By Halil İbrahim Bayrakçı on Pazar, 18 Haziran 2017
Category: Ekonomi

EKONOMİ VE TÜRKİYE BUNALIMDA

Devlet servisleri etkisizleşirse, devletlik vasfı da biter. Türkiye bu noktaya gelmek üzeredir. Bu ortamda, fikri namus sahibi vatanperverlerin sorumluluk alarak ülkemize yeni bir vizyon çizecek siyasi hareketi başlatmaları mecburiyettir. Bu mecburiyet kimsenin keyfine, konforuna feda edilecek bir konumda da değildir...

Türkiye ekonomisi yıllar önce küme düştü. Şimdi formalite maçlarına çıkıyoruz. 2013'de cari açık 64 milyar $ verilince film kopmuştu. Dünyadaki para bolluğu yardım etti, formalite maç sayımız uzadı.

2003'de 30 bin liraya alınan Toyota Corolla araba, şimdi 90 bin lira... 3 kat hayat pahalılanmış, 3 kat fakirleşmişsin... Hala ekonomik kriz çıkacak mı tartışılıyor... Hastanın bütün damarları tıkanmış, nefes alamıyor, hala ne zaman kalp krizi geçirir bu hasta diye konuşuluyor. Hasta ölmüş zaten kriz, ahirete gitmesine vesile olacak sadece...

Son beş senedir tarafsız her ekonomistin kabul edeceği gibi Türkiye ağır bir durgunluğun pençesinde. Tek kuruş sıfırdan yeni yatırım gelmiyor. Eski yatırımlarına ancak destek oluyorlar...

2003'de 1.5 lira olan dolar, şimdi onca baskıya rağmen 3.5 lira... (Ve olması gereken rakam en az 4.5 lira, hala pahalı yani lira, düşünün artık) Türk milletinin satın alma gücü erimiş. 90'lı yıllarda öğrenci harçlığıyla yaşadıklarımızı şimdi güya para kazanmış halimizle yaşayamıyoruz...

Et girmiyor evlere et... Babam ve akranları etsiz yemek yemezlerdi. Etsiz sofraya yemek demezlerdi... Şimdi kırmızı et yemeden, kuzu etinin tadını bilmeden lise çağına gelmiş çocuklarımız var. Kurban bayramında hayırsever birisi et verirse etin tadını öğrencekler. Kuzu pirzola 80 lira oldu memlekette... Çeyrek altın verirsen lokantada bir kilo pişmiş et yiyebiliyorsun... Böyle ortamda iktidar partisinin kokonaları altın sırmalı bardaklardan vişne suyu içiyor.

Hükümet neredeyse işçi maaşını bile ödeyecek teşvikler geliştirdi, işçi alsınlar diye yalvaracak noktada işverenlere, ama işsizlik hababam artıyor. Gençlik bonzailere düşmüş halde.

Ekonomik kriz anlık, kısa süreli ekonomik büyüklüklerdeki dalgalanmalarla kendisini gösterir. Bir haftada kur 3 katına çıkar, faizler 10 katına yükselir... Türkiye ekonomisi henüz bu krizi yaşamadı.

Ama Türkiye ekonomisi yapısal olarak çöktü ve çok ağır bir bunalımda. Alım gücü eridi, tasarruflar yarıya düştü, reel yatırım yok, eğitim vasıfsız insan yetiştiriyor, her dört üniversite mezunundan birisi işsiz. Geri kalanlarda Starbucks'da garsonluk yapıyor...

Geleceğe hiçkimse güvenli bakamıyor. Devlet hizmetlerinden bu kadar hoşnutsuzluğun olduğu bir ortamda iktidar, iktidarından vaz geçmek istemiyor. Ve iktidarda kalabilmek için baskının dozunu sürekli artırıyor. Devlet servisleriyle ilgili daha önce bir yazı yazmıştım. Orada devletin temel 8 gücünden bahsetmiştim. Ve Devlet eğer gönüllü rızaya dayalı ikna gücünü kaybederse, şiddetin dozunu artırarak istikrarı sağlar ama bu sonsuza kadar devam edemez zira hepsinin bir limiti vardır demiştim. Şimdi şiddet ve baskı limitlerinin Türkiye için sonuna gelmek üzereyiz.

Devlet servisleri etkisizleşirse, devletlik vasfı da biter. Türkiye bu noktaya gelmek üzeredir. Bu ortamda, fikri namus sahibi vatanperverlerin sorumluluk alarak ülkemize yeni bir vizyon çizecek siyasi hareketi başlatmaları mecburiyettir. Bu mecburiyet kimsenin keyfine, konforuna feda edilecek bir konumda da değildir...

Bu kadar devasa siyasi, iktisadi, içtimai, hukuki sorunlar ancak devasa kadrolarla çözülür. eğer bu çözümleri istiyorsak bu kadroların oluşacağı mecraları yaratmalıyız. Benim teklifim yeni zihniyetle mücehhez, yeni kadroların önderliğinde bir siyasi parti... Bir an evvel bu ortam teşkil edilmeli. Bu yapı içerisinde gönüllü, siyaseti meslek edinmemiş, yetişmiş insanlarımızın rahatlıkla çalışabileceği bir huzur ortamı tesis edilmeli. Huzur bozucu, takım çalışmasından anlamayan, şahsi ikbali ve cebinden başka bir şey önemsemeyen, sabıkalı tipler açıkça söylüyorum gerekirse cebren uzaklaştırılmalı. Türkiye'nin son şansı böyle bir hamlededir... Yoksa 5 yıl sonra çok farklı şeyler konuşuruz.

Halil Ibrahim Bayrakçı

Related Posts

Leave Comments