakmak gürültüsüyle
parçaladım ciğerlerimi
duman duman birikti gözlerimde dünlerim
ve nurdan halkalara bezendi
genç yaşımda kıydığım çocuksu heveslerim…
suları çekilirken Hazar'ın
Karabağ, Musul –Kerkük hala esirken
ve Ramazan ayında kilitlenirken Uygur diyarında Camilerin kapıları
nefes nefese tüketilen bi cigara gibi azaldım
hoyrat bir Anadolu ezgisi düşüyor dilime
bulutların ardına gizlenme yıldızlar şahı
benim öfkem kendime!
ne vurdum duymaz güne, nede sana kızıyorum
ben bu şiiri düşlerine yazdım
 şimdi sahur vakti
 en bereketli lokmalar beslerken umutlarını
 bin atlıların şimşek gürültüsünü kıskandıran nal sesleriyle
 koşuyorum hasretine
 haritalarda yeri yok çocukluğumu sakladığım köyün
 toprak kokusunu sürerek yüzüne 
 gözlerini seviyorum
bilemezsin!
 varlığımdan cayalı çok zaman oldu
 tasavvuf ehlinin hiçliğinde buluyorum hıçkırıklarımı
 ben bu şiiri yokluğuma yazıyorum…
Okan KİLİT