By Hülya Özmen on Pazar, 18 Eylül 2016
Category: Öykü

TROMBOSİT BAĞIŞI...

ve Aferez Üniteleri hakkında...

Bazı hastaların tedavisi süresince ''trombosit'' adı verilen, kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerin eksikliği ile sık olarak karşılaşılmakta ve buna bağlı olarak hastalarda ciddi kanama problemleri ortaya çıkabilmektedir. Bu durumlarda kullanılmak üzere kanın sadece trombositlerini ayıran ve eritrositlerini [Eritrosit kanda hareket eden önemli hücrelerdir. Hayati önem taşıyan gaz alışverişi görevini yapan eritrosit, genelde kırmızı kan hücreleri olarak bilinir] kişiye geri veren, ayrıca bir kişiden tek seferde 5-6 ünite trombosit elde edilen bir sistem kullanılmaktadır... 

Her donörün haftada bir trombosit vermesinde sağlık açısından hiç bir sakıncası olmayan bu uygulamanın en önemli ayağı damarlarınızın [görevlilerin tabiriyle] boru kadar geniş olma özelliği... 

Eğer damarlarınız yeterli derecede geniş ise sizden 3 tüp kan alınarak gerekli testler yapıldıktan sonra aynı gün içinde hasta yakınları yada hastahane size randevu vererek ortalama 30 dakika süren bir uygulamayla gerekli miktarda trombositi aynı anda bir kolunuzdan alınıp trombositten ayrıştırılan kanı diğer kolunuzdan size tekrar iade ediyor...

Donörler haftada 2 kez, ayda 8 kez, yılda 24 kez trombosit verebiliyorlar. Burası işin teknik kısmı.

Gelelim donörlerin ve hasta yakınlarının arıza çıkaracağı tarafa... 
Ne yazık ki ''Trombosit Bağışı'' diye bir bağış şekli yok... 

Kan merkezine gidip ''ben trombosit bağışlamak istiyorum'' dediğinizde görevliler size doğrudan ''hasta ismi yada dosya numarasını'' sorduklarında ''hastam yok, ihtiyacı olan biri varsa diye bir uğradım'' derseniz ,üzgünüm eliniz boş döneceksiniz. Eğer elinizde bir telefon var ve konuştuğunuz kişiye sinirli sinirli mevzuuyu anlatırken hastane kapısında bekleyen hasta ve yakınlarınında duyacağı biçimde ''kardeşim yok böyle bir uygulama, çok sinirliyim şeytan diyor ki hastanenin önünde bağır ''A RH [-] trombosit vermek istiyorum, yok mu alıcı'' deme ihtimaliniz çok yüksek.. [Kendimden biliyorum]
Trombosit denen şey 5 gün saklanabiliyor. 4 gün içinde başvuruda bulunduğunuz hastanın ihtiyacı kalmaz yada ölüm gerçekleşirse 5.gün ihtiyacı olanbir başka hastaya veriliyor. Aksi takdirde imha edilmek zorunda.

Kan merkezindeki görevli bayanla konuşurken fazla soru sormamdan kaynaklı ''7 yıldır burada görevliyim ilk kez bu kadar soruyla ve böyle bir olayla karşılaşıyorum'' dedi.. Çünkü şöyle bir soru sordum; ''Hastanenizde ihtiyacı olan hastalarla bizi karşı karşıya getirecek herhangi bir uygulamanız ya da programınız var mı''.. Mesela, AFEREZ Üniversitesinde benim kan grubum, adresim, telefonum mevcut, daha önce bağışçısı olduğum hastanın vefatı yada hastahaneden taburcu olması nedeniyle ihtiyacı olan bir başka hasta için aranabilirim gibi..
Hafta sonu olması nedeniyle Aferez Ünitesi kapalı [sanırım hafta sonları hastaların trombosite ihtiyacı olmuyor] olması nedeniyle böyle bir uygulamalarının yada programlarının olup olmadığını bilmiyorum. Bilen varsa bu konuda bizi aydınlatabilir yada hafta içi ''mesai saatleri içinde'' gidip bizzat konuyu öğrenebiliriz. Ancak, konu hakkında ciddi boşlukların olduğu kanaatindeyim...

Bir başka konu; Donörlüğüm yaklaşık 25 yıl önce başladı eş zamanlı olarak vücudumda ben öldükden sonra eciş bücüş olacak, işe yarayacak tüm organlarımı da bağışladım. Ailem 47 kilo olan bana ''zaten kan mı var, suratına bak, yemek de yemiyorsun'' diyerek tersledi. Dinlemedim, çünkü onlar siz kan vermeye niyet ettiğinizde 3 sayfa dolusu doldurduğunuz formdan haberleri yok.. Aldığınız alkol, uyuşturucu yada en basit bir ağrı kesiciyi bırakın en acımasızı erkekler için ''bir erkekle ilişkiniz oldu mu'' sorusundan da haberleri yok...

Yani azizim, elini kolunu sallayan herkes zaten kan veremiyor. Bu nedenle kan bağışı yapmak isteyen 18 yaşını doldurmuş her birey bu soruları cevapladıktan ve bir takım testlerden sonra kan verebiliyor ki, bunun kiloyla alakası yok. [Ailelerinizi dinlemeyin bu konuda] Organ bağışı olayı hepden tuhaf çünkü Diyanet İşleri henüz yeni yeni bu konuda fetva vermeye başladı.. Bundan yaklaşık 20 yıl önce organlarımı bağışladığımda ''cehenneme gideceğimi'' bile söylemişlerdi...

Sözün özü;
Bedenimdeki kanın yada içindeki her türlü zımpırtının sadece benim için dolaştığına inanmıyorum.
Onlara mutlak surette başkalarınında ihtiyacı var ve tek kaynak benim.. 

Bu kaynağı doğru bir organizasyon ve program dahilinde ihtiyacı olanlara ulaştırmak da Devletin yetkili birimlerinde..

Hülya Özmen

#DonörOlunSağlıklıKalın 

Leave Comments