By Okan Kilit on Perşembe, 30 Ağustos 2018
Category: Öykü

NEZAHAT ONBAŞI

Nezahat Onbaşı'nın hikayesi bir Avrupa ülkesinde yaşansaydı öyküsü defalarca filme aktarılırdı. Ne yazık ki bizim sinema yapımcılarımız daha büyük projelerin peşinde olduğu için Nezahat Onbaşı'ya sıra gelmiyor. Damacanalı, bol küfürlü komedi filmleri gibi! 

Yetmişinci Alay Komutanı Halit Bey, İzmit'te gizli toplantılar düzenliyordu. Kuvayı Milliye'yi destekliyordu ve arkadaşlarını bu yönde desteğe ikna çabasındaydı. İşte bu toplantılarda kapıda babasını bekleyen bir kız çocuğu vardı. Halit Bey'in kızı Nezahat. Henüz dokuz yaşındaydı. Nezahat annesini sekiz yaşında kaybetmişti. Verem hastalığı o dönemlerde büyük bela, yakaladığını alıp götürüyor. Nezahat'in annesini de yanıbaşından alıp götürmüş bu hastalık. Halit Bey bir yakını olmadığı için yanına almış Nezahat'i ve böyle başlamış cepheden cepheye at sürecek olan bir kız çocuğunun hikayesi. 

Bir gece İzmit'te hareketlilik başlar. Telgraf telleri kesilir, iletişim imkansız hale getirilir. Padişahın ordusundan ayrılıp Kuvayı Milliye'ye katılma vakti gelmiştir.

İlk durak Akhisar. Akhisar'a geldiklerinde Çerkez Ethem ile tanışırlar. Başta Halit Bey, arkasında askerleri ve yanlarında bir kız çocuğu, Nezahat. Çerkez Ethem "Asker silahsız olmaz" diyerek, Nezahat'e silah hediye eder. Nezahat burada silah kullanmayı ve ata binmeyi öğrenir. 

Padişahın askerleri namlusunu düşmana doğrultmak yerine Kuvacılara doğrultmuştur. Adapazarı Padişah yanlılarının elindedir ve ilk çatışma burada başlar. Nezahat, babasının yanından bir an olsun ayrılmaz. O da kurşun atar Kuvacılara hasım kesilenlere. Fakat Nezahat bir halden rahatsızdır, babasının tedirginliğinden. Nezahat babasının tedirginliğinin sebebini anlar ve çatışmanın ortasında babasına şöyle seslenir;

"Baba, ben ölürsem kızıma kim bakar diye düşünme. Bana milletim bakar." 

Adapazarı'nı alırlar. Adapazarı artık Kuvvacıların elindedir. Padişah askerlerinin bir çoğu o gün gerçeğin idrakine varır ve Kuvay-ı Milliye'ye katılır. Bu durum Sarayı çıldırtır. Halit Bey ve yanındaki askerlerin yakalandıkları yerde idam edilmesine karar verirler. 

Bu arada Yunan Bursa'ya ilerlemiştir. Yetmişinci Alay'a emir gelir ve bu emirle Ahı Dağı'na ilerlerler. Görevleri düşmanı durdurmaktır.

Yetmişinci Alay tahkimat yaparken askerleri sevince ve heyecana boğan bir hadise meydana gelir. Yirmi mebusu ile birlikte, o büyük insan onlara doğru yürümektedir. Karşıdan gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, askerlerle sohbet ederken küçük bir ayrıntı gözünden kaçmaz. Uzaktan kendisini izleyen küçük kız çocuğu dikkatini çeker. 

- "Yavrum bu çocuğun ne işe var burada? "
- "O Komutanımız Halit Bey'in kızı Paşam. "
- "Çağırın gelsin yanıma. "

Nezahat, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın kendisini çağırdığını duyunca büyük bir sevince, heyecana ve birazda korkuya kapılır. Hemen koşar Mustafa Kemal Paşanın yanına; 

- "Beni emretmişsiniz Paşam."
- "Yavrum, sen bu küçük boyunla ne yapabilirsin askerin içerisinde?" Nezahat,Gazi Paşasına aynen şu cevabı verir;
- "Ata binerim, silah kullanırım, ben bu alayın kalesiyim Paşam, ben dönmezsem kimse dönmez. "

Gazi Mustafa Kemal Atatürk okşar, sever Nezahat'i ve aklının bir yerine yazar bu küçük kız çocuğunu ve babası Yetmişinci Alay Komutanı Halit Bey'i. 

Kısa zaman sonra Bozhöyük'te bir emir gelir Halit Komutan'a. 

- "Mustafa Kemal Paşa'nın treni Bozhöyük Garı'nda. Sizi vagonuna çağırıyor. Kızınız Nezahat'i de alın."

Giderler. Mustafa Kemal Paşa kendileri ile uzun uzun sohbet eder, yakından ilgilenir. Nezahat ve babasının en mutlu günüdür o gün. Nezahat'in babası artık Yarbay Halit'tir. 

Lakin uzun uzun sevinmeye vakit yoktur. Zaman dar iş çoktur.

Konya'ya giderler, Konya'da Yunan ile işbirliği yapan yobazlar, Kuvvacılar'a karşı halkı kışkırtmıştır "Padişahım çok yaşa!" nidaları ile sokağa inerler. Şehrin ortasında çatışmaya girmek zorunda kalır Kuvvacılar. Orada hayin yobazlar ile un çuvallarını barikat yaparak vuruşur Yarbay Halit ve kızı Nezahat.

Yarbay Halit, İnönü Meydan Muharebesi'ne çağırılır ve İsmet İnönü'nün emrine verilir. Burada "Tahminimce" diyorum çünkü olayın gidişatı beni bu tahmine sürüklüyor. Sanırım İnönü'den Nezahat'i saklamaya çalışmışlar.
Askeri birlik İnönü'nün önünden geçerken, kar başlıklı boyu haylice kısa bir asker İnönü'nün dikkatini çeker. 

-"Buraya gel!" der askere İnönü. 
-"Çıkar bakalım kar başlığını. "

Nezahat yakalandığını anlar ve kar başlığını çıkartır. İnönü gülümser "Maşallah" der "Küpeleri'de var." İnönü'nün tepkisi askerin beklediği gibi olmaz. Sever, okşar Nezahat'i. Hatta akşam davetli olduğu köy düğününe onu da beraberinde götürür. 

Peki küçük Nezahat, ne zaman rütbesini aldı, hangi sebepten Nezahat Onbaşı oldu. Yazının başında bahsetmiştim Nezahat'in Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e söylediği sözü hatırlayın. 

-"Ben bu alayın kalesiyim, ben dönmezsem kimse dönmez." 

Gediz Muharebesi'nde Mehmetçik hepten bitkin düşer. Saatlerce düşmanla çatışmış ama bir adım yol gidememiştir. Havayı kan ve barut kokusu kaplar. Ortam dayanılamayacak bir vaziyettedir. Bir çok asker geri çekilmeye karar verir ve geri çekilmeye başlarlar. Ama beklemedikleri bir şey olur. Atını var gücüyle sürmeye başlar Nezahat. Dönen askerlerin önünü keser. Var gücüyle bağırır Nezahat. 

-"Ben dönmüyorum, siz neden dönüyorsunuz? Ben dönmüyorum, ben dönmüyorum!"" 

Kale dönmez, Mehmeçik'de dönmez, koşarlar ileriye doğru. Onun adı artık "Küçük kız" değildir. Onun adı artık Nezahat Onbaşıdır. 

Yetmişinci Alay bu hadiseden sonra "Kızlı Alay" olarak anılmıştır ve Kızlı Alay, Rum ordusunun en korktuğu Alay olmuştur.

Kızının anlattığına göre son günlerinde sürekli, Kurtuluş Savaşı'ndan, şehitlerden ve Atatürk'ten bahsetmiş. Hayata gözlerini kapatırken ise son sözleri şunlar olmuş. 

-"Babam beni almaya geldi. Kızım görüyor musun? Bütün Alay burada." 

İşte 1923 Ruhu bu ruhtur. 

Bu yazı 1923 Ruhunu beğenmeyenlere, "1923 Ruhu ile Türkiye yönetilemez" diyenlere gelsin. 
Umarım bunu anlarlar. 


Okan Kilit

Related Posts

Leave Comments